Ana içeriğe atla
Ana Sayfa
15.12.2016

Kızıltepe JİTEM Davası İzleme Raporu - 18 Kasım 2016

<< TÜM HABERLER

Mahkeme: Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi
Esas No: 2014/367
Duruşma Tarihi: 18 Kasım 2016
İzleme Ekibi: Gülbahar Doğan, Asya Ergün, Berzan Şen, Zeynep Bilgehan

Aralarında Emekli Albay Hasan Atilla Uğur, dönemin Diyarbakır İl Jandarma Komutanı Albay Eşref Hatipoğlu, Jandarma Komando Bölük Komutanı Ahmet Boncuk ve Başçavuş Ünal Alkan’ın da bulunduğu 9 kişinin 1990’lı yıllarda 19 kişinin zorla kaybedilmesi veya yasadışı keyfi infaz edilmesinden dolayı yargılandığı Kızıltepe Jitem Davası’nın 7. duruşması 18 Kasım 2016 tarihinde Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.

Duruşma Öncesine Dair İzlenimler

İzleme ekibi saat 09:00 itibari ile duruşma salonu önünde hazırdı. Duruşmanın beklendiği koridorda mağdur ve sanıklar için herhangi ayrı bir ünite bulunmuyordu. Bu durumun sanık ve mağdur tarafların katılımcıları arasında rahatsızlık yaratabileceği düşünüldü. Ayrıca, koridorda iki resmi üniformalı polis memuru bekliyordu. Polislerden biri sonrasında duruşma salonuna girdi.

Duruşmanın gerçekleşeceği Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi kapısında yer alan uyarılar arasında mahkeme salonuna cep telefonu ile girişin yasak olduğunu belirten bir uyarı metni dikkat çekiciydi. Söz konusu uyarı diğer mahkeme salonlarının kapısında yer almıyordu. Duruşma listesinde de bugün görülecek tek duruşmanın Kızıltepe Jitem Davası duruşması olduğu görüldü. Davanın özellik arz ettiği ve duruşmaya has uygulamaların yapıldığı düşünüldü.

Duruşma salonu, Türkiye’deki ortalama duruşma salonlarına nazaran oldukça büyüktü. Bu olumlu görünse de salonun fiziki yapısının birtakım sorunlara yol açacağı kanaati oluştu. Nitekim kürsü, mahkeme heyeti ve savcıyı takip etmekte zorluk çıkaracak kadar yüksekti. Dolayısıyla müşteki ve sanık avukatları ile heyet ve savcı arasında orantısız bir mesafe vardı. Bu durumun avukatların kürsüyle olan iletişimini olumsuz etkilediği, kürsünün genel olarak salon üzerinde küçümseyici bir konumda olduğu düşünüldü.

Duruşma öncesinde izleme ekibinden Gülbahar Doğan, Mahkeme Başkanı Fevzi Şingar, Üye Hasan Çavaç, Üye Turhan Kök ve Cumhuriyet Savcısı Levent Savaş’ın bulunduğu mahkeme heyetine, gözlemci olarak duruşmayı izlemek üzere salonda bulunulduğunu bildiren görev mektubunu sundu. Hakim Fevzi Şingar, Gülbahar Doğan’ın ısrarı üzerine, söz konusu mektubu okuyarak duruşma zaptına geçirmeyi kabul etti. Fakat, daha sonra bu bilginin duruşma tutanağında yer almadığı görüldü.

Duruşmaya Dair İzlenimler

Duruşma önceden belirlendiği saatte, 09.30’da başladı. Sanıklar ve müştekiler duruşmaya katılmadı. Duruşmaya izleme ekibi ve Anadolu Ajansı çalışanı bir muhabir dışında, sanık ve müşteki avukatları katıldı.

Kürsüde ve tarafların masalarında mikrofonlar bulunuyordu. Mikrofonların bir kısmı iyi çalışmıyor, bir kısmından ise çıkan ses anlaşılamıyordu. Bu nedenle konuşulanları duymak oldukça zordu. Duruşma salonunun büyüklüğü dikkate alınarak ses sisteminin ciddiyetle ele alınması gerekirken, bu hususta oldukça ilgisiz ve özensiz davranıldığı görüldü. Mahkeme heyetinin kendi arasında kimsenin duyamayacağı şekilde konuşması ise dikkat çekici bir diğer ayrıntıydı.

Duruşmaya katılma gerekçesiyle ilgili elimizde ön bilgi bulunmayan ancak duruşmanın güvenliğini sarsacak herhangi bir olay halinde müdahalede bulunma yetkisine sahip bir güvenlik görevlisinin, duruşma esnasında özellikle izleme ekibi ve Anadolu Ajansı muhabiri olmak üzere, katılımcıları denetler bir biçimde davranması dikkat çekti.

Müşteki avukatlarından Av. Mehmet Veysi Hızal ve Av. Erdal Kuzu tarafından verilen yetki belgesine dayanarak Av. Nuray Özdoğan’ın  duruşmaya geldiği görüldü. Müşteki avukatlarının davaya katılmama kararlarında ısrarcı oldukları görülmekle birlikte, hak kaybına uğranmaması adına yalnızca iki vekilin duruşmada hazır edildiği düşünüldü.

Hiçbir müştekinin duruşmaya katılamamış olmasının hem davanın olay yeri olan Mardin’in Kızıltepe ilçesinden Ankara’ya nakledilmesinin doğurduğu ekonomik ve fiziksel zorluklardan hem de mahkemeye ve yargılamanın adil yapılacağına duyulan güvensizlikten kaynaklandığını düşünüyoruz.

Sanıklar, müştekiler, mağdur yakınları, dinlenmesi gereken tanıklar duruşmada hazır olmadığından duruşma oldukça sakindi ve yirmi dakika kadar kısa bir sürede sonlandı. Tüm toplumu ilgilendiren bir konuyu ele alması sebebiyle tarihi bir öneme sahip olan bu davada, mahkeme heyetinin dosya ile usulen ilgilendiği, maddi gerçeğin açığa çıkarılması hususunda özverili davranmadıkları düşünüldü.

Müşteki Nusrettin Başboğa’nın Katılma Talebinin Reddedilmesi

Müşteki Nusrettin Başboğa’nın beyanının tespiti için Kızıltepe 2. Asliye Ceza Mahkemesi’ne yazılan talimata cevap geldiği ve müştekinin beyanının alındığı öğrenildi. Arakap Köyü’nden zorla çıkarılması nedeniyle sanık Hasan Atilla Uğur ve sanık Ahmet Boncuk’tan şikayetçi olan Nusrettin Başboğa’nın davaya katılma talebinde bulunduğu belirtildi.

Sanık Ahmet Boncuk’un avukatı Hüseyin Özarslan, Başboğa’nın yalnızca duyuma ilişkin bilgisinin olduğunu, şikayetçi sıfatının bulunamayacağını, köyünün boşaltılmasından kaynaklanan bir mağduriyetinin olduğunu söylese de sanıklar hakkında buna ilişkin bir isnat olmadığını, dolayısıyla katılma talebinin reddedilmesi gerektiğini söyledi.

Sanıklar H. Atilla Uğur ve Ünal Alkan’ın avukatı Murat Bülent Hattatoğlu da Başboğa’nın bu davaya konu edilen herhangi bir maktulün yakını olmadığını, mağdurları ve sanıklardan da bir kısmını tanıdığını, sanıklardan bazılarının köyü boşaltmaları için tehdit ettiğini söylediğini ancak zorla kaybetmeler konusunda bir görgüsü olmadığını söyleyerek katılma talebinin reddini istedi.

Sanık Atilla Uğur, Ünal Kalkan’ın avukatı Murat Gülen Kalkanoğlu Başboğa’nın beyanlarının duyumlardan ibaret olması nedeniyle şikayetçi ve müdahil olma sıfatının olmadığını ve bu nedenle müdahillik talebinin reddini istedi.

Müşteki avukatlarından Nuray Özdoğan, Başboğa’nın suçun işlendiği yerde yaşadığını, zarar gördüğünü, Mahkeme aksi kanaatteyse Başboğa’nın duruşmada hazır edilerek ayrıntılı bilgisine başvurulmasını talep etti.

Savcı ise Başboğa’nın katılma talebinin reddi yönünde mütalaa verdi. Mahkeme heyeti de Başboğa’nın suçtan zarar görmediği gerekçesiyle, sanık avukatlarının ve savcının beyanları doğrultusunda katılma talebini reddetti.

Sanık avukatlarının hep bir ağızdan katılma talebinin reddi yönündeki beyanlarında ileri sürdükleri gerekçelerle aynı gerekçelere dayanıldı. Müşteki avukatı Nuray Özdoğan’ın, Başboğa’nın duruşmada hazır edilerek beyanına başvurulması yönündeki talebi hakkında ise sessiz kalındı.

Gizli Tanık Aydos’un ve Diğer Tanıkların Beyanlarının Alınmaması

Bilindiği üzere ceza yargılamasında maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasında en önemli vasıtalardan bir tanık beyanlarıdır. Dosyada kilit tanıklardan olan gizli tanık Aydos’un duruşmada hazır edilmemesinin sebebi cezaevinde bulunması olarak gösterilmişse de; tanığın belirli ve sabit bir adreste üstelik devlet kontrolünde tutulduğu ve kendisinin duruşmada hazır edilmesini engelleyecek herhangi bir engelin olmadığı dikkate alındığında, duruşmada hazır edilmemesinin davanın uzatılmasına yönelik olabileceğini düşünüyoruz.

Öte yandan diğer gizli tanık Oğuz hakkında tanık koruma kapsamında tedbir kararı kaldırıldığından, beyanının sesli ve görüntülü kayıt sistemi (SEGBİS) yoluyla alınması için Mardin Nöbetçi Ağır Ceza Mahkemesi’ne talimat yazılmasına karar verildi.

Tanık Eyüp Bölük’ün beyanlarının alınması için  Çorum 2. Ağır Ceza Mahkemesi’ne ve Tanık Bülent Koptay’ın beyanının alınması için Eskişehir 1. Ağır Ceza Mahkemesi’ne yazılan talimatların tanık adresinde bulunmadığından yerine getirilmediği görüldü.

Tanıklar Eyüp Bölük ve Bülent Koptay’ın adresleri  sanık Ahmet Boncuk’un avukatı tarafından bildirildiğinde, bulundukları yargı çevresine göre beyanlarının tesbiti için talimat yazılmasına, ayrıca adres tespiti için  ayrı ayrı müzekkere yazılmasına karar verildi.

Sanıklardan Mehmet Salih Kılınçarslan, İsmet Kandemir ve Abdurrahman Kurğa ise SEGBİS yoluyla dinlendi. Hakkındaki iddialara bir diyecekleri olmadığını, suçsuz olduklarını söylediler.

28.04.2016 Tarihli Duruşmanın Sesli ve Görüntülü Kayıtlarına İlişkin Çekişme

Duruşmanın en çarpıcı noktalarından biri 28 Nisan 2016 tarihli duruşmanın SEGBİS ile alınan kaydının çözümlemeleri hakkında yürütülen tartışmaydı. Nitekim müşteki avukatları anılan kayıtların tutanak haline getirilen yazılı çözümlemesinin yanlış yapıldığını, tutanakların ivedilikle gerçeğe uygun olarak düzeltilmesi gerektiğini, ses ve görüntünün kaydedildiği CD’nin birer örneğini almak istediklerini ısrarla vurguladı.

Duruşmadan önce de Mahkeme’ye iletilen talebin 12 Ekim 2016 tarihinde reddedildiği anlaşıldı. Ancak heyet bu yönde bir ara karar verdiğini unutmuş gibiydi. Talep hakkında duruşma esnasında herhangi bir şey söylemekten kaçınmaları da dikkat çekiciydi. Mahkeme, tutanakta yer alan yeni ara kararı ile, 20 Eylül 2011 tarih ve 28060 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan ve Ceza Muhakemesinde Ses ve Görüntü Bilişim Sisteminin Kullanılması Hakkında Yönetmelik’in 8. maddesinde yer alan “Ses ve görüntü kayıtları taraflara verilmez ancak yazılı tutanağa dönüştürülen kayıtlar kanunlarda öngörülen şartlara uygun olarak verilebilir” şeklindeki düzenlemeye dayanarak talebi yeniden değerlendirerek reddetti.

Bu hususun kovuşturmada alenilik ilkesini zedelediğini, silahların eşitliği ilkesini ihlal ettiğini düşünmekteyiz. Adil ve tarafsız bir yargılamada Mahkeme’nin böylesine ciddi bir hata iddiası karşısında en azından CD’lerin yeniden izlenerek tutanakların CD ile örtüşüp örtüşmediğini bizzat denetlemesi gerekirdi.

Davanın bir sonraki 9. Duruşması 17 Şubat 2017 günü, saat 09.30‘a ertelendi.

*Bu rapor, Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu ve Açık Toplum Vakfı tarafından desteklenen “Genç İnsan Hakları Savunucularının Cezasızlıkla Mücadele için Güçlendirilmesi” projesi kapsamında yargısal uygulamanın izlenmesi amacıyla Hakikat Adalet ve Hafıza Çalışmaları Derneği ve Şırnak Barosu’nun ortak yürüttüğü Dava İzleme çalışması kapsamında hazırlanmıştır