Dünya örneklerine baktığımızda ise bambaşka bir yargı pratiği ile karşılaşıyoruz. Özellikle Latin Amerika ülkelerinde yargının yerel hukuktaki zamanaşımı engelini uluslararası hukuk ve teamül hukuku uygulayarak aştığını, darbecilere af ilan edilmiş olmasına rağmen, olaylardan uzun yıllar geçtikten sonra bile aralarında üst düzey darbecilerin de olduğu çok sayıda sorumlunun cezalandırıldığını görüyoruz.[1] [2]
Arjantin örneğine baktığımızda 1976-83 arası yaşanan kirli savaş dönemi suçları için açılan davalarda darbenin lideri General Videla ve ekibinin de zamanaşımı savunması yaptığına sanıkların önce cezalandırıldığına, sonra çıkarılan af yasasıyla affedildiğine tanık oluyoruz.
Ancak Plaza de Mayo Anneleri ve CELS (Hukuki ve Sosyal Çalışmalar Merkezi) isimli insan hakları kuruluşlarının yürüttüğü muazzam hukuk mücadelesi sonunda Arjantin Yüksek Mahkemesi insanlığa karşı suçların tüm zamanlarda tüm toplumlarda yasaklanan eylemlere dair ius cogens/buyruk kurallar olduğuna, bu suçlar bakımından sıradan suçlar için geçerli zamanaşımı kurallarının işletilemeyeceğine ve devletin zamanaşımı kurallarının ardına sığınarak sorumluları cezalandırmaktan imtina edemeyeceğine ve af ilan edilemeyeceğine karar verdi. Videla ve arkadaşları zamanaşımı savunması dikkate alınmadan cezalandırıldı.[3]
Aynı şekilde Şili’de 1973 yılında Allende’nin de devrildiği askeri darbe döneminde yoğun insanlığa karşı suçlar işlenmesine yol açan General Pinochet de olaylardan 25 yıl sonra İngiltere’de tutuklandığında zamanaşımı ve dokunulmazlık savunması yaptı. Şili’de Yüksek Mahkemesi diktatörün senatörlük üzerinden kazandığı ömür boyu dokunulmazlığı kaldırarak yargılanmasına karar verdi, zamanaşımı savunmasını da dikkate almadı. İngiltere tarafından sağlık sorunları nedeniyle tutukluluğu kaldırılarak Şili’ye iade edilen Pinochet 300’den fazla suçlama kapsamında yargılaması devam ederken ev hapsindeyken öldü.[4]
Hem Arjantin hem Şili’de emir komuta zinciri içinde yer alan pek çok üst ve orta düzey asker hakkında da sonraki yıllarda binlerce dava açıldı, ceza verildi. Bazı yargılamalar hala devam ediyor.
Türkiye’de baktığımızda ise 12 Eylül darbecilerinin sadece hayatta kalan iki üyesi Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya’nın referandum sonrası 2012 yılında açılan davada yargılandığını görüyoruz. Evren ve Şahinkaya yargılamada önce müebbet hapis cezası aldı ancak daha sonra zamanaşımı nedeniyle davaları düşürüldü. Yargılama kesinleşmeden evvel ikisi de yaşamını kaybetti, böylece açılan tek dava da cezasızlıkla sonuçlanmış oldu. Emir komuta zinciri içinde yer alan ve insanlığa karşı suçlara yol açanlar hakkında başka hiçbir dava açılmadı. Aynı şekilde 90’lı yıllarda işlenen insanlığa karşı suçlarla ilgili olarak açılan ve yukarıda bahsedilen bütün davalar dünya örneklerinin tersine cezasızlıkla sonuçlandı.
[1] “Arjantin: ‘Kirli savaş’ dönemi subaylarına hapis cezaları.” BBC Türkçe, 07.07.2022, https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-62073917.
[2] Balyan, V. “Arjantin’den Türkiye’ye annelerin mücadelesi.” AGOS Gazetesi, 11.09.2018, https://www.agos.com.tr/tr/yazi/21235/arjantinden-turkiyeye-annelerin-mucadelesi.
[3] Raimondo, F. “Overcoming Domestic Legal Impediments to the Investigation and Prosecution of Human Rights Violations: The Case of Argentina.” Human Rights Brief 18, no. 2 (2011): 15-20, https://digitalcommons.wcl.american.edu/cgi/viewcontent.cgi?article=1159&context=hrbrief.