Türk Ceza Kanunu’nda Zamanaşımı Sorunu

 

Türkiye’de 2005 yılında yürürlüğe giren 5237 sayılı yeni Türk Ceza Kanunu (TCK) o dönem için olumlu karşılanan bir düzenleme ile Madde 77’de insanlığa karşı suçun tanımını yaptı ve zamanaşımı süresinin bu suçlar için işletilemeyeceğine karar verdi.

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu – Madde 77

(1) Aşağıdaki fiillerin, siyasal, felsefi, ırki veya dini saiklerle toplumun bir kesimine karşı bir plan doğrultusunda sistemli olarak işlenmesi, insanlığa karşı suç oluşturur:

  1. Kasten öldürme.
  2. Kasten yaralama.
  3. İşkence, eziyet veya köleleştirme.
  4. Kişi hürriyetinden yoksun kılma.
  5. Bilimsel deneylere tabi kılma.
  6. Cinsel saldırıda bulunma, çocukların cinsel istismarı.
  7. Zorla hamile bırakma.
  8. Zorla fuhşa sevk etme.

(4) Bu suçlardan dolayı zamanaşımı işlemez. 

Ancak bu düzenleme tamamen şekilsel kaldı ve mahkemeler bugüne dek Türkiye’de işlenmiş herhangi bir suçu, Madde 77’de düzenlenen “insanlığa karşı suç” kapsamında ele almadı.

Bunun sebepleri şöyle listelenebilir:

  1. Suçların işlendiği tarihe bakıldı. Kanunların geriye yürümeyeceği yönündeki genel ilkeden hareketle düzenlemenin yürürlüğe girdiği tarih olan 2005’ten önce işlenmiş suçlar kategorik olarak “insanlığa karşı suç” kapsamda değerlendirilemedi.
  2. ‘Kanunilik ilkesi’ eksik değerlendirildi: Kanunilik ilkesi, kanunda suç olmayan fiillerden dolayı kişilerin cezalandırılamayacağı ve ceza kanunlarının geçmişe yürütülemeyeceği anlamına geliyor ancak bu ilkeyi uluslararası hukuk düzenlemeleri ile birlikte değerlendirmek gerekirken bu boyut dikkate alınmadı.[1]
  3. Suçun niteliği değerlendirilmedi: “İnsanlığa karşı suç” kategorisinin tarihsel ve uluslararası hukuktaki bağlamı değerlendirilmedi kanunilik ilkesinin istisnai boyutları dikkate alınmadı.Oysa suçun niteliğine, yani “siyasal, felsefi, ırki veya dini saiklerle toplumun bir kesimine karşı bir plan doğrultusunda sistemli olarak” işlenip işlenmediğine bakılması gerekirdi.

Bu tespitler doğrultusunda Türkiye’de ağır insan hakları ihlallerinin zamanaşımına uğramasının en önemli sebeplerinden birinin yargının bu suçları münferit suçlar olarak ele alışı ve ağır insan hakları ihlallerinin yaygın ve sistematik karakterini incelemiyor, uluslararası hukuksal düzenlemeleri/içtihadı dikkate almıyor oluşu olduğu söylenebilir. (Örneğin, 1990’larda OHAL bölgesinde işlenmiş suçlara ilişkin yargılamalara baktığımızda, bu dönemde binlerce insan kamu görevlileri dahliyle işkence, zorla kaybetme ve hukuk dışı infaz gibi hak ihlallerine uğramamış gibi mahkemelerin tüm bu suçları münferit suçlar olarak ele aldığını görüyoruz.)

Yargıya da uzanan devletin ağır insan hakları ihlallerindeki sorumluluğunu saklama refleksi öyle güçlü ki kontrgerilla, JİTEM ve benzeri kurumların veya hukuk dışına çıkarak ihlallere karışan kamu görevlilerinin ihlallerdeki rollerine ilişkin hiçbir etkili soruşturma yürütülemiyor. Dava dosyaları ihlallere sebep olan koşullar ve örüntüler ortaya çıkarılmadan kapatılıyor.[2]

Bağımsız araştırmacıların, akademisyenlerin ve sivil toplum kuruluşlarının  belgeleme ve analiz çalışmaları planlı ve sistematik boyutu ortaya koydukları halde ağır insan hakkı ihlalleri münferit cinayetler kabul edilerek “kasten öldürme” suçunun cezası olan 20 yıllık zamanaşımına tabi tutuluyor. 

Bu süre, soruşturma ve kovuşturma süreleri yasada sayılan sebeplerle kesilmiş ya da durmuşsa ½ oranında uzuyor ve 30 yıllık tavan süre sonunda uluslararası hukuka aykırı olarak dosyalar birer birer kapatılıyor.


[1] European Center for Constitutional and Human Rights, Hakikat Adalet Hafıza Merkezi, Helsinki Yurttaşlar Derneği, İnsan Hakları Derneği, Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı, Türkiye İnsan Hakları Vakfı, “Zorla Kaybetmeler Hakkında Amicus Curiae Raporu,” 2016, https://hakikatadalethafiza.org/kaynak/zorla-kaybetmeler-hakkinda-amicus-curiae-raporu/.

[2] Davalara dair detaylı bilgiye, arka plan bilgisine, yayınlanan haberlere ve duruşma izleme raporlarına ve davaların seyrini anlatan zaman çizelgelerine https://www.failibelli.org/ adresinden ulaşılabilir.

Faili Belli, Türkiye’nin yakın geçmişindeki ağır insan hakları ihlallerine karıştığı iddia edilen devlet görevlilerinin yargılandığı davaları izleyerek, yargısal pratiği mercek altına alan, izleme çalışmasının çıktılarının yayınlandığı, Hafıza Merkezi’nin hukuk alanındaki çalışmalarının bir ürünü olan dijital bir arşivdir.