Zamanaşımı Tartışmasının Tarihsel Arka Planı

 

Yasadışı ve keyfi infazlar, işkence, zorla kaybetme, soykırım, katliam, savaş suçları, cinsel şiddet, zorla yerinden etme gibi ağır insan hakkı ihlalleri, dünyanın her yerinde ağırlıkla devlet aygıtının örtülü ya da açık dahli ile işlenmiş suçlardır, bu yüzden bahse konu suçların ispatı son derece zordur ve bazen nesiller boyu bile mümkün olmayabilir.

Bu nedenledir ki olağan hukuk rejimi kapsamında makul gerekçeleri olan zamanaşımı süreleri için, olağanüstü suçlar söz konusu olduğunda bazı istisnalar öngörülmüştür ve bu istisnaların en sık referans gösterilen dayanağı ise II. Dünya Savaşı sonrası Nürnberg yargılamalarıdır.[1] [2]

Dünya Savaşı sonrası Nürnberg yargılamalarında mahkeme, Nazi Almanyası döneminde işlenen insanlığa karşı suçların zamanaşımından muaf tutularak kovuşturulması gerektiğine ve sanıkların üç büyük suçtan yargılanmalarına karar vermişti. Bunlar:

  1. Barışa karşı suç, yani dünya barışını muhafaza eden ilkeleri ihlal ederek saldırgan bir savaş başlatmak,
  2. Savaş suçları, yani savaşı düzenleyen kural ve yasaları ihlal ederek sivillere, savaş tutsaklarına yönelik kötü muameleler,
  3. İnsanlığa karşı suçlar.

O tarihten bu yana çeşitli hukuksal düzenlemelerde insanlığa karşı suçlar süreğen suçlar olarak değerlendirilir ve zamanaşımı sürelerinden mutlak bir şekilde muaf tutulurlar.

Hukuk alanında ağır insan hakkı ihlallerinin insanlığa karşı suç niteliğinde olmadığı durumlarda da aynı şekilde zamanaşımı sürelerinin ya hiç uygulanmaması ya da esnek yorumlanması gerektiği konusunda genel bir mutabakat vardır.

İnsanlığa karşı suç kavramının çıkış noktası II. Dünya Savaşı ve Nazi suç aygıtının yarattığı dehşetti. Nürnberg yargılamaları sürecindeki hukuksal tartışmalar geniş toplumsal kesimleri derinden sarsan böylesi dehşet dönemleri sonrasında hakikatin ortaya çıkması, adaletin sağlanması ve yaraların sarılmasının olağan hukuk rejimlerinde geçerli olağan kurallar ötesinde mekanizma ve yöntemler gerektirdiği düşüncesini ortaya çıkardı.

İlk olarak savaş suçları, insanlığa karşı suçlar ve soykırım gibi en ağır uluslararası suçlar zamanaşımı uygulamalarından muaf tutuldu. Daha sonra da diğer ağır hak ihlalleri için zamanaşımının istisnai halleri tartışıldı ve bu tartışmalar mağdurların adalet talebi ile hukuki öngörülebilirlik ilkeleri arasında bir denge gözeten yeni prensipler doğurdu.

Türkiye’nin tarafı olduğu (ve olmadığı) birçok uluslararası sözleşme ve genel hukuk kaynaklarında ağır insan hakları ihlallerine ilişkin yargılamalarda standart zamanaşımı kurallarının işletilemeyeceğine dair benzer bir yaklaşım görülür. Bunlar arasında Birleşmiş Milletler (BM) ve Avrupa Konseyi temel ilkeler ve prensipler belgelerini, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ve Amerikalılararası İnsan Hakları Mahkemesi (AAİHM) içtihatlarını sayabiliriz.[3] [4]

Uluslararası düzenlemeler ve içtihadın ortaklaştığı nokta, devletlere ağır insan hakları ihlallerini etkili şekilde soruşturma, failleri yargılama, hakikati ortaya çıkarma ve suçun tekrarını önleme gibi bir dizi ödev vermeleri. Zamanaşımı sürelerinin ancak devletin bu ödevlerini yerine getirmesi koşuluyla uygulanabileceği, aksi halde devletin zamanaşımı savunmasının ardına saklanamayacağı kabul edilir.

Zamanaşımı meselesinin nasıl ele alınması gerektiği 70’li ve 80’li yıllardaki ‘kirli savaş’lar sırasında yaşanan sistematik ve yaygın ağır insan hakları ihlallerine karşı mücadele yürüten Arjantin, Şili, Honduras, Venezüela, Bolivya, Uruguay gibi Latin Amerika ülkelerinin yüksek mahkeme kararlarında, AAİHM kararlarında ve AİHM kararlarında açıktır.


[1] Alpkaya, G., Ataktürk Sevimli, E. Ballıktaş Bingöllü, B., Çiftçioğlu K., Gebeş, M., Yavan, D. Dava İzleme: Duruşma Salonunda Devlet ve Yurttaş, 2017, https://hakikatadalethafiza.org/kaynak/dava-izleme-durusma-salonunda-devlet-ve-yurttas/.

[2] Sevdiren, Ö. Türkiye’nin Cezasızlık Mevzuatı, 2015, https://hakikatadalethafiza.org/kaynak/turkiyenin-cezasizlik-mevzuati/.

[3] Çalı, B. “Ağır İnsan Hakları İhlallerinde Zamanaşımı: Karşılaştırmalı Bir Değerlendirme.” Amicus Curiae Görüşü, 2017, https://hakikatadalethafiza.org/kaynak/amicus-curiae-gorusu-agir-insan-haklari-ihlallerinde-zamanasimi-karsilastirmali-bir-degerlendirme/.

[4] Doğru, O., Dinçer, H. “Anayasa Mahkemesi’ne Bireysel Başvuru ve Zorla Kaybetmeler.” Amicus Curiae Görüşü, 2017, https://hakikatadalethafiza.org/kaynak/amicus-curiae-gorusu-anayasa-mahkemesine-bireysel-basvuru-ve-zorla-kaybetmeler/.