Abdullah Efelti’nin zorla kaybedilmesine dair verilen ifadeler yine dönemin Jandarma Komutanı Cemal Temizöz ve korucubaşı ve aynı zamanda bir dönem belediye başkanlığı yapmış Kamil Atağ’ı işaret ediyor.
Tanık ifadelerine göre arazi meselesinden kaynaklanan sürtüşmeler ‘terörle mücadele’ konusu edilmiş, arazi meselesi ‘uyarı’ üzerine hallolmayınca hasım ilan edilen taraf katledilmeye hak görülmüş!
Yine bu ifadelerin bize gösterdiği bir başka husus askerin o dönem yasadışı faaliyetler, tehdit ve yıldırma ile seçimlere hile karıştırmaktan, istediği kişiyi sahte diplomayla seçilmiş ilan ettirmeye kadar geniş bir alanda hiçbir kurala bağlı olmaksızın sahip olduğu hareket alanı.
T.C. SİLOPİ CUMHURİYET SAVCILIĞI
ABDULLAH EFELTİ’NİN OĞLU MESUT EFELTİ’NİN İFADE TUTANAĞI
Bundan tahminen 37 gün önce tanımadığımız iki taksi köyümüze geldi. Bir taksi plakasızdı diğeri ise 73 ve son rakamı 334 olan toros marka binek tipi Beyaz bir taksi idi. Bu taksiler gelmezden önce bizim karakol askerleri köyün etrafını sarmıştılar. Yukarda söylediğim iki taksi gelince direk oradaki askerler bizim evimizi gösterdiler. Gelen şahıslar babamı alıp götürdüler. Hatta olaydan bir gün öncesinde bizim köyümüzün karakolu babam Abdullah Efelti‘yi karakola çağırmıştı. Senin yarın çok önemli işin vardır onun için evden ayrılma demiş. Yukarda söylediğim gibi gelip babamı aldılar. Babam da gelen şahıslara benim ne suçum vardır dedi. O şahıslar da babama biz seni tanımıyoruz ancak seni Emniyet müdürü istiyor, bir konu vardır seninle görüşecek diye söylediler. Ve hatta babama çocuklara söyle korkmasın seni nasıl aldıysak tekrar seni aynı şekilde köye getireceğiz diye söyledi. Bu arada annem gelen şahıslara kocam zaten kördür sakattır ne yapacaksınız diye söyledi. O gelen şahıslar da anneme korkma bir şeyi yoktur dediler. Ben o gelen şahıslar hiç tanımıyorum, daha önce de görmedim. Ancak Tim veya JİTEM denilen şahıslara benziyorlardı çünkü üzerlerinde kot pantolon ve üzerinde de siyah mont ve ellerinde de Kalaşnikof silahlar vardı. Ancak tanımıyordum.
Bunun üzerine aradan bir kaç gün geçtikten sonra gelip durumu şifahen ilgili yerlere bildirdim. Bu güne kadar da hiç bir cevap almadım. Ancak yaptığımız araştırmada, babamın halen Cizre İlçe Jandarma komutanlığında gözetim altında olduğunu duydum. Bunu bize Nusaybin’de ikamet eden amcam Mehmet Efelti söyledi. Çünkü onun tanıdığı bir paşa varmış. Babamın durumunu kendisine söyledi, o da Cizre ilçesinde gerekli araştırmayı yapmış ve halen Cizre ilçesi İlçe Jandarma Komutanlığında gözetim altındadır ve Cemal Binbaşı bu durumu bilmektedir demiş.
Bizim düşmanımız yoktur. Ancak Cizre ilçesinde ikamet eden Salih Şık isimli şahsın pamuk için arazisi vardı, babam da icara almıştı. Fakat Cizre Belediye Başkanı ile tarla sahibi Salih Şık‘ın arasındaki sürtüşme vardı. Bu nedenle Cemal Binbaşı ve şimdiki Belediye Başkanı Kamil Atak, bu arazilerin sürümemesi için uğraşıyordu. Bu nedenle babamın gözaltına alındığı kanaatindeyim. Bunun dışında başka bir bilgim yoktur.
Babamın götürülmesi olayı ile ilgili bizim köyümüzün karakolunun haberi vardır, gelen şahısları onlar tanımaktadır. Köye birisi geldiği zaman köyün girişindeki askeri birlik gelenleri kayıt etmektedir. Jandarmanın bilgisi dışında kesinlikle köye kimseyi sokmazlar.
Babam yakalanmazdan öncede Silopi ilçe Jandarma komutanlığınca iki sefer çağrıldı fakat babam o sırada hazır değildi. Hasta idi. Daha doğrusu göz doktoruna gitmişti. Bildiğim kadarı ile daha doğrusu duyduğum kadarı ile babamı yakaladıklarında önce Silopi İlçe Jandarma Komutanlığına getirilmişti. Hatta orada bir gece kaldıktan sonra da Cizre’ye gönderdiklerini duydum. Babamın bulunmasını isterim ve bırakılmasını isterim.
T.C. CIZRE CUMHURIYET BASSAVCILIĞI
Soruşturma No: 1995/239
ABDULLAH EFELTİ’NİN KARDEŞİ MEHMET EFELTİ’NİN TANIK IFADE TUTANAĞI
Abdullah Efelti benim ağabeyim olur, olay günü ben köydeydim, ancak götüren şahısları görmedim. Fakat götürüldükten yarım saat sonra yengem aradı, bu şekilde ağabeyimin görevlilerce götürüldüğünü öğrendim, iki tane arabayla götürülmüş.
Ağabeyim Cizre Silopi arasında kalan bir yerde bir araziyi ekmek için Salih Şık ve Adnan Şık’tan kiralamıştı; o araziyi ekecekti. Ancak o dönemde Cizre ilçe Jandarma Komutanı onu çağırdı, ağabeyim yanına gitti, hatta ben de ağabeyimle birlikte karakola kadar geldim fakat ben içeri girmedim. Ağabeyim dışarı çıktığında bana Cemal yüzbaşı araziyi ekme ekersen sana zarar veririm diye söylemiş. Bunları bana anlattı, ağabeyim ben zarar etmişim, sürmüşüm, kira vermişim, bu araziyi ekmem lazım dedi. Daha sonra götürülmeden önce karakoldan sürekli olarak ağabeyim aranıyordu, bizim köye yakın Kavaközü bölüğü ve köyün Yankala karakolundan sürekli haber geliyordu, Cizre’den sizi soruyorlar ifadeniz var diye söylüyorlardı. Ancak ağabeyim birkaç gün bu haberler üzerine karakola gitmedi. Yukarıda anlattığım Cemal yüzbaşının ağabeyimi tehdit etmesinden sonra ağabeyim oğlu Mesut ile birlikte Mardin iline gitmişti, komutanın bir üstüne valiye mi yoksa bir komutana mı bir yere gitmişlerdi. Ağabeyim Mardin’de yaptığı görüşmeden sonra geldiğinde Mardin’deki kişi, oğlum git arazini ek sorun yok demiş. Bu güvence üzerine ağabeyim Kavaközü bölüğüne geldi. Komutanın yanına gitti, komutan da ona sen git senin yanına yarın çayın içmeye geleceğiz demiş ve ertesi gün yukarıda anlattığım şekilde ağabeyim köyden götürüldü.
Ben Kamil Atağ ile Salih Şık ve Adan Şık arasında araziyle ilgili nasıl bir problem olduğunu bilmiyorum, ancak o arazi iki üç yıldır ekilmiyordu.
O dönemde köyün girişinde kontrol noktası vardı, halen yeri bellidir, bu kontrol noktasından kontrol edilmeden kimse geçemezdi. Hatta köye girişte giren şahısların kimliği alınıyor dönüşte bu şahıslar kimliklerini alıp gidiyorlardı. Böyle bir sistem vardı, dolayısıyla bizim köye gelenlerden bu kontrol noktasındaki şahısların bilgisi vardır. Hatta olay günü köyün etrafını kontrol altına almışlardı. Ağabeyim bu şekilde köyden götürüldü ancak bir daha haber alamadık. Ardından ağabeyimin elbiselerinden cesedini teşhis ettik ve mezar yerini belirledik. Hatta o dönemde ağabeyimin cesedini belediye mezarlığından almak istedik ancak Cemal yüzbaşı bize izin vermedi. Hatta iki kardeşini aynı yola göndereceğim demiş.
T.C. CİZRE CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI
Soruşturma No: 1995/239
ADNAN ŞIK’IN TANIK İFADE TUTANAĞI
1994 yılıydı, bahsettiğiniz arazi sulu olarak istifade edilebilen 3000 dönümlük arazidir, biz bu araziyi 1994 yılına kadar ekip biçiyorduk, bir sorun yaşamıyorduk, ancak 1994 yılında şu an hayatta olmayan babam yerel seçimlerde Cizre belediye başkan adayı oldu. Daha önce de üç dönem Cizre’de belediye başkanlığı yapmıştı. İlçe jandarma komutanı Cemal yüzbaşı beni çağırdı, karakolda kendisiyle makamında görüştük. Bana baban belediye başkan adayı olacakmış, babanın belediye başkan adayı olmasını istemiyoruz, adaylığını geri çeksin, çekmediği halde maddi ve manevi verebileceğim bütün zararları size veririm dedi. Kamil Atağ’ın belediye başkanı seçtirme kararı alındığını, bu kararın hiçbir şekilde değişmeyeceğini, seçim sonucu ne olursa olsun Kamil Atağ‘ın belediye başkanı olacağını söyledi. Babam tek başına karakola gitti mi gitmedi mi ben bilmiyorum, ancak böyle bir durum olduğunda karakoldan çağrıldığında birbirimize haber verir öyle giderdik. Ancak ben zaman zaman Silopi’deki arazilerimizin başına gittiğimizde babam bu olayla ilgili Cemal yüzbaşının yanına gitmiş midir ben bilmiyorum. Babam 1995 yılında bir kazada hayatını kaybetti, daha sonra Kamil Atağ belediye başkanı oldu, babama seçim kaybettirildi. Kamil Atağ ikinci yerel seçime katıldığında diplomasının sahte olduğu anlaşıldı ve belediye başkanlığından çıkartıldı. Birinci dönem belediye başkanlığını da Kamil Atağ diplomasız olarak yaptı, bu olaydan da ben bu seçimlere müdahale edildiğini anladım. Hatta o dönemde sandıkların yarısı dahi açılmadan Kamil Atağ seçimi kazandığı açıklandı, kutlamalara başlandı. Biz o dönemde seçimlerin şaibeli olduğunu iddia ederek seçim sonuçlarına itiraz etmek istedik, hatta dilekçe de verdik, ancak Cemal yüzbaşı babama telefon etti. Ben de babamın yanındaydım. Babamın söylediğine göre Cemal yüzbaşı babama eğer itiraz edersen dilekçeni geri almazsan oğlunu, yeğenini öldüreceğim diye söylediğini anlattı. Bu şekilde babam 1994 yılı seçimlerinde itiraz dilekçesini geri aldı. Bu olaydan sonra Cemal binbaşının husumeti bize arttı. Bahsettiğim araziyi ekmememiz için tehditlerde bulundu. Biz kendisinden araziyi ekmememiz için isteğini yazılı belgeye dökmesini istedik, olmaz dedi, ekerseniz ben bir bahanesini bulup panzerlerle girer ekinleri mahvederim dedi. Hatta o dönemde arazideki Ankara’da iki daire satıp satın aldığımız su motorları çalındı, biz kimin çaldığını bulamadık, bizim araziye yakın iki tane gözetleme kulesi var, o dönemde o kulede görev yapan kişilere motorları götürenleri görüp görmediklerini sorduk, görmediklerini söylediler. O dönemde motorların çalınmasından da Cemal yüzbaşıdan şüphelendik. Çünkü hem orda askeri görevliler vardı, hem de Cemal yüzbaşı bizi sürekli tehdit ediyordu. O yıl bu arazimizi ekemedik, arazi boş kaldı. Ertesi yıl Abdullah Efelti’ye araziyi kiraladık. Abdullah Efelti araziyi kiraladıktan sonra benim yanıma geldi, jandarmadan Cemal binbaşı beni tehdit ediyor araziyi ekmememi istiyor ne yapacağım dedi, ben de bizi de tehdit ediyordu bilmiyorum dedim, hatta Abdullah Efeltiİ’nin bu araziyi kiralarken Ali isminde Maraşlı bir ortağı da vardı, ancak o Ali kimdir, ne olmuş ben bilmiyorum.
Bahsettiğim dönemde bizim Kamil Atak ile bizim herhangi bir husumetimiz olmamıştır, halen de bir husumetimiz yoktur.