Ana içeriğe atla
Ana Sayfa
29.08.2023

2021 – 2022 Faaliyet Raporumuz yayında!

<< TÜM HABERLER

Bu faaliyet raporumuzda geride bıraktığımız iki sene içinde yürüttüğümüz faaliyetlere dair tüm detayları Hukuk Çalışmaları, Hafıza ve Barış Çalışmaları, İnsan Hakları Örgüt ve Savunucularının Desteklenmesi, Uluslararası İşbirliği ve Dayanışma başlıkları altında bulacaksınız.

2021-2022 Faaliyet Raporumuzu okumak için tıklayın.

2021 ve 2022 hepimiz için, hem dünya hem de Türkiye için çok zor geçti. Dünya nüfusunun büyük çoğunluğunun seçimli veya kapalı otokrasiler altında yaşadığı yeni yüzyılın ilk çeyreğinde, hak ve özgürlüklere, sivil topluma yönelik saldırılar dört bir yanda devam etti.

Farklı disiplinlerden çalışmalar, dünyanın her yerinde baskıcı rejimlerin güvenlik merkezli politikaların dozunu sürekli artırıp özgürlükleri gittikçe daha çok sınırlandırdıklarını, ağır insan hakları ihlallerinin arttığını, bir susturma stratejisi olarak hak savunucularının kriminalize edildiğini, gerçek dışı suçlamalarla idari ve yargısal baskıya maruz bırakıldığını gösteriyor. 

Somut suç şüphesi olmadan geniş toplumsal kesimlerin, etnik, siyasal, sınıfsal veya toplumsal cinsiyet temelli sebeplerle potansiyel suçlu sayıldığı, düşman tanımının tüm nüfusu içine alacak şekilde genişletildiği, muğlak iç ve dış tehdit senaryolarıyla tutuklamaların, hukuk dışı güç kullanımının veya sınır ötesi askerî müdahalelerin gerçekleştirildiği ve hak ihlallerinin “terörle mücadele” gerekçesiyle meşrulaştırıldığı zamanlardan geçiyoruz. Hukuk standartları her geçen gün aşındırılırken artık her yerde, hepimiz, her an olası suçlular olarak değerlendirilip mütemadiyen gözetleniyoruz, dinleniyoruz. COVID 19 pandemisi de bütün bu gözetleme mekanizmalarına ve sivil toplumu kontrol altında tutma politikalarına bir gerekçe olarak kullanıldı.

Dünyada uzunca bir süredir büyük bir insan hakları ve hukuk krizi var. Türkiye de bu özgürlükler karşıtı güvenlikleştirme politikalarındaki küresel trendi el yükselterek takip eden ülkelerden biri. 

20. yüzyıl, Avrupa’dan Asya’ya, Afrika’dan Latin Amerika’ya, Atlantik’ten Pasifik Okyanusuna, dünyanın dört bir yanında binlerce cephede yaşanan ve milyonlarca sivil ve askerin hayatını kaybettiği savaşlarla başlamıştı. İki dünya savaşının ve Holokost’un yarattığı sosyal, kültürel, siyasal, ekolojik ve ekonomik alanlardaki muazzam yıkım, savaşın yakıcılığını kontrol altına almak için küresel ve bölgesel denetleme mekanizmaları oluşturulmasına sebep oldu. 

Yüzyıl biterken devletlerin içerde ve dışarda insan haklarına saygıyı sağlamak ve barış karşıtı eylemleri sınırlamak için geliştirdiği “hukukun üstünlüğü” çerçevesi gittikçe daha işlevsiz kalmaya başladı. 20. yüzyılda öne çıkan hukukun üstünlüğü (rule of law) yaklaşımı 21. yüzyılda, 11 Eylül ve etrafındaki gelişmelerle birlikte, yerini hukuk yoluyla yönetme (rule by law) dönemine bırakmış oldu. Artık Türkiye dahil dünyada birçok ülke, kanunlar yoluyla değil her türlü keyfîliğe alan açan öngörülemez, denetlenemez kanun hükmünde kararnamelerle yönetiliyor.

Konuyla ilgili çalışma yapan kurumların 2021 verilerine göre dünya nüfusunun sadece yüzde 3’ü hak ve özgürlüklerin görece kullanılabildiği açık toplumlarda yaşıyor ve 197 ülkenin 117’sinde özgürlükler baskı altında. Hak ihlalleri son derece yoğun, savunuculuk çalışmaları düzenli olarak engelleniyor. Muhalif hak savunucuları tutuklanma, hapsedilme, yaşamını kaybetme, sivil toplum kuruluşları ise kapatılma, devlet ve devlet dışı aktörlerden şiddet görme tehdidi altında faaliyet yürütüyor.

Son yıllarda uluslararası kuruluşlar tarafından yapılan tüm değerlendirmeler, Türkiye’nin özgürlük puanlamasında siyasal haklar ve sivil özgürlükler bakımından artık “özgür olmayan” ülkeler kategorisinde olduğunu, hukuk devleti puanlamasında 2022 yılı itibarıyla 116. sırada yer aldığını gösteriyor. Durumumuz bu ve son yıllarda her yıl bir öncekine göre daha geriye düşüyoruz. 

İşte tüm bu olumsuzluklara karşın bu topraklarda hak ve özgürlüklerin daraltılmasına ve barış karşıtı politikalara direnen güçlü bir gençlik, kadın ve LGBTİ+ hareketi, sivil toplum ve insan hakları mücadelesi de var. Birbirimizle ve dünyadaki dostlarımızla dayanışarak, birbirimizden öğrenerek ve güç alarak barış, haklar ve özgürlükler için mücadeleye devam ediyoruz.

Umarız çalışmalarımız bu mücadeleye ve geleceğe bir katkı sunmuştur.

İki yıl sonra buluşmak dileğiyle…

Emel Ataktürk Sevimli – Hafıza Merkezi Programlar Direktörü