Birinci ayağı Haziran 2021’de sona eren programından destek alan hak temelli sivil toplum örgütlerinden biri de Temiz Giysi Kampanyası idi. Uluslararası bir ağın parçası olan dernek, çocuk emeği kullanmayan, doğaya zarar vermeyen, işçilerin sağlığını riske atmayan bir tekstil sektörü için mücadele ediyor. COVİD-19 salgının sektördeki işçilere etkisini araştırdıkları “Maskeni Tak, Çalışmana Bak” başlıklı raporu geçen ay yayımladılar. Derneğin kurucusu Abdülhalim Demir aynı zamanda 2018 yılında "temiz moda bir ütopya değil" sloganıyla bir temiz giysi örnek ürünü olarak Bego Jeans markasını yarattı. Demir ile çalışmalarını ve raporun sonuçlarını konuştuk.
Söyleşi: Banu Tuna
---
“Temiz giysi”yi nasıl tanımlıyorsunuz? Bir giysinin temiz olması için hangi şartları taşıması lazım?
Sağlıklı ve güvenli koşullarda çalışan ve adil bir ücret alan işçiler tarafından üretilen, üretimi sırasında ekolojik sorumlulukların göz önünde bulundurulduğu giysiye “temiz giysi” diyoruz. Bu yanıyla temiz giysi çocuk emeği kullanılmadan, doğaya zarar vermeden, işçilerin sağlığını riske atmadan üretilen giysidir.
Kabaca bakıldığında tekstil sektörünün üretici markalar, üreten işçiler ve tüketici gibi aktörleri var. Dernek temel olarak bu aktörlerden hangisine konuşuyor? Hedefinde hangi gruplar var?
İşçilerin maruz kaldığı bir hak ihlali durumunda işçilerin yanında yer alıyoruz, kampanyalar düzenliyoruz. İşçilerle markalar arasında diyalog ortamı oluşturmaya çalışıyoruz. İşçilerin haklarını ihlal etme konusunda markalar ısrarcı davrandığında tüketicileri bilgilendirip tüketici baskısı yaratmaya uğraşıyoruz. Ayrıca, tekstil sektörünün sürdürülebilir olmasında tüketici tercihlerindeki değişimin önemli olduğunu düşünüyoruz. Bu anlamda, burada belirttiğiniz aktörlerin hepsine konuştuğumuzu söyleyebiliriz.
Peki sendikalar ile ilişkiniz nasıl? İşbirliği yapıyor musunuz?
İşbirliği yaptığımız ve ilişkilerimizin iyi olduğu sendikalar var. İşçilerin talepleri doğrultusunda çalışan bütün sendikalarla işbirliği yapmaya da hazırız. Sendikalar işçilerin resmi temsilcileri ve sendikalı olma hakkı da işçilerin yasal hakkı. Acil eylem başlığı altında sendikaların başvurularını alıp taleplerini kampanyaya dönüştürerek kazanımlar elde ediyoruz.
Tekstil endüstrisi birden fazla hak alanının kesiştiği bir noktada duruyor. Ekoloji, işçi hakları, sağlık hakkı, sendikal örgütlenme… Bu alanların hepsinde tekstil sektörü kaynaklı ihlaller var. Bu durum derneğin çalışmalarını nasıl biçimlendiriyor?
İşçilerin “yaşam ücreti” adını verdiğimiz adil bir ücrete erişmesinin öneminin yanı sıra işçilerin sağlıklı ve güvenli koşullarda çalışma hakkı da çalışmalarımızın çok temel bir noktasında duruyor. www.meslekhastaligi.org adlı sitemizde meslek hastalığı kavramının bilinirliliğini arttırmak amacıyla haber ve içerikler paylaşıyoruz. Araştırma raporlarımızda bu konuya eğiliyoruz. Ekoloji konusu da hem tüketici desteği hem markaları dönüştürmeye dair çalışmalarımızda öne çıkarttığımız başlıklardan. Sendikal örgütlenme konusunda ise şunu söyleyebiliriz: Yaşam ücretine kavuşmak, hak gasplarının karşısında güçlü durmak, dayanışmak, sağlıklı ortamlarda ve güvenceli çalışmak adına önemsediğimiz, güçlenmesini arzuladığımız bir alan.
En son COVID-19 salgının tekstilde iş gücüne etkisini araştıran bir rapor yayımladınız. Öne çıkan başlıklar ve sorunlar neler?
Raporda öne çıkan başlıklar kayıt dışı istihdam oranının yüksekliği, COVID-19 ile birlikte geçim sıkıntısının daha da artması ve halihazırda kötü olan çalışma koşullarının daha da kötüleşmesi oldu. Rapor sonucunda ortaya çıkan şu istatistikleri paylaşayım: Görüştüğümüz işçilerin yüzde 66,7’si kayıt dışı istihdam edilmekte ve bu işçiler ücretsiz izin, kısa çalışma ödeneği gibi işçilere tanınan hakların herhangi birinden yararlanmamakta. Kayıt dışı çalışma oranının yüksekliğiyle ilgili bir diğer dikkatimizi çeken nokta, yüzde 65,3 oranına denk düşen bir grup işçinin işe yürüyerek gidip geldiğini belirtmesidir. Sokağa çıkma yasağının olduğu günlerde, evinin etrafındaki bakkala, markete gitme gerekçesiyle işe giden çalışanlar olduğu sonucuna varabiliriz. Kayıt dışı çalışan işçilerin yaşadığı zorlukların yanı sıra sigortalı çalışan işçiler de geçim sıkıntısından kurtulamadı. Devletten kısa çalışma ödeneği alan işçiler yapılan ödemenin kira ve fatura gibi en temel ödemeleri dahi karşılamaya yetmediğini belirttiler. Sonuç olarak, COVID-19 salgını sürecinde sigortalı ya da sigortasız fark etmeksizin tekstil işçilerinin büyük bir geçim sıkıntısı içerisinde olduğunu gördük.
Temiz Giysi Kampanyası uluslararası bir ağ aslında. Bölgeler veya ülkeler arası işbirliği, bilgi/tecrübe paylaşımı yapılıyor mu? Türkiye’nin bu ağın bir parçası olması küresel olarak nasıl bir katkı sağlıyor?
Evet, Temiz Giysi Kampanyası yoksulluğun azaltılması, işçi hakları, toplumsal cinsiyet eşitliği gibi geniş bir çalışma alanını kapsayan ve 230’dan fazla kuruluşu bir araya getiren uluslararası bir ağ. Biz de bu ağın bir parçasıyız ve düzenli olarak bir araya gelerek hem bilgi/ tecrübe aktarımında bulunuyoruz hem de mümkün olduğu durumlarda birbirimizin çalışmalarına dâhil oluyoruz. Bu, işbirliği kimi durumlarda birlikte proje yürütmek şeklinde de olabiliyor ya da burada yaşanan bir hak ihlaline karşı yaptığımız bir sokak eyleminin eş zamanlı olarak farklı ülkelerde organize edilmesi şeklinde gerçekleşebiliyor. Bu yanıyla özellikle savunuculuk faaliyetlerinde ve mücadelenin küresel bir hal almasında bu ağın güçlendirici olduğunu söyleyebiliriz.