Mahkeme: Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi
Dosya No: 2014/367
Duruşma Tarihi: 14 Eylül 2017
İzleme Ekibi: Gülbahar Doğan, Asya Ergün
Emekli Albay Hasan Atilla Uğur, Diyarbakır İl Jandarma Komutanı Albay Eşref Hatipoğlu, Jandarma Komando Bölük Komutanı Ahmet Boncuk ve Başçavuş Ünal Alkan’ın da aralarında bulunduğu dokuz kişinin, 1990’lı yıllarda 22 kişiyi zorla kaybetmek veya yasadışı keyfi infaz etmek iddiasıyla yargılandığı Kızıltepe JİTEM Davası’nın 10. duruşması 14 Eylül 2017 tarihinde görüldü.
10 Mayıs 2017 tarihli bir önceki duruşmada saat 10:30’da başlatılması kararlaştırılan duruşma 11:00’da; adliyede yapılan yoğun tadilat nedeniyle de 5. Ağır Ceza Mahkemesi salonu yerine 17. Asliye Hukuk Mahkemesi salonunda başlatıldı. Katılımcıların duruşmaya erişimde zorluklar yaşamasına sebep olan söz konusu salon değişikliğiyle ilgili herhangi bir uyarı yazısının bulunmamasının yanı sıra, 5. Ağır Ceza Mahkemesi salonunda ise başka bir ceza davasının duruşmasının yapılmakta olduğu görüldü.
Davanın 10. duruşmasının görülmesi için belirlenen 17. Asliye Hukuk Mahkeme salonu, genişliği itibariyle yoğun bir katılıma olanak sağlayamadığından stajyer savcı, hakim ve avukat olarak katılım sağlayan bazı kişiler mekanın bu elverişsizliği nedeniyle sanıklar için ayrılan bölümde yer almak durumunda kaldı.
Duruşma öncesi katip tarafından isim ve soyisimleri alınan katılımcılar arasında dava izleme ekibinin yanı sıra Dihaber ve Anadolu Ajansı muhabirleri, İHOP gözlemcisi ve adliye stajı yapan stajyer hakim, savcı ve avukatların bulunduğu, bunun dışında duruşmaya katılımın düşük olduğu dikkat çekti. Ayrıca, daha önceki duruşmalarda da olduğu gibi mağdur yakınlarından hiçbirinin, Ankara’ya nakledilen davayı takip etmek için yapmak zorunda olduğu ulaşım masraflarını karşılamada yaşanan sıkıntılar ve vekilleri tarafından yöneltilen taleplerin reddedilmesi nedeniyle duruşmaya katılamadığı görüldü.
Dikkat çeken diğer bir unsur ise, mübaşirin duruşmaya katılmak isteyen dava izleme ekibini engelleyici keyfi tavır ve davranışlar sergilemesi oldu. Mübaşir, duruşmanın henüz başlamadığı gerekçesiyle, saat 10:15 itibariyle duruşmanın yapılacağı salonun önünde hazır bulunan izleme ekibininin salona girmesine engel oldu. O sırada taraf avukatları, hakim, savcı stajyerleri ile stajyer avukatları duruşma salonunda bulunurken, izleme ekibinin salona alınmak istenmemesi düşündürücüydü. İzlenen davanın toplumsal bir dava olmasının yanı sıra duruşmaların aleniliği ilkesine rağmen, izleme ekibi olarak, mübaşir tarafından keyfi olarak engelendikten sonra, ancak saat 10:40 itibariyle salona girebildik.
Duruşmaya sanık Eşref Hatipoğlu ve Ahmet Boncuk bizzat katılım sağlarken, sanık Mehmet Salih Kılınçarslan’ın ise Mardin E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’ndan SEGBİS yoluyla katılacağı görüldü.
Sanık avukatlarından Mehmet Emin Kurga müdafii Av. Gökhan Bozkurt’un yerine yetkili kıldığı Av. Abdülkadir Onay, Ahmet Boncuk müdafii Av. Hüseyin Özarslan, Eşref Hatipoğlu müdafii Av. Mehmet Eren Turan ve İsmet Kandemir, Abdurrahman Kurga ile Ramazan Çetin müdafii Av. Hasan Ayrancı duruşma salonundaydı.
Katılan avukatlarından Av. Senem Doğanoğlu’nun duruşmaya katıldığı görüldü. Katılan avukatı Av. Erdal Kuzu’nun ise mazeret dilekçesi sunarak duruşmaya katılmadığı ve ayrıca Dargeçit JİTEM Davası ile Kızıltepe JİTEM Davası’nın birleştirilmesine yönelik Adıyaman 1. Ağır Ceza Mahkemesi ile Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi arasında çıkan uyuşmazlık hakkında Yargıtay Ceza Dairesi tarafından bir karar verilinceye kadar yargılamaya ara verilmesini talep ettiği öğrenildi.
Mahkeme heyetinde ise Başkan Mustafa Yiğitsoy ve üyeler Tuba Büyükşahin ile Turhan Kök’ün yanı sıra, bir önceki duruşmaya katılan savcı Levent Savaş yerine savcı Mehmet Hanifi Yıldırım yer aldı. Mahkeme heyetinin duruşmayı her iki tarafa da eşit katılım imkânı verecek şekilde yürütme gayretinde olduğu gözlemlendi.
Tanık Eyüp Bölük duruşmaya bizzat katıldı.
Davanın bir önceki duruşmasında, maktullerden Nurettin Yalçınkaya’nın yaşadığı, çocuk sahibi olduğu, 2010 yılında eşinden boşandığı iddia edilmiş ve sanık avukatlarından birinin boşanmaya ilişkin Pendik Aile Mahkemesi’nin gerekçeli kararını dosyaya sunduğunu belirtmesine rağmen, duruşma esnasında bu karara ulaşılamamıştı. Bu duruşmada ise, Nurettin Yalçınkaya’nın Pendik 2. Aile Mahkemesi tarafından verilen kararla[1]22.01.2010 tarihinde Zeynep Yalçınkaya ile boşandığı, ancak bu Mahkeme kapatıldığı için dosyanın İstanbul 4. Aile Mahkemesi’ne gönderildiği öğrenildi. Mahkeme, İstanbul 4. Aile Mahkemesi’nden bir örneğini temin ettiği boşanma kararını okuyarak, kararın tarafların temyiz etmemesi üzerine 20.05.2010 tarihinde kesinleştiğini ve bu durumun Nurettin Yalçınkaya’ya ait nüfus kaydından da görüldüğünü bildirdi.
Katılan avukatlarından Av. Senem Doğanoğlu söz alarak, iddianameye göre 2009 yılında açılan su kuyusunda bulunan kemiklerin Nurettin Yalçınkaya’ya ait olduğunun Adli Tıp raporuyla tespit edildiğini belirtti. Doğanoğlu, nüfus kayıtlarında yaşadığı görülen Nurettin Yalçınkaya ile maktul Nurettin Yalçınkaya’nın aynı kişi olup olmadığının tespit edilmesi için, nüfus kayıtlarında sağ görülen Nurettin Yalçınkaya’nın ifadesine başvurulmasını talep etti.
Doğanoğlu, ayrıca, bir çocuğun gözünün önünde babasının zorla kaybedildiğini, bu dosyanın zorla kaybetme dosyası olduğunu, yargılamanın hakikati araştırmak gibi bir amacının bulunduğunu, en azından Nurettin Yalçınkaya’nın yaşayıp yaşamadığı hususunun aydınlatılması gerektiğini ve ailesinin de bu konuda hakikate ulaşmak istediğini ifade etti.
Sanık avukatı Av. Hüseyin Özarslan, Doğanoğlu’nun talebine katıldığını ifade ederek, Pendik 2. Aile Mahkkemesi kararında nüfus kayıtlarında sağ görülen Nurettin Yalçınkaya’ya ait bir adres bilgisi bulunduğunu, kolluk araştırması yapılarak kendisine ulaşılabileceğini ve Pasaport Şube’ye şahsın yurtdışına çıkış yapıp yapmadığının sorulabileceğini belirtti.
Sanık avukatı Av. Mehmet Eren Turan da meslektaşlarına katıldığını, sağ olarak görülen Nurettin Yalçınkaya’nın boşandığı eşinin de tanık olarak dinlenebileceğini, bunun adli bir vaka olduğunu, Nurettin Yalçınkaya’ya ulaşılamıyorsa eşine ulaşılabileceğini söyledi.
1990-1993 yılları arasında Kızıltepe İlçe Jandarma Komutanlığı görevini yaptığını belirten tanık Eyüp Bölük, görevi kapsamındaki faaliyetlerini kanunlar çerçevesinde yürüttüğünü, bu davadan yeni haberdar olduğunu, sanıklardan bir kısmını tanıyıp hatırladığını, teferruat hatırlamamakla beraber o dönemde yaptıkları her şeyin doğru olduğunu ifade etti.
Mahkeme, 1992 yılının Aralık ayında Tuzluca Köyü’nde öldürülen yedi maktulün[2] adını okuduktan sonra, ölümleriyle alakalı olarak kendisinin araştırma yaptığının bilindiğini ve böyle bir olayın unutulacak bir olay olmadığını hatırlatarak, bahse konu suçların PKK tarafından mı, yoksa JİTEM tarafından mı işlendiğini sordu. Tanık cevaben “O dönemde yaptığımız tüm araştırmalar, bu olayların arkasında PKK’nın olduğu yönünde emarelere işaret ediyor,” diyerek, “Terör örgütü bu, adam öldürmek için bir neden aramaz,” diye ekledi.
Mahkeme, daha sonra, öldürülen yedi kişinin devletle çalışan, devlete yardım eden şahıslar olup olmadığına ve bu cinayetlerin PKK tarafından kırsalda yaşayanlara ya da devletle çalışanlara gözdağı vermek amacıyla işlenmiş olma ihtimaline dair tanık Bölük’ün bilgisine başvurdu. Bölük, PKK tarafından her iki sebeple de cinayet işlendiği yanıtını verdi.
Mahkeme Başkanı ise, Bölük’e, JİTEM hakkında bilgi sahibi olup olmadığını ve JİTEM’in PKK kıyafetleriyle dolaşıp insanları öldürdüğü iddiaları hakkında ne bildiğini sordu. Kızıltepe’nin düz bir arazi olduğunu belirten Bölük, askerlerin veya JİTEM elemanlarının bu kıyafetleri giyip köyün etrafında insan öldürmesinin mümkün olmadığını söyledi.
Sanık avukatı Av. Hüseyin Özarslan söz alarak, sanık Ahmet Boncuk ve Ünal Alkan’ın tanığın rütbesinin altında çalıştığını belirtti. Boncuk ve Alkan’ın başkasından talimat aldığına yahut illegal bir yapılanma içinde yasadışı işler yaptığına tanık olup olmadığını sordu. Tanık Bölük, bu soruyu, “Bu iki şahsın da yasadışı bir örgüt içinde olduğunu görmedim, varsa da konuyla ilgili bilgim yok, ama böyle bir şeyi görmüş olsam rapor ederdim,” şeklinde yanıtladı.
Av. Senem Doğanoğlu söz alarak, bahsi geçen bölgede JİTEM’in faaliyet göstermesini engelleyen coğrafi koşulların, neden PKK örgütünün faaliyetlerine de engel teşkil etmediğini düşündüğünü, PKK örgütünün düzlükte ne işi olduğunu sordu. Bölük, cevaben, PKK tarafından bu bölgede çok eylem yapıldığını ve ölüm olayları gerçekleştiğini, arazinin düz olmasından dolayı PKK tarafından eylem yapılamaz diye bir şey olmadığını, JİTEM için ise söz konusu olan tanınma riskinden dolayı öyle söylediğini belirtti.
Doğanoğlu, yedi kişinin öldürüldüğü Tuzluca Köyü’nün devletle olan ilişkisini ve öldürülen yedi kişinin aile üyelerinin PKK tarafından köye inilmediği yönündeki beyanlarını hatırlatarak, tanık Bölük’ün köy hakkındaki bilgisini sordu. Bölük’ün sözü edilen hususları hatırlamadığını belirtmesinin ardından, Doğanoğlu tanığın bazı hususları hatırlarken, bazılarını hatırlamadığını ifade ederek, hatırladığını söylediği olaylarla ilgili bir bilgi gizleyip gizlemediği konusunun açıklığa kavuşturulması için suç duyurusunda bulunulmasını talep etti. Savcı, bu talebin subjektif değerlendirmeye dayalı olduğunu ve reddedilmesi gerektiğini dile getirdi.
Duruşmaya katılan diğer iki sanık ve avukatları, mahkemenin sorması üzerine, tanık Eyüp Bölük’ün beyanlarına bir diyecekleri olmadığını söyledi.
Mahkeme, soruşturma aşamasında gizli tanık olarak “Oğuz” kod adıyla Kızıltepe Cumhuriyet Başsavcılığı’nda ifade veren, ancak daha sonra kimliği açığa çıkan Bedran Akdağ’ın tüm aramalara rağmen bulunamadığını ve ikametinin tespit edilemediğini belirterek, dinlenmesinden vazgeçilmesi yönünde tarafların ne düşündüğünü sordu.
Av. Doğanoğlu, Bedran Akdağ’ın beyanlarının kendi iddialarına yönelik olmadığını, esaslı bir delil teşkil etmediğini, öte yandan yalnızca Derik’te araştırma yapıldığını, oysa kendisinin ülkenin tümüyle ilgili röportajlar verdiğini, sosyal medya hesaplarının aktif olduğunu, bu hesaplardan Mardin’de olduğunun anlaşıldığını, takdirin Mahkeme’nin olduğunu belirtti.
Av. Özarslan, gizli tanığın yalnızca “Duydum” şeklinde beyanları olduğunu, dinlenmesi hususunda takdirin Mahkeme’de olduğunu söyledi. Diğer avukatlar da aynı görüşte olduklarını beyan etti.
Savcı, tanığın dinlenmesinden vazgeçilmesi gerektiği yönünde görüş bildirdi. Mahkeme gizli tanığın dinlenmesinden vazgeçilmesine karar verdi ve duruşmada yalnızca tanığın savcılık huzurunda verdiği ifadelerinin okunulmasıyla yetinildi.
Okunan beyanlara ilişkin Av. Doğanoğlu ve Savcı bir diyeceklerinin olmadığını söyledi.
Sanık Ahmet Boncuk ise, gizli tanığın kendi adını zikrettiğini, söylediklerinin asılsız iftiralar olduğunu, JİTEM’le alakası olmadığını, Bıçak Timi’nde görev yapmadığını, PKK ile mücadele ettiğini söyledi. Av. Özarslan, tanığın 1997-1999 yılları arasında çalıştığını söylediğini, iddianameye konu olayların ise daha önceki yıllarda gerçekleştiğini, bilgi verebilecek biri olmadığını, öte yandan “Duydum, işittim, biliyorum” şeklinde beyanlarının olduğunu, hakkında yalan tanıklıktan açılan bir soruşturma olduğunu belirterek, konuyla ilgili ayrıntılı beyanda bulunacaklarını ekledi.
Sanık avukatlarından Av. Mehmet Eren Turan, tanığın aleyhe olan beyanlarını kabul etmediklerini, esasla birlikte beyanda bulunacaklarını belirtti.
Sanık avukatı Av. Abdülkadir Onay, aleyhe hususları kabul etmediğini, sanki JİTEM’in varlığı ispat edilse dava sanıklarının da JİTEM üyesi oldukları ispatlanacakmış gibi bir anlatım olduğunu, tanığın da sanki devlet görevlileri masum insanları öldürüp PKK tarafından yapıldığını gösteriyormuş gibi beyanda bulunduğunu, böyle bir şeyin mümkün olmadığını, esasa ilişkin savunmalarda ayrıntılı beyanda bulunacağını söyledi.
Mahkeme,
Bir sonraki duruşma 28 Kasım 2017 günü saat 10:50’ye ertelendi.
[1] 2009/483 esas, 2010/39 sayılı
[2] İzzettin Yiğit, Mahmet Ali Yiğit, Nuri Yiğit, Abdulhavap Yiğit, Abdulbaki Yiğit, Abdurrahman Öztürk, Tacettin Yiğit.
* Bu rapor, Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu ve Açık Toplum Vakfı tarafından desteklenen “Genç İnsan Hakları Savunucularının Cezasızlıkla Mücadele için Güçlendirilmesi” projesi kapsamında yargısal uygulamanın izlenmesi amacıyla Hakikat Adalet ve Hafıza Çalışmaları Derneği ve Şırnak Barosu’nun ortak yürüttüğü Dava İzleme çalışması kapsamında hazırlanmıştır.