Ana içeriğe atla
Ana Sayfa
22.07.2016

15 Temmuz Darbe Girişimi Hakkında Kamuoyu Açıklaması

<< TÜM HABERLER

22 Temmuz 2016 tarihli Hafıza Merkezi açıklaması:

15-16 Temmuz 2016 tarihlerinde kendilerine Yurtta Sulh Konseyi adını veren ve Gülen Cemaati ile ilişkili olduğu iddia edilen bir grup askeri yetkili başarılı olmayan bir darbe girişiminde bulundu.

Hafıza Merkezi olarak, darbe girişimini lanetliyor ve demokratik değerlere olan bağlılığımızı yineliyoruz. Askeri darbeler ve sonucundaki ağır insan hakları ihlalleriyle yüzleşme, Merkezimizin çalışma alanı kapsamında olduğundan darbe girişiminin ne kadar ciddi bir tehdit olduğunun bilincindeyiz.

Bu darbe girişimi sonunda, darbelerle de anılabilecek olan Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bir ilk gerçekleşti ve farklı kesimleri temsil eden ve farklı aidiyetleri olan siyasi parti ve kurumlar, İslamcı, Kemalist, sol demokrat, Kürt, Alevi kesimler ve hayatın farklı alanlarını temsil eden sivil toplum örgütleri ve hak örgütleri darbe girişimi karşısında yer aldı. Türkiye’nin hizipleşmiş ideolojik yelpazesinde artık kimsenin en azından açıkça darbe istemediği ortaya çıktı.

Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın çağrısıyla, sokağa çıkan insanlar darbeye karşı direndi.

18 Temmuz’da darbe girişiminin bilançosunu açıklayan Başbakan Binali Yıldırım 145 sivil, 60 polis, 24’ü darbeci 27 askerin öldüğünü, 1,500’ü aşkın insanın yaralandığını, 6,038’i darbeci asker olduğu iddia edilen 7,543 kişinin, ayrıca 755 hakim ve savcının gözaltına alındığını açıkladı.

Hükümet, darbeye karışanları sorumlu tutma, yargılama ve cezalandırma konusunda sorumlu ve yükümlüdür. Ancak hak örgütleri olarak bizler darbe girişimi cezalandırılırken insan hakları, demokratik değerler ve hukukun üstünlüğünün esas alındığını dikkatle izleyeceğiz.

Darbe girişimi sonrasında hükümet tarafından alınan önlemlerin hacmi ve kapsamı, Türkiye’de muhalif kesimlerin Türkiye’de siyaset sahnesinde tek parti yönetimine yönelindiği kaygısını taşıyor. Son 2 gün içinde 2,500 hakim ve savcının gerek işten el çektirilerek gerekse göz altına alınarak devre dışı bırakılması Türkiye’de adalet sisteminin beşte birine tekabül eden bir rakamın darbeyle ilişkilendirildiği anlamına geliyor. 20 temmuz itibariyle 28,000 kamu görevlisine; hakimler, savcılar, valiler, polis yetkilileri, öğretmenler ve devlet memurları, işten el çektirildi. YÖK, 1,577 dekanın istifasını istedi. 3 milyona varan kamu görevlisi için tatiller askıya alındı, akademisyenlerin yurt dışına seyahat etmeleri yasaklandı. RTÜK 25 radyo ve televizyonun lisansını iptal etti. Mizah dergisi Leman’ın dağıtımı polis tarafından engellendi. 32 gazetecinin basın kartı iptal edildi. Diyanet İşleri Başkanlığı darbeye karışan asker ve sivillerin cenazeleri için dini hizmet verilmeyeceğini açıkladı.

Darbe girişimi sonrasında hükümetin bazı üyeleri ve Cumhurbaşkanı, tehlikeli bir şeklide 2004 yılında kaldırılan ölüm cezasının geri getirilebileceğini belirtti. Bu Avrupa Konseyi’nin ölüm cezasını yasaklayan ve geri getirilemeyeceğini belirleyen  ve Türkiye’nin taraf olduğu anlaşmasına aykırı olduğu gibi, Türkiye açısından Avrupa Birliği sürecinin de sonu anlamına gelebilir.

Darbe girişimine karıştığı ispat edilen herkesin yargılanması ve cezalandırılması gerektiğine inanmakla beraber sokaklardaki ve gözaltı sürecinde kullanılan şiddetin düzeyinden endişeliyiz. Anayasa, işkence ve insanlık dışı muameleyi yasaklamıştır.

Şimdi hukukun üstünlüğüne, insan haklarına ve demokratik değerlere saygı zamanıdır. Her türlü darbe girişimine karşı alınacak en büyük önlem demokratik kurumların güçlendirilmesi, insan haklarına saygı ve barış sürecinin başlamasıdır.