Söyleşi: Banu Tuna
Cumartesi Anneleri’nin ağır polis müdahalesi ile engellenen 700. hafta buluşmasında gözaltına alınan 46 kişiye açılan davanın ilk duruşması 25 Mart 2021’de görülecek. Galatasaray Meydanı’na çıkmalarına izin verilmeyen 25 Ağustos 2018’den iki yıl sonra, “Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefetten açıldı söz konusu dava. İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi Başkanı Gülseren Yoleri, davanın tesadüf olmadığını, Cumartesi Anneleri’nin ve ülkenin geleceğine dair karanlık emareler taşıdığını düşünüyor.
Cumartesi Anneleri’nin 800. Hafta buluşması ertesinde yaptığımız sohbette, iktidar sözcülerinin sizinle yüz yüze yaptığı görüşmelerde bulundukları beyanlar ile kamuoyu önünde yaptıkları açıklamalar arasındaki farka değinmiştik. Yüz yüze görüşmelerde kayıp yakınlarının barışçıl eylemlerinin en tabii hak olduğunu söylediklerini anlatmıştınız. İki yıl sonra 700. hafta için açılan davayı bu makasın neresine koymak gerek?
Bu davanın iki yılı aşkın zaman sonra açılmış olması iktidarın karar vermekte epey zorlandığını gösteriyor aslında. İktidarın Cumartesi Anneleri’nin eyleminin meşruiyetine gölge düşürmek için onca uğraşması da bu dava kadar akıldışı ve makası giderek açan bu dava bir tesadüf değil. İktidarın genel olarak demokrasiden uzaklaşma, otoriterleşme eğiliminin geçici değil kalıcı bir yönelim olduğunun da göstergelerinden biri denilebilir.
700. haftaya müdahale ile başlayan ve bugüne kadar devam eden ağır engelleme sürecine bir davanın da eklenmesini bekliyor muydunuz?
Aslında davanın bu kadar gecikmesini beklemiyorduk. Polis müdahalesi, gözaltılar ve sonrasında hemen dava açılması beklenen bir durumdu denilebilir. Beklenmeyen şey bu kadar gecikmiş olması. Buradaki gecikmenin de ayrıca bir anlamı var yani.
Nedir gecikmenin anlamı sizce? Az önce söylediğiniz gibi davayı açıp açmamaya karar vermekte zorlanmalarının nedeni nedir?
Bu sıradan bir dava değil. Kendi sözlerini çiğneyecekler, kendilerini inkâr edecekler bu davada. Ama daha da önemlisi yönelimlerini pekiştirecekler. Barışa, demokrasiye, insan haklarına mesafelerini ilan edecekler.
Öte yandan en azından söylem düzeyinde bir hukuk reformu ve insan hakları eylem planından bahsediliyor. Bu reformdan bir beklentiniz, umudunuz var mı?
Her şeye rağmen umutluyuz ama umudumuz iktidardan değil, mücadelemizin haklılığına olan inancımızdan, her ölçekte dayanışmanın gücünden geliyor. İlan edilen reformlardan iyi yönde bir beklentimiz yok maalesef. Tüm gidişat kötüyü işaret ediyor çünkü. Suç oluşturan dünkü fiili durumlara bile yasal zemin hazırlandı son yıllarda. Yasanın verdiği yetkiyle yasalar çiğneniyor, işkence yapılıyor, insan kaçırılıyor artık. Maalesef daha otoriter, daha katı, güvenlikçi bir rejim yaratılırken yasaların özgürlükçü olması beklenemez.
Cumartesi Anneleri’ne yönelik tüm bu kriminalize etme çabası destekçilerinizle aranıza girdi mi, onları sizden uzaklaştırdı mı?
Zor zamanlar ki bu bazen devlet baskısı, bazen karakış her zaman artırmıştır sahiplenmeyi. Çünkü meşruiyeti tartışılamayacak kadar net bir hareket Cumartesi Anneleri. Bunu iktidar da biliyor, hatta birebir sohbet edin, yüzde 99’u bu meşruiyeti kabul de eder ama iş politikaya gelince vicdan şaşıyor maalesef, yüreklerini değil çıkar peşinde koşan akıllarını izliyorlar ve böyle nafile çabalara giriyorlar.