Ana içeriğe atla
Ana Sayfa
02.05.2014

Murat Çelikkan ile Söyleşi: Toplumsal Barış için Hatırlamak

<< TÜM HABERLER

 

Sabitfikir – Adalet Çavdar

Zihnimizde dönüp duran her ne varsa, belleğimizin ürünü. Öte yandan belleğin sildiği –hadi diyelim altlara bir yere attığı– çok şey var. Peki, nedir bunlar ve bunların hangisine ihtiyacımız var?

Halının altına süpürdüğümüz toz zerreleri kocaman kir yumaklarına dönüşüyor zamanla. Bir yandan her şeyimizi şekillendiren koca bir hafıza, bir yandan (örneğin Türkiye’nin bugününü şekillendiren) müthiş bir hafızasızlık.

Hafızayla ilişkili “hakikat” ve “adalet” kavramlarını da yakın takibe alan Hakikat Adalet Hafıza Çalışmaları Merkezi, hafıza konusunu radarına alan herkes için not edilmesi gereken bir oluşum. Merkezin eş direktörü Murat Çelikkan’la derneğin dününü ve bugününü konuştuk.

Toplumsal hafıza nasıl ve neden korunur?

Önce hafızaların yeniden oluşturulmasından bahsetmek lazım. Söylemin, mağdurlar odaklı bir bakışa kavuşması ve toplumsal hafızanın mağdurların gerçeğini içeren bir biçimde oluşması amaçlanan. Hukukun üstünlüğü, hukuk önünde eşitlik, adil yargılama bir demokrasinin olmazsa olmazları ama
Türkiye bu ilkelerden uzakta.

Eğer adalet duygusunu tesis edecek adımlar atılmazsa toplumsal barıştan söz etmek de imkansız hale gelecek. Hafızalarımızı gerçeğin ortaya çıkması, mağdurların tanınması ve onlardan özür dilenmesi ve adaletin yerini bulması temelinde oluşturmak zorundayız.

Hakikat Adalet Hafıza Çalışmaları Merkezi nasıl ortaya çıktı? Amacı nedir?

Merkezimiz, 2011’in Kasım ayında, bir grup insan hakları savunucusu, gazeteci ve hukukçu tarafından kuruldu. Kuruluş amacı, devletin geçmiş insan hakları ihlallerine karşı etkin bir kurumsal ve toplumsal tepki verilmesini desteklemek. Yani, geçmişte yaşanan hak ihlallerine ilişkin gerçekleri ortaya çıkarmak, bu ihlaller ile ilgili toplumsal hafızayı güçlendirmek ve mağdurları, adalet arayışlarında desteklemek.

Bugüne kadar nasıl çalışmalar yapıldı, neler yapmayı hedefliyorsunuz?

12 Eylül’den bu yana yaklaşık 1500 kişinin “kaybedilmiş” olduğunu belirledik ve kesin olmayan bu listeyi kesinleştirmek, her kaybedilenin durumunun hangi hukuki aşamada olduğunu belirlemek üzere saha çalışması başlattık. Rakamlar kaybedilmelerin münferit olmadığını, “PKK ile topyekun mücadele kararı” sonucunda stratejik olarak uygulanan bir yöntem olduğunu ortaya koyuyor.

Hukuk sistemi ve siyasi kararlar sonucu biz de, cezalandırılmamış katillerimiz ve işkencecilerimizle birlikte yaşamaya mahkum ediliyoruz. Üstelik bu kişiler sadece cezasızlıktan yararlanmıyor; terfi ettirilerek, görevde tutularak ödüllendiriliyor da. Bugüne kadar bu konuda iki rapor yayımladık. Türkiye’de hafızalaştırma girişimlerini Türkçe ve İngilizce olarak toparlayan bir site hazırladık, Memorialize Turkey. Ayrıca Bûka Baranê adlı bir de belgesel yaptık.

İçinde bulunduğumuz coğrafyadan benzer çalışmalar yapan sivil toplum kuruluşları var mı?

Son 20 yıldır darbe yönetiminden demokrasiye veya savaştan barışa geçen çok sayıda ülke var. Bu ülkelerin yaşadığı deneyimler ve süreçler ortaya “Geçiş Dönemi Adaleti ve Mekanizmaları” adıyla anılan koca bir alan çıkardı. Dünyada hem bu alanda hem de geçmişle yüzleşme konusunda çalışan çok sayıda kurum var.

Ancak bu kurumlar bu alanın farklı konularına odaklanmış çalışıyor; belgeleme ve hakikat, cezasızlıkla mücadele ve yargılamalar, hafızalaştırma çalışmaları ve yapısal reformlar ve tazmin çalışmaları gibi. Biz faaliyetimizi bu alanların hepsini kapsayacak şekilde örgütlüyoruz.