Ana içeriğe atla
Ana Sayfa
30.10.2018

Suskunluğa son: İspanya'da Franco dönemi kurbanları seslerini yükseliyor

<< TÜM HABERLER

Franco döneminde öldürülen annesinin mezarı şimdi yolun altında kalan Maria Martin ona uygun yeni bir mezar yaptırmak istiyor. Foto: Almudena Carracedo

Çalınmış bebeler, işkence, toplu mezarlar… İspanya’nın tarihi skandalları, “ulusal bellek yitimi” nedeniyle yıllardır gizlendi.  Yeni yapılan bir belgesel bunu değiştirmeyi ümit ediyor.

Yazar: Almudena Carracedo

1981 yılı Noel gecesi, Cebelitarık sınırının hemen öte tarafında, İspanya’nın La Línea de la Concepción kasabasında yaşayan 18 yaşında bir kız hastaneye yattı. Gençti, bekardı ve hamileydi – kısaca 40 yıllık diktatörlükten yeni çıkan muhafazakâr toplumun gözünde bir günahkardı.

Maria Mercedes bebeğini hiçbir zaman göremedi. Doğum sancıları sırasında doktor onu uyutmuştu.  Uyandığında doktor, bebeğin ölü doğduğunu, cenaze ve gömme işlerini hastanenin yürüteceğini söyledi. Maria Mercedes gerçeği ancak 28 yıl sonra öğrenecekti. Kendi ve kızı İspanya’nın, sayıları yüz binleri aşan “çalınmış çocuklar” skandalındaki vakalardan sadece biriydi. Skandal İspanya’da, Francisco Franco yönetiminin ilk yıllarında başlatılan, öjenik (biyolojik, fizik ve ahlaki bakımdan üstün nesiller yetiştirme “bilimi”) ilhamlı programlarından biriydi.

Rejim tarafından beğenilmeyen annelerden alınan çocuklar, rejim-yanlısı aileler tarafından yetiştiriliyordu. İlk hedef, İspanya İç Savaşı’ndan sonra hapsedilen solcu annelerden alınan bebekler oldu. On yıllar içinde uygulama, fakir aileleri, evli olmayan veya yalnız yaşayan anneleri veya “ahlaken uyumsuz” sayılan diğer kadınları da içermeye başladı. Çocuk/bebek kaçırmalar, doktorların, rahibelerin, hükümet görevlilerinin de olaya müdahil olmasını gerektiriyordu. Uygulama, Franco 1975’te öldükten, İspanya demokrasiye geçtikten sonraki yıllarda da uzun süre devam etti.

2010 yılında rezalet ortaya çıktığında ilk bebeğimi yeni doğurmuştum. Korkunç suç iliklerime işledi. Olup biteni araştırmak üzere 2012 yılında ailem ile birlikte evimi de anavatanım İspanya’ya taşıdım. Bu, yönetmen Robert Bahar ile birlikte, Maria dahil, düzinelerce insanın filmini yönetmede yedi yıllık bir seyahatin başlangıcı oldu.

Şimdi kurbanlar ve geride kalanlar evrensel yargı yetkisine dayanarak adalet istiyor; eğer yaşadıkları ülkede bunu yapmak mümkün değilse ve ülke buna izin vermese bile uluslararası yasalar, işkence gibi başka bir ülkede işlenen suçları, yabancı mahkemelerin soruşturmasına izin veriyor. Bu soruşturmayı üzerine Arjantinli hâkim Maria Servini de Cubria aldı, kovuşturma da “Arjantin Davası” olarak biliniyor ve Arjantin mahkemelerinden birinde görülebilir. İşin başka bir ilginç yönü de şu: Şilili diktatör Augusto Pinochet’nin evrensel mahkemelerde yargılanabilmesinin önünü İspanya açmıştı; şimdi de Arjantinli bir hâkim, İspanya’nın kendi geçmişi ile yüzleşmesini sağlayacak.

Özetle, yaptığımız film Ötekilerin Sessizliği’nin (The Silence of the Others) belkemiğini davacıların bu uzun yolculuğu oluşturuyor.

“Arjantin Davası” Franco’nun 40 yıllık rejimi esnasında ve sonrasında işlenen pek çok ve çeşitli suçu kapsıyor. Çalınmış olduğu tahmin edilen bebekler bağlamındaki Dava, yakınlarına kavuşmak veya rejimin öldürüp zorla kaybederek toplu mezarlara attığı kişileri yeniden gömmek isteyen aileleri, hayatta kalmış işkencecilerin yargılanmasını talep eden işkence kurbanlarını ve başka pek çok suçu bir araya getiriyor.

1

Filmde kullanılan Francisco Cedenilla’nın heykeli Franco rejiminin kurbanlarını temsil ediyor. Foto: Alvaro Minguito / Ötekilerin Sessizliği.

Davacılardan biri, “Chato” Galante eylemci olduğu için 1970lerde işkence görmüştü. İşkencecisi, kötü namı ile ünlü, takma ismiyle, “Billy the Kid” (Billy Çocuk, yani resmi ismiyle, Antonio Gonzales Pacheco) halen onunla aynı mahallede yaşıyor ve devletin kendisine bahşettiği dolgun emeklilik maaşı ile hayatını sürdürüyor; öyle ki madalyalarından ötürü, ek maaş almayı bile hak etmiş durumda.

Yıllardır filmlerini çektiğimiz pek çok insan gibi, Servini soruşturmasının aciliyeti Galante’nin yakasını bırakmıyor. “Siz bunun ne menem bir şey olduğunu anlayamazsınız” diyor, “80 yaşında biri ile konuşursunuz ve size der ki, “Acele bir hakimle görüşmeliyim, çünkü yakında ölebilirim.” Galante geçen hafta bir grup işkence kurbanı ile Brüksel’e giderek Avrupa Parlamentosu’nun, İspanya Hükümeti’nin bu suçları araştırmasını engelleyen unsurları ortadan kaldırması için soruşturma yürütmesini istedi.

82 yaşındaki Maria Martin gibi başkaları ise yakınlarına, sevdikleri diğer akrabaları ile beraber gömülebileceği saygın bir mezar yaptırmak istiyor. Martin’in annesi iç savaşın ilk günlerinde öldürülmüş bir sivil. O günler gömülmüş olduğu toplu mezar şimdi bir otoyolun altında kalmış. Annesine olabildiği kadar yakın, yolun kenarında otururken Martin kendi kendine şöyle mırıldanıyordu: “Hayat ne kadar adaletsiz…” sonra kendini düzelterek, “hayat değil” dedi, “adaletsiz olan biz insanlarız.”

Servini’nin soruşturması işkencecilerin ve diğer Franco rejimi görevlilerinin ülkeye iadesi ve sorgulanmasını da getirdi, ancak İspanya hükümeti bu talepleri kabul etmedi. Buna karşılık Servini’nin diğer talepleri, mesela işçi eylemci ve sendikacı Timoteo Mendieta’nın mezarının kazılıp 92 yaşındaki kızı tarafından yeniden gömülmesi görevi tamamlanmış durumda.  Bu son ay gerçekten de birkaç önemli gelişme oldu ve ilk defa Franco döneminin kurbanları ile hala hayatta kalanlar için adalet nasıl şekillenmeli sorusunun cevabına göz atılabildi.

İki hafta önce “çalınmış bebekler” olayı ile ilişiği olduğu tahmin edilen doktor Eduardo Velo, Madrid’deki bir mahkemede İnes Madrigal’ı kaçırmaktan suçlu bulundu. İnes Madrigal 1969’da biyolojik ailesinden farklı bir aile tarafından evlat edinilmişti. Yeni sosyalist hükümet bundan birkaç gün sonra da Servini’nin soruşturmalarına engel olmayacağını söyledi ve bu soruşturmalara Franco’nun ölümünden bir yıl sonra meydana gelen bir olayı, sivil eylemcilerin kurşunlanmasını da dahil etti. Servini’nin sorgulamak istediği kişiler arasında, Franco döneminde İç İşleri Bakanı, sonraki sivil demokratik dönemde de başbakan yardımcılığına getirilen Rodolfo Martin Villa’nın tanıklığı da var.

1

Yönetmenler Almudena Carracedo ve Robert Bahar. Foto: Alvaro Minguito

Bunlara ek olarak, halen İç İşleri Bakanı olan Fernando Grande-Marlaska, işkenceci Gonzales Pacheco’nun hizmet madalyalarını sökeceğini ve yüksek emekli maaşını da keseceğini bildirdi. Ama bütün bunlar son derece kırılgan gelişmeler. Bebek hırsızlarından Doktor Vela, örneğin, suçlu bulundu ama zaman aşımı nedeniyle mahkeme tarafından serbest bırakıldı. Ekim ayı başlarında “Billy the Kid” (Billy Çocuk) Madrid’de bir polis merkezinde yapılan resmi resepsiyonda görüldü, buna rağmen hakkındaki işkence vakalarını yerel mahkemelere taşıma talebi, yine zaman aşımı gerekçe gösterilerek reddedildi.

Eylemciler ve işkence kurbanları bu gelişmelere çok sert tepki göstererek uluslararası hukukta insanlık suçları için zaman aşımı olmadığını vurguladılar.

Buna karşılık devlet, soruşturma konusunda iş birliği yapacağına dair işaret vermekle beraber sonuçta, top, bunu kabul edip etmeyecekleri belli olmayan mahkemelere atılmış oldu. Unutma Anlaşması’nın bir parçası olan 1977 yılındaki Af Yasası nedeniyle İspanya geçmişteki travması ile yüzleşememişti. Bu yasaya göre ne failler ne de kurbanlar adalet karşısına çıkarılacaktı. Yasa böylelikle Franco sonrasındaki İspanya’da, kurbanların adalet karşısında haklarının iade edilmesini engelliyordu. Yasa şu anlama geliyordu: Her ne kadar siyasi tutuklular serbest bırakılsa da (fikirleri bugün, halen aynen devam ettiği halde), onların hapsedilme, öldürülme emirlerini imzalayanlar, katiller, işkenceciler, insan kaçıranlar veya öldürüp zorla kaybettikleri kişilerin bedenlerini toplu mezarlara atanlar adalet karşısında asla hesap vermeyecekti.

Kısa bir süre önce eski Başbakan Jose Maria Aznar bir konuşmasında bunu şöyle açıklıyordu: “Kemikleri çıkartıp ayrıştırarak İspanya’da geçiş dönemi ile birlikte ortaya çıkan ahenk havası korunamaz.”

Oysa gerçek şu ki, pek çok kişi için uyum-ahenk asla olmadı ve bu suçlar adalete ulaşana kadar barış ta olmayacak.

Şimdi yeni kuşaklar, tarihimizdeki bu bölümleri öğrendikçe ve belki bunlarla başa çıkabilmek için ufukta yeni olanaklar göründükçe, ulusal bellek kaybı çevresindeki mutabakat da kırılmaya başladı. Tarihimizi değiştiremeyiz ve belki bu konuda hiçbir zaman tamamen hemfikir olamayız, ama geçmişteki adaletsizlikleri telafi etmek için adımlar atabiliriz.

Kurbanlar, yakınları ve geride kalanlar, onlarca yıldır bu sessizlikle boğuşarak, doğruyu, adaleti ve işlenen suçların tazmini ile onarımını arıyor. İsteğe bağlı bir DNA veri tabanı oluşturulup arzu ettikleri takdirde ailelerin birbirini bulması sağlanabilir örneğin veya hükümet, insanların, yakınlarını toplu mezarlardan çıkarıp kendi istedikleri şekilde, akrabaları ile birlikte gömmelerine yardım edebilir. Ama en önemlisi, davacılar, hükümet ve mahkemelerin, bu soruşturmaların İspanya’da yürütülmesine engellerin kaldırmasını veya yargıç Servini’nin soruşturmalarında iş birliği yapmasını bekliyor; çünkü bunca zaman ıstırap çekenlerin adalete kavuşmak için tek şansı bu.

Maria Bueno’nun bize söylediği gibi: ” İstediğimiz hakikat ve adalet. Elimizde kalan tek bunlar.”

Almudena Carracedo, Emmy ödülü kazanmış bir film yapımcısı. Carracedo ve Robert Bahar’ın Ötekilerin Sessizliği filmi Londra’da Bertha DocHouse’da 27 Ekim 2018 tarihinde gösterildi.  İspanya’da ise 16 Kasım 2018’de vizyona girecek.

Kaynak: The Guardian, 20 Ekim 2018, https://bit.ly/2yr1FXz