Santiago, Şili– Pinochet diktatörlüğü sırasında kocası, iki oğlu ve hamile gelini zorla kaybedilen, Şili’deki, insan haklarının bıkmaz usanmaz savunucularından Ana Gonzales geçen cuma günü Santiago’da vefat etti. Ana Gonzales 93 yaşındaydı. Ölene kadar aile üyelerine ne olduğunu asla öğrenemedi. Kızı Patricia Recabarren Ana Gonzales’in öldüğünü doğruladı.
Yazar: Pascale Bonnefoy
1976 Nisan ayının sonlarında bir gün Ana Gonzales’in oğulları, 22 yaşındaki Manuel, 29 yaşındaki Luis ve Luis’nin 20 yaşındaki 3 aylık hamile eşi, Nalvia Alvarado kardeşlerin çalıştığı matbaadan eve dönerken güvenlik güçleri tarafından zorla kaçırılmıştı. Kaçıranlar, çiftin iki yaşındaki oğlunu sokak ortasında tek başına bıraktı. Ertesi sabahın erken saatlerinde kocası, çocuklarına ne olduğunu bakmaya gittiğinde, o da kaçırıldı ve zorla kaybedildi. Ana Gonzales bir daha ne kocasını ne de çocuklarını gördü.
Bir ailenin dört üyesini zorla kaybettirten Augusto Pinochet, 1973 yılında, Latin Amerika’da demokratik seçimle iktidara gelmiş ilk sosyalist devlet başkanı Dr. Salvador Allende’yi askeri darbe ile devirmiş, yerine geçtikten sonraki 17 yıl süresince 3,000 kişiyi öldürtmüş veya zorla kaybettirmişti.
Zorla kaybetmeler Pinochet iktidara geldikten hemen sonra, askeri rejim karşıtlarının sokaklardan kaçırılması ve gizli işkence merkezlerine gönderilmesi ile başladı. Ana Gonzales acısını, siyasi eyleme dönüştürmeye yemin edip, ailesine tam ne olduğu gerçeğini bütün çıplaklığı ile öğrenene kadar kendine ağlamayı bile yasaklayarak Zorla Kaybedilenlerin Yakınları Derneği’nin ilk üyelerinden biri oldu.
Dernekteki çoğu kadın, düzinelerce insandan sadece biriydi. Hep beraber, korkunç siyasi baskı ve korkunun yaygın olduğu bir dönemde, kaybettirilen sevdiklerinin resimleri göğüslerine asılı, ortamı umursamazcasına sokaklarda yürümeye başladılar.
Protesto düzenlediler, açlık grevine gittiler, kendilerini kanun-dışı ilan edilmiş Ulusal Kongre’nin kapısına zincirlediler ve kaybedilen sevdikleri kişilerin fotoğrafları ile dur durak bilmeksizin yürüdüler. (Şili Ulusal Kongresi, ülkenin parlamentosu, 1811 yılda kurulmuştu. Pinochet iktidara gelir gelmez, 13 Eylül 1973 günü Ulusal Kongre’yi kapatmıştı.)
Ana Gonzales’ in sonsuz iyimserliği ve espri anlayışı, adalet için yürütülen kampanyada onu herkesin tanıdığı ünlü biri haline getirdi.
2010 yılında New York Times’ın kendisi ile yaptığı bir röportajda Ana Gonzales şöyle diyordu: “Hiçbir şey bilmeyen, hatta mahkemelerin nerede olduğunun bile farkında olmayan bir ev kadınının bayrağı ele alıp davasının peşine düşeceğini tahmin edemediler.”
Ana Gonzales 1977 yılında, askeri hükümetin kararına açıkça meydan okuyarak New York’a gitti ve Birleşmiş Milletler’de bir konuşma yaparak Şili’deki insan hakları ihlallerini alenen kınadı. Kısa bir süre Şili’ye geri dönmesine izin verilmedi.
1990’da Şili’de demokrasi yeniden kurulunca hak ve hakikat taleplerinden vazgeçmedi; sevdiği kişiler zorla kaybedilen ve kaybolan diğer Şilililer için – yaklaşık 1000 kişi – adalet istemeye devam etti.
Ana Gonzales 26 Temmuz 1925 yılında, başkent Santiago’nun yaklaşık 1280 km kuzeyindeki Tocopilla kentinde, kocası ölmüş, altı çocuklu bir kadının kızı olarak doğmuştu. Babası bir demiryolu işçisiydi.
Çok genç yaşta komünist partiye girdi. 1944 yılında evlendiği Manuel Recabarren de Komünist Parti’nin aktif üyesi idi. Sosyalist Allende hükümeti döneminde Manuel Recabarren yerel bir yemek dağıtımı programının başkanı oldu, bu nedenle de sağcı diktatörlüğün hedefi haline geldi. Çiftin oğulları ve gelini de kendileri gibi Komünist Parti üyesiydi.
Hayattaki kızı Patricia dışında Ana Gonzales’ in Ricardo ve Vladimir adlı iki oğlu, çok sayıda torunu ve torunlarının çocukları da var. Diğer kızı, Ana Maria ise 2007’de kanserden vefat etmişti.
Zorla kaybedilenlerden morgda alınan DNA örneklerini yakınları ile eşleştirmek üzere hükümetin 2010 yılında yürüttüğü bir kampanyada Ana Gonzales’ in fotoğraflarını televizyon ilanlarında ve kentte asılı büyük ilanlarda görmek mümkündü.
The Times’a konuşan Ana Gonzales şöyle diyordu: “Bugün hala kimliği saptanması gereken pek çok insan kemiği var. Ancak kimlikler kesinleştikten sonra yakınları yas tutabilecek.”
Bu yıl duvar ressamları Santiago’da, çarşının tarihi bölgesindeki tek katlı bir evin ön cephesine Ana Gonzales’in yüzünü çizip boyadılar. Birkaç yıldır bozulan sıhhatine rağmen Gonzales kamuya açık etkinliklerde hala boy gösteriyordu; başkentte, işçi sınıfının yaşadığı bölgedeki evinde, kapısı ziyaretçilere hep açıktı ve onları genellikle yatak odasında misafir ediyordu.
Ölümünden sonra yüzlerce kişi evine gelerek sevgi gösterisinde bulundu. Dr. Salvador Allende’nin torunu, Milletvekili Maya Fernandez bu ziyaretlerin “Ana Gonzales’ in, ilkelerinden, temsil ettiklerinden, çabasından ve taşıdığı değerlerden ötürü yapıldığını” ifade ederek şöyle dedi: “Savaşmaya devam etti; ama bunu yaşama olan büyük sevgisi nedeniyle yaptı.”
Adli soruşturmalar, Ana Gonzales’ in kocasının zorla kaybedilmeden önce iki işkence merkezine götürülmüş olduğunu tespit etti. Ama Ana Gonzales, iki oğlu, gelini ve doğmamış torununun akıbeti hakkında, 1976’da bildiklerinden farklı, yeni hiçbir şey öğrenemeden hayata veda etti.
Öldükten sonra Sebastian Pinera’nın, sağcı hükümeti adına Şili İç İşleri Bakanı Andrés Chadwick, Ana Gonzales’ in ailesine başsağlığı dileyecek, ama kısa notunda onun çabası ve direnişine hiç değinmeden, sadece ileri yaşından söz edecekti.
Kaynak: New York Times, 29 Ekim 2018, https://nyti.ms/2zzLuHb