Ana içeriğe atla
Ana Sayfa
21.12.2016

İHAM’ın Sokağa Çıkma Yasaklarıyla İlgili 34 Başvuruda Verdiği Kararların Özet Çevirisi

<< TÜM HABERLER

Bu içerik Avukat Benan Molu ve Ramazan Demir tarafından, “Anayasa Gündemi” sitesi için hazırlanmıştır. Yazarların izniyle websitemizde paylaştığımız içeriğin orijinaline Anayasa Gündemi websitesinden de ulaşabilirsiniz.

***

Merhaba,

Biliyorsunuz, 2015 yılının Ağustos ayından bu yana başta Cizre, Sur ve Silopi olmak üzere Türkiye’nin güneydoğusundaki pek çok il ve ilçede 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu’nun 11. maddesine dayanılarak kaymakam ve valiler tarafından hukuka aykırı olarak sokağa çıkma yasakları ilan edildi. Aylar boyunca ve kesintisiz olarak süren bu yasaklar sırasında Devlet, Anayasa ve İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi (İHAS) ile güvence altına alınan başta yaşam hakkı, işkence yasağı, özgürlük ve güvenlik hakkı, özel hayata saygı hakkı ve din ve vicdan özgürlüğü olmak üzere temel hak ve özgürlükleri sistematik olarak ihlal etti.

Bu nedenle geçtiğimiz yıl Anayasa Mahkemesi (AYM) ve İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’ne (İHAM) çok sayıda başvuru yapıldı; bu başvurularda AYM ve İHAM’dan hak ihlallerinin önüne geçebilmek için geçici tedbir kararı vermeleri istendi. AYM bu tedbir taleplerinin hiçbirini kabul etmezken İHAM, Cizre’de yaralı halde ambulans bekleyen beş başvurucuya ambulans gönderilmesi ve yaşam hakları ile vücut bütünlüklerinin korunması için tedbir kararına hükmetti. [Tedbir kararları sırasıyla, Hüseyin Paksoy, Serhat Altun, Orhan Tunç, Helin Öncü ve Cihan Karaman için verildi. Bu başvurucular arasından yalnızca Helin Öncü şuan hala hayatta. Diğer başvurucular, Hükümet tedbir kararının gereğini yerine getirmediği için, hayatlarını kaybetti.] Tedbir kararı verilmeyen diğer başvurular bakımından ise İHAM, Mahkeme İç Tüzüğü’nün 41. maddesi uyarınca başvuruların öncelikli olarak ele alınmasına karar verdi.

Bu kararın bir sonucu olarak İHAM, 15 Aralık 2016 tarihinde bu süreçte kendisine sokağa çıkma yasakları bağlamında 160’dan fazla kişiyi temsilen yapılan 34 başvuru hakkında Hükümet’ten savunma istediğini ve başvuruların esası hakkında ilerleyen tarihlerde karar vereceğini duyurdu. Hükümet’e bildirilip Hükümet’ten savunma istenen şikayetler arasında hukuka aykırı öldürme, yaşam hakkının korunması konusunda gerekli önlemlerin alınmaması, kötü muamele ve bazı başvurucuların uzun süreler boyunca evlerinde mahsur kaldıkları gerekçesiyle özgürlüklerinden hukuka aykırı bir şekilde mahrum bırakılmaları iddiaları yer almaktadır. Bazı başvurularda ayrıca, başvurucuların yasal temsilcilerinin gözaltına alınıp tutuklanarak cezaevine konulması ve tedbir kararlarına uyulmaması nedeniyle bireysel başvuru hakkının ihlal edilip edilmediği de Hükümet’e bildirildi.

Aşağıda İHAM’ın bu 34 başvuruda verdiği kısmen kabul edilemezlik kararlarının ve Hükümet’ten istediği savunma kapsamında sorduğu soruların linklerini ve özet çevirilerini bulacaksınız. Bu çalışmayı, 34 başvurunun 16’sını İHAM’a taşıyan, dört tedbir kararını aldıran ve bu başvuruları yaptığı sırada gözaltına alınıp tutuklanan avukat Ramazan Demir ile birlikte hazırladık.

Ömer Elçi ve Diğerleri v. Türkiye Başvurusu

(Ömer Elçi, b. no. 63129/15; Ahmet Vesek, b. no. 63138/15; Kasım Eroğlu ve Meral Eroğlu, b. no. 478/16; Latife Görgöz ve Yeşim Görgöz, b. no. 480/16; Sultan Düzgün ve Süleyman Düzgün, b. no. 891/16; Bedri Düzgün ve Halime Düzgün, b. no. 901/16; Meliha Çağlak, b. no. 2200/16; Mehmet Senan Dağlı, Melahat Dağlı, Muhammed Dağlı, Narin Zeren, Mehmet Şirin Zeren, Gurbet Zeren, Zeynep Zeren, Mehmet Zeren, Emin Kırmızıgül, Medine Kırmızıgül, Suzan Kırmızıgül, Zilan Kırmızıgül, Jiyan Kırmızıgül, İsmail Kırmızıgül, Helin Kırmızıgül, Abdullah Kırmızıgül, Mehmet Selim Değer, Vecine Değer, Elif Değer, Cemile Değer, Dijvar Değer, Renas Değer, b. no. 6990/16; Fatma Kaplan, b. no. 9712/16)

Başvurucular Sur ve Cizre’de ilan edilen sokağa çıkma yasakları sırasında Devlet’in sivillerin can güvenliğini düşünmeden, onların yaşam haklarını tehlikeye atacak şekilde operasyonlar yürüttüğü gerekçesiyle İHAS’ın 2. maddesinde düzenlenen yaşam hakkının; zorlu kış koşullarında, dış dünya ile iletişimlerinin kesildiği, elektrik, su, sağlık hizmeti ve diğer kamu hizmetlerine belirsiz bir süre erişemedikleri gerekçesiyle İHAS’ın 3. maddesinde düzenlenen insanlıkdışı muamele yasağının ve 8. maddesinde düzenlenen özel hayata saygı hakkının; belirsiz bir süre, mülki amirlerin kararlarıyla, herhangi bir yasal dayanak olmaksızın evlerinde hapsedildikleri gerekçesiyle İHAS’ın 5. maddesinde düzenlenen özgürlük ve güvenlik hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştü. Bazı başvurucular ayrıca, İHAS’ın 17., 18., 34. ve Ek 1 No.lu Protokol’ün 2. maddesinin ihlal edildiğini iddia etmişti.

Mahkeme, 3. ve 8. maddeden yapılan başvurular bakımından tazminat yolunun açık olduğunu belirterek iç hukuk yolları tüketilmediği için bu şikayetleri kabul edilemez buldu. 17., 18., 34. maddelerin ve Ek 1 No.lu Protokol’ün 2. maddesinin ihlal edildiği iddiasını ise açıkça dayanaktan yoksun buldu.

Hükümet’ten Savunma İstenilen Sorular

1) Başvurucular, İHAS’ın 35. maddesinin 1. fıkrası uyarınca etkili bütün iç hukuk yollarını tüketmiş midir?

2) 63129/15, 63138/15, 478/16, 480/16, 891/16, 901/16, 2200/16, 6990/16 numaralı başvurularda; başvurucuların evlerinin yakınlarında düzenlenen operasyonlarda başvurucuların İHAS’ın 2. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakları tehlikeye atılmış mıdır?

Yaşam hakkının usuli güvenceleri bağlamında (bkz. Salman v. Türkiye [BD], no. 21986/93, para. 104), İHAS’ın 2. maddesinde gerekli kılındığı şekilde, yürütülen operasyonlarla ilgili soruşturmalar açıldı mı? Açıldıysa, bu soruşturmalar İHAS’ın 2. maddesi altında İHAM içtihatları ile ve etkili soruşturmanın gerekleriyle uyumlu bir şekilde mi yürütülmektedir?

Hükümet’ten soruşturma dosyalarının bir örneğini göndermesi istenmektedir.

3) Başvurucular Sözleşme’nin 5. maddesinin 1. fıkrasına aykırı olarak özgürlüklerinden alıkonulmuş mudur?

Eğer alıkonuldularsa:

a) Özgürlüklerinden alıkonulmaları bu maddenin herhangi bir paragrafında yer almakta mıdır?
b) Başvurucuların özgürlüklerinden alıkonulmaları yasa ile öngörülmüş müdür?

İrfan Uysal ve Diğerleri v. Türkiye Başvurusu

(İrfan Uysal, b. no. 63133/15; Adem Tunç, b. no. 4552/16; Faysal Sarıyıldız, b. no. 4684/16; Helin Öncü, b. no. 4817/16; Mehmet Geçim, b. no. 5332/16)

Güvenlik güçlerinden açılan ateş sonucu yaralanan ya da hayatını kaybeden başvurucular ya da yakınları, bu nedenle yaşam hakkının; kendilerinin ve ailelerinin asgari ihtiyaçlarının karşılanmadığı, yakınlarının cenazelerini uzun süre bulamadıkları, yaralı halde bir binada uzun süre kurtarılmayı ve ambulans gibi sağlık hizmetlerine erişmeyi bekledikleri, sokağa çıkma yasağı nedeniyle dışarı çıkıp çocuklarını arayamadıkları gerekçesiyle 3. maddenin; sokağa çıkma yasağının çok katı şekilde uygulanması nedeniyle özgürlük ve güvenlik hakkının; kendilerini Mahkeme önünde temsil eden avukatlarının gözaltına alınıp tutuklanması nedeniyle bireysel başvuru hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdi.

Hükümetten Savunma İstenilen Sorular

1) Başvurucular, İHAS’ın 35. maddesinin 1. fıkrası uyarınca etkili bütün iç hukuk yollarını tüketmiş midir?

2) 63133/15, 4684/16 ve 4817/16 numaralı başvurularda, başvurucuların 2. madde ile güvence altına alınan yaşam hakları iddia edildiği üzere güvenlik güçleri tarafından üzerlerine açılan ateş sonucu tehlikeye atılmış mıdır?

3) 4552/16 numaralı başvuruda, başvurucunun babasının yaşam hakkı ihlal edilmiş midir?

Bu bağlamda başvurucunun babası devlet güçleri tarafından mı öldürülmüştür?

Yine bu bağlamda, başvurucunun babasının vurulmasından ve yaralanmasından sonra, başvurucunun babasının yaşam hakkının korunması için atılması beklenen adımlardan hangileri yetkililer tarafından atılmıştır? (bkz. Osman v. Birleşik Krallık, 28 Ekim 1998, para. 116, Reports of Judgments and Decisions 1998‑VIII)

4) 5332/16 numaralı başvuruda, başvurucunun oğlunun 2. madde ile güvence altına alınan yaşam hakkı ihlal edilmiş midir? Bu bağlamda, yetkililer, başvurucunun oğlunun hayatını korumak için Sözleşme’nin 2. maddesinde belirtilen pozitif yükümlülükler uyarınca kendilerinden beklenen makul tedbirleri almış mıdır? (bkz. Osmanoğlu v. Türkiye, no. 48804/99, para. 71 ve 84, 24 Ocak 2008)

5) Yaşam hakkının usuli güvenceleri bağlamında (bkz. Salman v. Türkiye [BD], no. 21986/93, para. 104), İHAS’ın 2. maddesinde gerekli kılındığı şekilde, başvurucuların yukarıda belirtilen şikayetlerine karşı yetkililer tarafından soruşturmalar açıldı mı? Açıldıysa, bu soruşturmalar İHAS’ın 2. maddesi altında İHAM içtihatları ile ve etkili soruşturmanın gerekleriyle uyumlu bir şekilde mi yürütülmektedir?

Hükümet’ten soruşturma dosyalarının bir örneğini göndermesi istenmektedir.

6) 5332/16 numaralı başvuruda, yetkililerin başvurucunun oğlunu bulamadığı yönündeki iddiası üzerinden, başvurucu Sözleşme’nin 3. maddesine aykırı olarak kötü muameleye maruz kalmış mıdır? (bkz. İpek v. Türkiye, no. 25760/94, para. 183, ECHR 2004‑II (extracts))

7) Başvurucular Sözleşme’nin 5. maddesinin 1. fıkrasına aykırı olarak özgürlüklerinden alıkonulmuş mudur?

Eğer alıkonuldularsa:

a) Özgürlüklerinden alıkonulmaları bu maddenin herhangi bir paragrafında yer almakta mıdır?
b) Başvurucuların özgürlüklerinden alıkonulmaları yasa ile öngörülmüş müdür?

Oran ve Diğerleri v. Türkiye başvurusu

(Mehmet Oran, b. no. 1905/16; Ayhan Seviktek, b. no. 2005/16; Mehmet İnan, b. no. 2105/16; Abdullah Kaplan, b. no. 4159/16)

Diyarbakır Sur’da güvenlik güçleri tarafından öldürüldüğü iddia edilen İsa Oran ve Mesut Seviktek’in, Silopi’de zırhlı bir araçtan açılan ateş sonucu hayatını kaybeden Taybet İnan’ın ve Cizre’de başından vurularak öldürülen Mehmet Kaplan’ın cenazelerinin bulunamaması ya da günlerce gömülemeden sokakta bekletilmesi nedeniyle yapılan başvurularda başvurucular yaşam hakkının; yakınlarının cenazelerini bulamadıkları ya da günlerce sokakta bekletilmesini izlemek zorunda bırakılmaları nedeniyle çektikleri manevi ızdırabın insanlıkdışı muamele yasağını; yasal dayanağı olmayan sokağa çıkma yasaklarının özgürlük ve güvenlik hakkını; yakınlarının cenazelerini bulamadıkları, cenazeleri gömemedikleri, cenaze töreni düzenleyip bu törenlere katılamadıkları için özel hayata saygı hakkının; yakınlarının cenazelerinin kaçırılarak gömülmesi nedeniyle dini vecibelerine uygun bir defin gerçekleştirilmediği gerekçesiyle din ve vicdan özgürlüğünün; kendilerini Mahkeme önünde temsil eden avukatlarının gözaltına alınıp tutuklanması nedeniyle bireysel başvuru hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdi.

Mahkeme başvurucuların 3., 8. ve 9. madde altında ileri sürdükleri ihlal iddiaları bakımından iç hukuk yollarının tüketilmediği gerekçesiyle kabul edilemezlik kararı verdi. 5. Madde bakımından ise ihlal iddialarını açıkça dayanaktan yoksun buldu.

Hükümetten Savunma İstenilen Sorular

1) Başvurucular, İHAS’ın 35. maddesinin 1. fıkrası uyarınca etkili bütün iç hukuk yollarını tüketmiş midir?

2) Başvurucuların yakınlarının Sözleşme’nin 2. maddesinde güvence altına alınan yaşam haklarıı ihlal edilmiş midir?

Bu bağlamda, başvurucuların yakınları devlet güçleri tarafından mı öldürülmüştür?

Yine bu bağlamda, başvurucuların yakınlarının vurulmasından ve yaralanmasından sonra, başvurucuların yakınlarının yaşam hakkının korunması için atılması beklenen adımlardan hangileri yetkililer tarafından atılmıştır? (bkz. Osman v. Birleşik Krallık, 28 Ekim 1998, para. 116, Reports of Judgments and Decisions 1998‑VIII)

Yaşam hakkının usuli güvenceleri bağlamında (bkz. Salman v. Türkiye [BD], no. 21986/93, para. 104), İHAS’ın 2. maddesinde gerekli kılındığı şekilde, yürütülen operasyonlarla ilgili soruşturmalar açıldı mı? Açıldıysa, bu soruşturmalar İHAS’ın 2. maddesi altında İHAM içtihatları ile ve etkili soruşturmanın gerekleriyle uyumlu bir şekilde mi yürütülmektedir?

Hükümet’ten, başvurucuların yakınlarının cenazelerine ilişkin keşif belgeleriyle birlikte, soruşturma dosyalarının bir örneğini göndermesi istenmektedir.

Mehmet Latif Karaman v. Türkiye Başvurusu

(b. No. 5237/16 )

Güvenlik güçlerinden açılan ateş sonucu yaralanan ve sonrasında ambulansın geçişine izin verilmediği için oğlu Cihan Karaman’ın Mahkeme’nin tedbir kararına rağmen hayatını kaybetmesi nedeniyle başvurucu, yaşam hakkının; oğlunun cenazesini uzun süre bulamadığı, yaralı halde bir binada uzun süre kurtarılmayı ve ambulans gibi sağlık hizmetlerine erişmeyi beklediği, sokağa çıkma yasağı nedeniyle dışarı çıkıp oğluna yardım edemediği gerekçesiyle 3. maddenin; sokağa çıkma yasağının çok katı şekilde uygulanması nedeniyle özgürlük ve güvenlik hakkının; tedbir kararının uygulanması için Hükümet’in gerekli adımları atmaması ve kendilerini Mahkeme önünde temsil eden avukatlarının gözaltına alınıp tutuklanması nedeniyle bireysel başvuru hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

Mahkeme, 5. maddeyle ilgili ihlal iddiasını açıkça dayanaktan yoksun bulmuş, diğer ihlal iddialarının ise Hükümet’e bildirilmesine karar vermiştir.

Hükümetten Savunma İstenilen Sorular

1) Başvurucu, İHAS’ın 35. maddesinin 1. fıkrası uyarınca etkili bütün iç hukuk yollarını tüketmiş midir?

2) Başvurucunun oğlunun 2. madde ile güvence altına alınan yaşam hakkı ihlal edilmiş midir? Bu bağlamda, yetkililer, başvurucunun oğlunun hayatını korumak için Sözleşme’nin 2. maddesinde belirtilen pozitif yükümlülükler uyarınca kendilerinden beklenen makul tedbirleri almış mıdır? (bkz. Osman v. Birleşik Krallık, 28 Ekim 1998, para. 116, Reports of Judgments and Decisions 1998‑VIII)

Yaşam hakkının usuli güvenceleri bağlamında (bkz. Salman v. Türkiye [BD], no. 21986/93, para. 104), İHAS’ın 2. maddesinde gerekli kılındığı şekilde, başvurucuların yukarıda belirtilen şikayetlerine karşı yetkililer tarafından soruşturmalar açıldı mı? Açıldıysa, bu soruşturmalar İHAS’ın 2. maddesi altında İHAM içtihatları ile ve etkili soruşturmanın gerekleriyle uyumlu bir şekilde mi yürütülmektedir?

Hükümet’ten, başvurucuların yakınlarının cenazelerine ilişkin keşif  ve teşhis belgeleriyle birlikte, soruşturma dosyalarının bir örneğini göndermesi istenmektedir.

3) Başvurucunun oğlunun bedenini haftalarca bulunduğu bodrumdan almamaktan dolayı duyduğu elem; iddia ettiği gibi kendisi ve ailesinin oğullarını defnedememiş olmaları; ve son olarak ulusal makamların başvurucu ve ailesinin oğullarının bedenini almak konusunda yapmış oldukları çağrılar ile ilgili kayıtsızlıkları, Sözleşme’nin 3., 8. ve 9. maddelerini ihlal etmiş midir?

4) Başvurucunun Hükümet’in 22 Ocak 2016 tarihinde verilen geçici tedbir kararına uyulmadığı iddiası ile ilgili olarak, başvurucunun Sözleşme’nin 34. Maddesince korunan bireysel başvuru hakkının kullanımı konusunda devletin herhangi bir engellemesi olmuş mudur? (bkz. Mamatkulov ve Askarov v. Türkiye  [BD], no. 46827/99 ve 46951/99, para. 128, ECHR 2005‑I) Bu soruyu cevaplarken, Hükümet’ten başvurucunun oğlunun 22 Ocak 2016 tarihinde verilen geçici tedbir kararının gereği olarak, yaşam hakkı ve fiziksel bütünlüğünün korunması için yetkililer tarafından atılmış olan adımların ayrıntılı bir zaman çizelgesinin sunulması da istenmektedir.

Halil Yavuzel ve Diğerleri v. Türkiye Başvurusu

(Halil Yavuzel ve Diğerleri, 5317/16; Sultan Irmak, b. no. 5628/16; Ahmet Tunç, b. no. 39419/16)

Güvenlik güçlerinden açılan ateş sonucu yaralanıp Cizre’nin Cudi mahallesinde bir bodrumda yaralı halde bekletilen başvurucuların yakınları için bütün girişimlere rağmen ambulans gönderilmemesi, sonrasında yaralı olarak bekledikleri bodrumda yakılarak hayatlarını kaybetmiş olmaları nedeniyle yaşam hakkının; yakınları yaralı halde bir bodrumda bekletilirken onlara yardım edilmesine izin verilmediği ve sonrasında yakınlarının cenazelerinin tanınmaz ve teşhis edilemez halde yakılmış olduğundan haftalarca şehir şehir gezdirilerek yakınlarının cenazelerini yanmış bedenlerden teşhis ettirilmek zorunda bırakılmalarından dolayı çektikleri manevi ıstırabın insanlık dışı muamele yasağının; cenazeleri gömemedikleri, cenaze töreni düzenleyip bu törenlere katılamadıkları için özel hayata saygı hakkının, yakınlarının cenazelerinin kaçırılarak gömülmesi nedeniyle dini vecibelerine uygun bir defin gerçekleştirilmediği gerekçesiyle din ve vicdan özgürlüğünün ve sokağa çıkma yasağının çok katı şekilde uygulanması nedeniyle özgürlük ve güvenlik hakkının; kendilerini Mahkeme önünde temsil eden avukatlarının gözaltına alınıp tutuklanması nedeniyle bireysel başvuru hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdi.

Mahkeme, 5. madde ve Sultan Irmak’ın ablası tarafından ileri sürülen 34. madde ihlalleri bakımından yapılan şikayetleri açıkça dayanaktan yoksun bulmuştur.

Hükümetten Savunma İstenilen Sorular

1) Başvurucular, İHAS’ın 35. maddesinin 1. fıkrası uyarınca etkili bütün iç hukuk yollarını tüketmiş midir?

2) Başvurucuların yakınlarının 2. madde ile güvence altına alınan yaşam hakkı ihlal edilmiş midir? Bu bağlamda, başvurucuların yakınları devlet güçleri tarafından mı öldürülmüştür? Yine bu bağlamda, yetkililer, başvurucularının yakınlarının hayatlarını korumak için Sözleşme’nin 2. maddesinde belirtilen pozitif yükümlülükler uyarınca kendilerinden beklenen makul tedbirleri almış mıdır? (bkz. Osman v. Birleşik Krallık, 28 Ekim 1998, para. 116, Reports of Judgments and Decisions 1998‑VIII)

Yaşam hakkının usuli güvenceleri bağlamında (bkz. Salman v. Türkiye [BD], no. 21986/93, para. 104), İHAS’ın 2. maddesinde gerekli kılındığı şekilde, başvurucuların yukarıda belirtilen şikayetlerine karşı yetkililer tarafından soruşturmalar açıldı mı? Açıldıysa, bu soruşturmalar İHAS’ın 2. maddesi altında İHAM içtihatları ile ve etkili soruşturmanın gerekleriyle uyumlu bir şekilde mi yürütülmektedir?

Hükümet’ten, başvurucuların yakınlarının cenazelerine ilişkin keşif  ve teşhis belgeleriyle birlikte, soruşturma dosyalarının bir örneğini göndermesi istenmektedir.

3) Başvurucuların yakınlarının bedenini haftalarca bulundukları bodrumdan almamaktan dolayı duydukları elem; iddia ettikleri gibi kendileri ve ailelerinin yakınlarını defnedememiş olmaları Sözleşme’nin 3. ve 8. maddeleri; Sultan Irmak, b. no. 5628/16 başvurusu açısından da Sözleşme’nin 9. maddesi ihlal etmiş midir?

Mehmet Balcal ve Diğerleri v. Türkiye Başvurusu ile Ahmet Karaduman ve Selahattin Çiçek v. Türkiye Başvuruları

(Mehmet Balcal, Mehmet Güri Ayaz, Mehmet Çağdavul, Abdullah Çıkmaz, Abdulkerim Özbek, Osman Tankan ve Mevlüt Dadak, b. no. 8699/16 ve Ahmet Karaduman ve Selahattin Çiçek, b. no. 6758/16)

Güvenlik güçlerinden açılan ateş sonucu yaralanıp Cizre’nin Cudi mahallesinde bir bodrumda yaralı halde bekletilen başvurucuların yakınları için bütün girişimlere rağmen ambulans gönderilmemesi, sonrasında yaralı olarak bekledikleri bodrumda yakılarak hayatlarını kaybetmiş olmaları nedeniyle yaşam hakkının; yakınları yaralı halde bir bodrumda bekletilirken onlara yardım edilmesine izin verilmediği, sonrasında yakınlarının cenazelerinin tanınmaz ve teşhis edilemez halde yakılmış olduğundan ve haftalarca şehir şehir gezdirilerek yakınlarının cenazelerini yanmış bedenlerden teşhis ettirilmek zorunda bırakılmalarından dolayı çektikleri manevi ıstırabın insanlık dışı muamele yasağının; cenazeleri gömemedikleri, cenaze töreni düzenleyip bu törenlere katılamadıkları için özel hayata saygı hakkının; yakınlarının cenazelerinin kaçırılarak gömülmesi nedeniyle dini vecibelerine uygun bir defin gerçekleştirilmediği gerekçesiyle din ve vicdan özgürlüğünün; sokağa çıkma yasağının çok katı şekilde uygulanması nedeniyle özgürlük ve güvenlik hakkının; kendilerini Mahkeme önünde temsil eden avukatlarının gözaltına alınıp tutuklanması nedeniyle bireysel başvuru hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdi.

Mahkeme, 5. madde ve Karaduman ve Çiçek tarafından ileri sürülen 34. madde ihlalleri bakımından yapılan şikayetleri açıkça dayanaktan yoksun bulmuştur.

Hükümetten Savunma İstenilen Sorular

Başvurucular, İHAS’ın 35. maddesinin 1. fıkrası uyarınca etkili bütün iç hukuk yollarını tüketmiş midir?

1) Başvurucuların yakınlarının 2. madde ile güvence altına alınan yaşam hakkı ihlal edilmiş midir? Bu bağlamda, başvurucuların yakınları devlet güçleri tarafından mı öldürülmüştür? Yine bu bağlamda, yetkililer, başvurucularının yakınlarının hayatlarını korumak için Sözleşme’nin 2. maddesinde belirtilen pozitif yükümlülükler uyarınca kendilerinden beklenen makul tedbirleri almış mıdır? (bkz. Osman v. Birleşik Krallık, 28 Ekim 1998, para. 116, Reports of Judgments and Decisions 1998‑VIII)

2) Yaşam hakkının usuli güvenceleri bağlamında (bkz. Salman v. Türkiye [BD], no. 21986/93, para. 104), İHAS’ın 2. maddesinde gerekli kılındığı şekilde, başvurucuların yukarıda belirtilen şikayetlerine karşı yetkililer tarafından soruşturmalar açıldı mı? Açıldıysa, bu soruşturmalar İHAS’ın 2. maddesi altında İHAM içtihatları ile ve etkili soruşturmanın gerekleriyle uyumlu bir şekilde mi yürütülmektedir?

Hükümet’ten, başvurucuların yakınlarının cenazelerine ilişkin keşif ve teşhis belgeleriyle birlikte, soruşturma dosyalarının bir örneğini göndermesi istenmektedir.

3) Başvurucuların yakınlarının bedenini haftalarca bulundukları bodrumdan almamaktan dolayı duydukları elem; iddia ettikleri gibi kendileri ve ailelerinin yakınlarını defnedememiş olmaları Sözleşme’nin 3. ve 8. maddelerini; 6758/16 numaralı başvuru açısından da Sözleşme’nin 9. maddesini ihlal etmiş midir?

Ahmet Tunç ve Zeynep Tunç v. Türkiye Başvurusu ile Ahmet Tunç ve Güler Yerbasan

(Ahmet Tunç ve Zeynep Tunç b. No. 4133/16; ve Ahmet Tunç ve Güler Yerbasan, b. No. 31542/16)

Güvenlik güçlerinden açılan ateş sonucu yaralanan ve sonrasında ambulansın geçişine izin verilmediği için Mahkeme’nin tedbir kararına rağmen hayatını kaybeden başvurucuların yakınları Orhan Tunç ve Mehmet Tunç, bu nedenle yaşam hakkının; yakınlarının cenazelerini uzun süre bulamadıkları, yaralı halde bir binada uzun süre kurtarılmayı ve ambulans gibi sağlık hizmetlerine erişmeyi bekledikleri, sokağa çıkma yasağı nedeniyle dışarı çıkıp oğluna yardım edemediği gerekçesiyle 3. maddenin; cenazeleri gömemedikleri, cenaze töreni düzenleyip bu törenlere katılamadıkları için özel hayata saygı hakkının; sokağa çıkma yasağının çok katı şekilde uygulanması nedeniyle özgürlük ve güvenlik hakkının; kendilerini Mahkeme önünde temsil eden avukatlarının gözaltına alınıp tutuklanması nedeniyle bireysel başvuru hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdi.

Mahkeme, 5. madde bakımından yapılan şikayeti açıkça dayanaktan yoksun bulmuştur.

Hükümet’ten Savunma İstenilen Sorular)

1) Başvurucular, İHAS’ın 35. maddesinin 1. fıkrası uyarınca etkili bütün iç hukuk yollarını tüketmiş midir?

2) Başvurucuların yakınlarının 2. madde ile güvence altına alınan yaşam hakkı ihlal edilmiş midir? Bu bağlamda, başvurucunun oğlu devlet güçleri tarafından mı öldürülmüştür? Yine bu bağlamda, yetkililer, vurulup yaralanan başvurucunun oğlunun hayatını korumak için Sözleşme’nin 2. maddesinde belirtilen pozitif yükümlülükler uyarınca kendilerinden beklenen makul tedbirleri almış mıdır? (bkz. Osman v. Birleşik Krallık, 28 Ekim 1998, para. 116, Reports of Judgments and Decisions 1998‑VIII)

Yaşam hakkının usuli güvenceleri bağlamında (bkz. Salman v. Türkiye [BD], no. 21986/93, para. 104), İHAS’ın 2. maddesinde gerekli kılındığı şekilde, başvurucuların yukarıda belirtilen şikayetlerine karşı yetkililer tarafından soruşturmalar açıldı mı? Açıldıysa, bu soruşturmalar İHAS’ın 2. maddesi altında İHAM içtihatları ile ve etkili soruşturmanın gerekleriyle uyumlu bir şekilde mi yürütülmektedir?

Hükümet’ten, Orhan Tunç’un cenazesine ilişkin keşif ve teşhis belgeleriyle birlikte, soruşturma dosyasının bir örneğini göndermesi istenmektedir.

3) Orhan Tunç’un ölümü ile sonuçlanan bu süreçte çektiği acı, Sözleşme’nin 3. maddesi anlamında kötü muamele teşkil etmekte midir?

4) Başvurucunun Orhan Tunç’un bedenini haftalarca bulunduğu bodrumdan almamaktan dolayı duyduğu elem; iddia ettiği gibi oğullarını defnedememiş olmaları; ve son olarak ulusal makamların başvurucu ve ailesinin oğullarının bedenini almak konusunda yapmış oldukları çağrılar ile ilgili kayıtsızlıkları, Sözleşme’nin 3. ve 8. maddelerini ihlal etmiş midir?

5) Başvurucunun Hükümet’in 19 Ocak 2016 tarihinde verilen geçici tedbir kararına uyulmadığı iddiası ile ilgili olarak, başvurucunun Sözleşme’nin 34. Maddesince korunan bireysel başvuru hakkının kullanımı konusunda devletin herhangi bir engellemesi olmuş mudur? (bkz.Mamatkulov ve Askarov v. Türkiye [BD], nos. 46827/99 and 46951/99, para. 128, ECHR 2005‑I) Bu soruyu cevaplarken, Hükümet’ten başvurucunun oğlunun 19 Ocak 2016 tarihinde verilen geçici tedbir kararının gereği olarak, Orhan Tunç’un yaşam hakkı ve fiziksel bütünlüğünün korunması için yetkililer tarafından atılmış olan adımların ayrıntılı bir zaman çizelgesinin sunulması da istenmektedir.

Zahide Paksoy ve Diğerleri v. Türkiye Başvurusu

(b. No. 3758/16)  

Güvenlik güçlerinden açılan ateş sonucu yaralanan ve sonrasında ambulansın geçişine izin verilmediği için Hüseyin Paksoy’un Mahkeme’nin tedbir kararına rağmen hayatını kaybetmesinin yaşam hakkının; yaralı halde uzun süre kurtarılmayı ve ambulans gibi sağlık hizmetlerine erişmeyi beklediği gerekçesiyle 3. maddenin; yakınlarının ölümünün etkili bir şekilde araştırılmadığı gerekçesiyle 13. maddenin; sokağa çıkma yasağının çok katı şekilde uygulanması nedeniyle özgürlük ve güvenlik hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdi.

Mahkeme, 5. madde bakımından ileri sürülen ihlal iddiasını açıkça dayanaktan yoksun buldu.

Hükümet’ten Savunma İstenilen Sorular

1) Başvurucular, İHAS’ın 35. maddesinin 1. fıkrası uyarınca etkili bütün iç hukuk yollarını tüketmiş midir?

2) Başvurucuların yakınları Hüseyin Paksoy’un 2. madde ile güvence altına alınan yaşam hakkı ihlal edilmiş midir? Bu bağlamda, yetkililer, vurulup yaralanan Paksoy’un hayatını korumak için Sözleşme’nin 2. maddesinde belirtilen pozitif yükümlülükler uyarınca kendilerinden beklenen makul tedbirleri almış mıdır? (bkz. Osman v. Birleşik Krallık, 28 Ekim 1998, para. 116, Reports of Judgments and Decisions 1998‑VIII)

Yaşam hakkının usuli güvenceleri bağlamında (bkz. Salman v. Türkiye [BD], no. 21986/93, para. 104), İHAS’ın 2. maddesinde gerekli kılındığı şekilde, Hüseyin Paksoy’un ölümü hakkında yetkililer tarafından soruşturmalar açıldı mı? Açıldıysa, bu soruşturmalar İHAS’ın 2. maddesi altında İHAM içtihatları ile ve etkili soruşturmanın gerekleriyle uyumlu bir şekilde mi yürütülmektedir?

Hükümet’ten, Cizre Savcısının talimatı ile 18 Ocak 2016 tarihinde Cizre’de Nur Mahallesi, Varol Caddesi Karataş Sokak No: 39 adresinde  yapılan arama kararının bir örneği ile birlikte yapılan soruşturma dosyasının bir örneğini göndermesi istenmektedir.

3) Hüseyin Paksoy’un ölümü ile sonuçlanan bu süreçte, başkalarının ona sağlık yardımı taşımasının engellenmesi üzerinden çektiği acı, Sözleşme’nin 3. maddesi anlamında kötü muamele teşkil etmekte midir?

4) Başvurucular Sözleşme’nin 5. maddesinin 1. fıkrasına aykırı olarak özgürlüklerinden alıkonulmuş mudur?

Eğer alıkonuldularsa:

a) Özgürlüklerinden alıkonulmaları bu maddenin herhangi bir paragrafında yer almakta mıdır?
b) Başvurucuların özgürlüklerinden alıkonulmaları yasa ile öngörülmüş müdür?

Koç ve Diğerleri v. Türkiye Başvurusu

(Kemal Koç, Mehmet Akyol, Sait Bilgiç, Recep Demir, Zekiye Edin, Berivan Edin, Muhammed Ali Edin, Arjin Edin, Süleyman Edin, Nermiye İverendi, Mehmet Siraç Özgül, Selim Özkul, Süleyman Turgut, b. no. 8536/16)

Yakınlarının Cizre’deki bodrumlarda güvenlik güçleri tarafından öldürüldüklerini iddia eden başvurucular, yaşam hakkını; yakınlarının bodrumlarda çektiği acı nedeniyle duydukları manevi ızdırabın kötü muamele yasağını; sokağa çıkma yasağı ilan edilmesinin özgürlük ve güvenlik hakkının yanı sıra İHAS’ın 15. ve 17. maddelerini ihlal ettiğini iddia etmektedir.

Mahkeme, başvurucuların 5., 15. ve 17. maddenin ihlal edildiği iddiasını açıkça dayanaktan yoksun bularak kabul edilemezlik kararı vermiştir.

Hükümet’ten Savunma İstenilen Sorular

1) Başvurucular, İHAS’ın 35. maddesinin 1. fıkrası uyarınca etkili bütün iç hukuk yollarını tüketmiş midir?

2) Başvurucuların yakınlarının Sözleşme’nin 2. maddesinde güvence altına alınan yaşam haklarıı ihlal edilmiş midir?

Bu bağlamda, başvurucuların yakınları bodrumlarda devlet güçleri tarafından mı öldürülmüştür?

Yine bu bağlamda, başvurucuların yakınlarının vurulmasından ve yaralanmasından sonra, başvurucuların yakınlarının yaşam hakkının korunması için atılması beklenen adımlardan hangileri yetkililer tarafından atılmıştır? (bkz. Osman v. Birleşik Krallık, 28 Ekim 1998, para. 116, Reports of Judgments and Decisions 1998‑VIII)

Yaşam hakkının usuli güvenceleri bağlamında (bkz. Salman v. Türkiye [BD], no. 21986/93, para. 104), İHAS’ın 2. maddesinde gerekli kılındığı şekilde, yürütülen operasyonlarla ilgili soruşturmalar açıldı mı? Açıldıysa, bu soruşturmalar İHAS’ın 2. maddesi altında İHAM içtihatları ile ve etkili soruşturmanın gerekleriyle uyumlu bir şekilde mi yürütülmektedir?

Hükümet’ten, başvurucuların yakınlarının cenazelerine ilişkin keşif ve teşhis belgeleriyle birlikte, soruşturma dosyalarının bir örneğini göndermesi istenmektedir.

3) Başvurucuların yakınlarının ölümü ile sonuçlanan bu süreçte çektikleri acı, Sözleşme’nin 3. maddesi anlamında kötü muamele teşkil etmekte midir?

Mazlum Dolan ve Diğerleri v. Türkiye Başvurusu

(Mazlum Dolan, b. no. 9414/16; Seniha Sürer, Seda Arslan, Elif Su Arslan, b. no. 10073/16; Cengiz Abiş, Emine Abiş, Talat Abiş b. no. 10079/16; Hülya Erkaplan, b. no. 10085/16; Mehmet Can Alpaydıncı, Aynur Arslan, Gülistan Arslan, Rojda Arslan, Muaz Arslan, Özgür Arslan b. no. 10088/16)

Başvuruculardan Mazlum Dolan Dicle Haber Ajansı muhabiri olup haber takibi amacıyla Sur’da bulunduğu sırada güvenlik güçlerinin açtığı ateş altında kaldığını, bölgeden güvenli bir şekilde tahliyesinin sağlanması talebi ile, diğer başvurucular da özetle çoğu bebek yaşta olmak üzere çocukları Sur’da ateş altında binaların bodrumlarında mahsur kaldıklarını, temel ihtiyaçlara erişimlerinin olamadığını, çocuklar dahil olmak üzere aralarında yaralıların olduğu onlarca insanla can güvenlikleri olmadan mahsur kaldıklarını can güvenliklerinin olmadığını ve bu nedenle yaptıkları başvuruda çatışma bölgesinden güvenli bir şekilde tahliyelerinin sağlanmasını, Devlet’in sivillerin can güvenliğini düşünmeden, onların yaşam haklarını tehlikeye atacak şekilde operasyonlar yürüttüğü gerekçesiyle İHAS’ın 2. maddesinde düzenlenen yaşam hakkının; zorlu kış koşullarında, dış dünya ile iletişimlerinin kesildiği, elektrik, su, sağlık hizmeti ve diğer kamu hizmetlerine belirsiz bir süre erişemedikleri gerekçesiyle İHAS’ın 3. maddesinde düzenlenen insanlıkdışı muamele yasağının ve 8. maddesinde düzenlenen özel hayata saygı hakkının; belirsiz bir süre, mülki amirlerin kararlarıyla, herhangi bir yasal dayanak olmaksızın evlerinde hapsedildikleri gerekçesiyle İHAS’ın 5. maddesinde düzenlenen özgürlük ve güvenlik hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştü. Dolan başvurusu açısından ayrıca, İHAS’ın 34. maddesinin ihlal edildiğini iddia etmişti.

Mahkeme, 3. ve 8. maddeden yapılan başvurular bakımından tazminat yolunun açık olduğunu belirterek iç hukuk yolları tüketilmediği için kabul edilemez buldu.

[Mahkeme’nin karar arama sitesi Hudoc’ta Dolan ve Diğerleri başvurusunu aradığınızda Hükümet’e bildirilen soruların yer aldığı link, yukarıda yer verilen kısmen kabul edilemezlik kararının olduğu linke yönlendiriyor sizi. O yüzden Hükümet’e sorulan sorular kısmını bu başvuru bakımından çeviremedik.]

Avukat Ramazan Demir’in Tutuklanması Nedeniyle Bireysel Başvuru Hakkının İhlal Edildiği İddiası

Mahkeme Hükümet’e ayrıcaİrfan Uysal, b. no. 63133/15; Adem Tunç, b. no. 4552/16; Faysal Sarıyıldız, b. no. 4684/16; Helin Öncü, b. no. 4817/16; Mehmet Geçim, b. no. 5332/16; Mehmet İnan, b. no. 2105/16; Abdullah Kaplan, b. no. 4159/16, Mehmet Latif Karaman, b. No. 5237/16; Halil Yavuzel ve diğerleri, b. no. 5317/16; Sultan Irmak, b. no. 5628/16; Ahmet Tunç, b. no. 39419/16; Mehmet Balcal, Mehmet Güri Ayaz, Mehmet Çağdavul, Abdullah Çıkmaz, Abdulkerim Özbek, Osman Tankan ve Mevlüt Dadak, b. no. 8699/16; Ahmet Karaduman ve Selahattin Çiçek, b. no. 6758/16; Ahmet Tunç ve Zeynep Tunç, b. no. 4133/16 ve Mazlum Dolan, b. no. 9414/16 başvurularında başvurucuları İHAM önünde temsil eden avukat Ramazan Demir’in bu başvuruları yaptığı sırada gözaltına alınıp tutuklanmasıyla ilgili de bir soru sordu.

Avukat Ramazan Demir, 16 Mart 2016 sabahı ev baskınıyla örgüt üyesi olduğu ve örgüt propagandası yaptığı iddiasıyla gözaltına alınmış, savcılık tarafından “propaganda ve ajitasyon faaliyetleri ile hak ihlalleri, işkence vb. söylemler ve yabancı uyruklu delegasyon olarak bildirdiği şahıslar ile yaptığı röportaj ve görüşmeler ile ülkemizi içeride ve uluslararası arenada zayıf duruma düşürmek”le suçlanmıştı. 6 Nisan 2016 tarihinde tutuklanan Demir, beş aylık bir tutukluluk sürecinden sonra 7 Eylül 2016 tarihinde tahliye olmuştu.

Mahkeme, Demir’in tam da İHAM’a başvuru yaptığı dönemde gözaltına alınıp tutuklanmasının İHAS’ın 34. maddesinde güvence altına alınan bireysel başvuru hakkının etkili şekilde kullanılmasını engelleyip engellemediğini ve savcının Demir’in hangi faaliyetlerini “uluslararası arenada ülkeyi zayıf duruma düşürmek” olarak tanımladığını sorarak Hükümet’ten bu konuda da savunma istedi.