35 yılı aşkın bir süredir varlığını Türkiye’nin temel insan hakları sorunlarına ve insan hakları ihlallerinin mağdurlarına çare bulmaya adamış İnsan Hakları Derneği’nin Eş Genel Başkanlığını 15 yıldır sürdüren değerli arkadaşımız Avukat Öztürk Türkdoğan ve İnsan Hakları Derneği ile dayanışmak için buradayız.
İnsan Hakları Derneği, İçişleri Bakanlığı Müfettişleri tarafından önce 2016 yılında, daha sonra 2020 yılında denetlenmiş, her iki denetim sonucunda müfettişler Dernek hakkında şikâyette bulunmuştu. 2017 yılında yapılan şikâyet Cumhuriyet savcılığı tarafından verilen takipsizlik kararlarıyla sonuçlanmıştı. 2020 yılı denetiminden bir süre sonra 19 Mart 2021 tarihinde İHD Eş Genel Başkanı gözaltına alınmış ve aynı gün adli kontrol ile serbest bırakılmıştı. 2020 yılındaki denetim sonucu müfettişlerin şikayetleri üzerine bu kez Cumhuriyet Savcılığı, İHD Eş Genel Başkanının Türk Ceza Kanunu’nun 125.,301. ve 314. maddesinde yer alan suçları işlediğine ilişkin iddialarının yer aldığı üç iddianame hazırlamış, ilgili mahkemeler de bu iddianameleri kabul ederek kovuşturma sürecini başlatmışlardır.
TCK’nın 125. ve 301. maddelerinde yer alan suçlamalar, doğrudan İnsan Hakları Derneğinin faaliyetlerine yöneliktir. İçişleri Bakanının eylemlerini ve söylemlerini eleştiren bir açıklama ve çok uzun zamandır her yıl 24 Nisan tarihinde İHD tarafından yapılan “Ermeni Soykırımını Tanıma Çağrısı suç olarak tanımlanmıştır. Bunlar, daha önce Cumhuriyet savcısının takipsizlik kararı verdiği iddialardır.
Bugün 22 Şubat günü OHAL döneminde ihdas edilmiş olan Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesinde ilk duruşması yapılacak olan davada Öztürk Türkdoğan’ın İnsan Hakları Derneği Eş Genel Başkanı sıfatıyla yaptığı savunuculuk faaliyetleri cezalandırılmak istenmektedir. Örgüt üyeliği suçunun ve bu suça ilişkin Avrupa İnsan hakları Mahkemesinin saptadığı belirsizliğin insan hakları savunuculuğu faaliyetlerini kapsayacak şekilde genişletilmesi hiçbir şekilde kabul edilemez.
İnsan Hakları Derneğini ve Eş Genel Başkanını hedef alan bu iddianameler, insan hakları savunucularının susturulması ve sindirilmesi yoluyla işkencenin, ayrımcılığın, şiddetin, hukuksuzluğun ve cezasızlığın meşru sayılarak üstünün örtülmesi iddianameleridir.
Bu iddianame, aynı zamanda Türkiye’de insan hak ve özgürlüklerini savunan tüm hak savunucularına ve bağımsız sivil toplum örgütlerine de yönelik bir tehdittir.
Aşağıda imzası bulunan insan hakları örgütleri olarak, biz insan hakları savunucuları ve örgütleri Türkiye’de hiçbir ayrımcılığa izin vermeden herkesin eşitliği ve özgürlüğü ve adalet için mücadele etmeye, Anayasa’nın 90. Maddesi gereği iç hukukun parçası sayılan uluslararası insan hakları standartlarını hayata geçirmeye ve haksızlıklara karşı durmaya devam edeceğiz.
İnsan hakları mücadelesine yönelik bu tür baskıların hak örgütleri olarak ne mücadelemizi ne de dayanışmamızı zayıflatamayacağını herkesin bilmesini isteriz.
İnsan hak ve özgürlüklerini savunmaya, birbirimize sahip çıkmaya devam edeceğiz.