Ana içeriğe atla
Ana Sayfa
05.11.2024

Yeni podcast: 1964 Rum Sürgünü’nün 60. yılında zorunlu göç ve mülksüzleştirme

<< TÜM HABERLER

1964 yılında Türkiye’deki Yunan pasaportlu Rum vatandaşların zorla yerinden edildiği sürgün bu yıl 60. yılına girdi. Yeni podcast serimiz “Apelasis: 1964 ve Ötesi” sürgünün 60. yılını vesile ederek dinleyiciyi kolektif bir tartışmaya davet ediyor. 

istos yayın ve Hafıza Merkezi’nin birlikte hazırladığı podcast serimiz her cuma saat 14:00’dayayında olacak. Her bölüm farklı isimler, kronolojinin ve sınırların ötesinde, hukukun, vatandaşlığın, sanatın, basının, mülkiyetin, toprağın ve hayvanların kesişiminde zorla yerinden edilmelerin sürekliliğini ve bugününü tartışacak. 

Doğrudan 1964 Rum Sürgünü’nü konu edinmenin yanı sıra zorla yerinden etme pratiklerine çok boyutlu bir perspektiften yaklaşacak seri kapsamında 7 bölüm yayınlanacak. Her bölümde tarih, akademi, sanat, medya gibi farklı alanlarda üreten kişiler sürgün ve mülksüzleştirme politikalarının farklı veçhelerini ve sistemik karakterini tartışacaklar.

16 Mart 1964 tarihinde yayımlanan bir kararnameyle, Türkiye’de yaşayan 12 binden fazlaRum’un zorla yerinden edildiği sürgünün (apelasis) üzerinden 60 yıl geçti. Yunanistan pasaportlu İstanbullu Rumların, 48 saat ila 10 gün arasında, yanlarına sadece 20 kiloluk kişisel eşyaları ve 20 dolar karşılığındaki Türk lirası almaları müsaade edilerek gerçekleştirilen sürgüne, banka hesaplarının bloke edilmesi, mal varlıklarına tedbir konması gibi uygulamalar eşlik etti. Hakkında tehcir kararı çıkanların akrabalarının da ülkeyi terk etmek zorunda kalmalarının ardından zorunlu göçe maruz bırakılanların sayısının 45 bine vardığı tahmin ediliyor. 

Cumhuriyet tarihi boyunca süregelen göç ve mülksüzleştirme politikalarının bir durağı olan 1964 Rum Sürgünü, hem yaşandığı döneme hem de öncesi ve sonrasında toplumsal hafızamızda yer edinmiş birçok meseleye dair çok katmanlı olguları ortaya çıkarıyor. Sürgünün 60. yılı vesilesiyle hazırladığımız bu podcast serisinde, “geçmişin acılarını vicdanlarda yad eden” bir yaklaşımın ötesinde, onun tarihsel sürekliliğine ve bugüne etkisine dair kolektif bir tartışmayı başlatmayı umut ediyoruz.