Yazan: Hasan Cemal
Yayımlandığı yer: T24 13 Ağustos 2018
Haberiniz var mı?
Yarın bir gazeteci daha hapse giriyor: Murat Çelikkan.
1 yıl 6 ay hapis yatacak.
Türkiye’nin gazeteci hapishanesi büyüdükçe büyüyor, ne hazin.
Meslektaşları, dostları, sevgili Murat’a bir uğurlama yemeği düzenlediler.
Gecenin esprisi şuydu:
“Dışarıdaki antidemokratik ve baskıcı hayattan kurtulmak için içeriye kaçıyor Murat…”
Olabilir.
Böylesine düşünceler, bugünkü gibi karanlık dönemlerde bazen insanın aklına düşebiliyor.
Suçu ne miydi Murat’ın?
Kürt gazetecilerle dayanışma için Özgür Gündem gazetesinde bir günlük genel yayın yönetmenliği yapmak…
Hepsi bu.
Bunun için zindanın kapısı açıldı 18 aylığına…
Murat Çelikkan, mahkemedeki savunmasında demişti ki:
İfade özgürlüğü demokratik bir toplumun olmazsa olmaz yapı taşlarından birini oluşturur.
Türkiye’nin de taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne göre ifade özgürlüğü rahatsız eden, şok eden, üzen muhalif haber ve yorumları da kapsamaktadır. Tek sesli bir toplum demokratik bir toplum değildir. Gerçeğin iktidarların farklı versiyonları ve bileşenleri tarafından hegemonik olarak dayatıldığı toplumlar demokratik toplumlar değildir. Tarih, iktidarlar tarafından dayatılan tek boyutlu, tek sesli, tek odaklı toplum mühendisliklerin insanlık için ne denli büyük yıkımlara yol açtığının örnekleriyle doludur. Çağımızda gerçeği ortaya çıkarmak için verilen mücadele toplumların çatışmalarını demokratik yollarla çözme çabalarına destek vermektedir. Savaşı değil, barış içinde bir arada yaşamak isteyen toplumların bu arzularını güçlendirmeye yaramaktadır. Haber veren, gazetecilik yapan ve ifade özgürlüğünü savunan insanları cezalandırmak ve mahkum etmek sadece o insanlarla sınırlı kalmayıp demokratik düzeni de yaralamaktadır.
Sevgili Murat’ın ‘suç’unu ben de işlemiştim.
Murat gibi ben de Kürt meslektaşlarımla dayanışma için Özgür Gündem’de bir günlüğüne genel yayın yönetmenliği koltuğuna oturmuş, hatta fiyakalı laflar da etmiştim.
Kürt gazeteciler özgür değilseTürk gazeteciler de özgür değildir. Kürt meslektaşlarımın ifade özgürlüğü için ne kadar destek verebilirsem, ben de o kadar özgürleşirim. Kürt coğrafyasında yaşanan acılara, dökülen kan ve gözyaşına kayıtsız kalamam, bu gerçeklere sırtımı dönemem. Acılara dokunmalıyım, acıları yüreğimde hissedebilmeliyim. Böyle yapmazsam, hem mesleğime hem demokrasiye ihanet etmiş olurum. Medyanın bağımsızlık ve özgürlüğü için, gazeteciliğin temel ilkeleri için dayanışma içinde olmalıyız. Ben de bunun için, bir günlük genel yayın yönetmenliği yapmak üzere Özgür Gündem’e geldim. Haberlere ‘devlet gözü’yle bakmak yoktur demokrasilerde. Bu ancak diktalara, otoriter rejimlere mahsustur. Demokrasilerde gazeteci haber yaptığı için yargılanmaz. Hapse atılmaz. Baskı görmez. Bu sadece diktalarda vardır, despotluklarda vardır. Demokrasilerde gazetecilere terörist gözüyle bakılmaz.
Bunları söyledim, ben de hapis cezasına mahkûm edildim. Ama benim sevgili Murat’tan bir farkım oldu. Benim ceza para cezasına çevrildi, onunki çevrilmedi.
Hani ne denir, kader utansın!
Sevgili Murat;
Hapishanede geçireceğin zamanlarda bil ki yalnız değilsin.
Bil ki, seni düşünenler var.
Bil ki, senin gibi düşünenler var.
Canını sıkma kardeşim.
Yarından tezi yok, tezgâha at bir kitap, onu yazıp onunla birlikte çık içeriden…
Biliyorum, dışarıdan gazel okumak kolay ama yazmaktan başka ne yapabilirim ki?..