Yazan: Hüsnü Öndül
Yayımlandığı yer: EVRENSEL 5 Ekim 2017
Çok değerli insan hakları savunucusu arkadaşımız, Gazeteci Murat Çelikkan, Özgür Gündem gazetesi genel yayın yönetmenliğini bir gün için ve dayanışma amacıyla üstlenmişti. Gazetede yayımlanan haberler nedeniyle yargılanmış ve sonuç olarak 1 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmıştı. Cezası kesinleşti ve 14 Ağustos tarihinden beri de Kırklareli Cezaevinde tutuluyor.
Bir iş olarak gazetecilik , insan hakları bakımından, mesleki faaliyeti aşan boyutları olan bir faaliyettir. Avukatlık gibi, hekimlik gibi…
Şöyle ulusal üstü bir belgeye gidelim. Birleşmiş Milletler, İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’nin kabul ve ilan edilişinin arifesinde, 9 Aralık 1998 tarihinde, kısa adı İnsan Hakları Savunucularının Korunması Bildirgesi’ni kabul ve ilan etmişti. Bu bildiriye göre, herkesin, bireysel olarak ya da başkalarıyla birlikte, insan haklarını savunma hakkı vardı. İnsan hakları savunucusu da bireysel olarak ya da başkalarıyla birlikte, insan haklarını korumak ve geliştirmek için çalışan kişilere denirdi.
Gazeteciler, aralarında kendi haklarının da bulunduğu hakları ve en başta ifade özgürlüğünün çok önemli bir parçası olan haber alma ve yayma hakkını konu alan faaliyet içinde olan insanlardır. Haberde aynı zamanda toplum yararı vardır.
Türkiye’de, son bir yıldır, hapisteki gazetecilerin sayısı 150’ler, 170’lerde dolaşıyor. Binlerce insana fikirlerini beyan ettikleri için davalar açılıyor. Sosyal medya hesapları tam kontrol altında ve soruşturma baskısı sürdürülüyor.
12 Eylül döneminde ve ’90’lı yıllarda “Türkiye’de düşünce suçu yok ve hapiste düşünce suçlusu yok” diyordu yönetenler. Şimdilerde yüksek sesle “Hapiste gazeteci yok, fikir suçlusu yok” diyorlar..Örnekler çok da Murat Çelikkan, tam da gazetecilik faaliyeti nedeniyle, bir gazeteyle basın özgürlüğü, ifade özgürlüğü dayanışması için üstlendiği görev nedeniyle yargılandı ve şimdi hapiste. Onun gibi 50’nin üzerinde hak savunucusu bu görevi dayanışma, protesto ve basın ve ifade özgürlüğünün korunması için üstlenmişti.
Murat’ın gösterdiği dayanışmanın başka bir örneği , sivil itaatsizlik biçiminde, ’90’lı yıllarda Şanar Yurdatapan öncülüğünde gösterilmişti. İçeriğinden bağımsız olarak mahkum olmuş ve yasalar karşısında yargı kararıyla suç olarak nitelendirilen yazıların yayımcısı olmak!
Ben de bir kitabın yayımcısı olmuştum, hatırlıyorum.DGM’de, Genelkurmay Askeri Mahkemesinde, Üsküdar ağır ceza ve Asliye ceza mahkemelerinde yargılanmıştık.
Mahkum olmuş yazıları yayımlamıştık, sağcı ya da solcu yazar demeden.
Murat Çelikkan’ın bugün yarın, aldığı cezanın süresi bakımından dışarı çıkması gerekiyor. Fakat ne yazık, Türkiye’de zaten sorunlu olan hukuk anlayışı ve uygulaması nedeniyle bilemiyoruz nasıl bir yasa uygulaması ile karşılaşacağımızı.
“Gazetecilik suç değil”, bunu biliyoruz. Ama ne yazık, Türkiye’de gazeteciler bunu pankartlara yazmak, adliye önlerinde eylemle bunu duyurmak zorunda kalıyorlar.
Bu sorun bazen de sadece onların sorunuymuş gibi algılanıyor. Oysa ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü hepimizin özgürlüğüdür. Sorun da hepimizi ilgilendiriyor. Gazeteciler, biz bilgiye, habere, hakikatin bilgisine sahip olalım diye uğraşıyorlar. Basın özgürlüğü bir insan hakkı olarak benim hakkımdır. Gazeteci, ben hakikatin bilgisine sahip olayım diye uğraşıyor.
İfade özgürlüğü, demokrasinin test edildiği bir alan.
İfade özgürlüğü hakkı korunuyorsa orada demokrasi vardır…
Gazetecilerin sloganlarına sahip çıkalım:
Gazetecilik suç değildir!Gazetecilere özgürlük!