Yazan: Fatih Polat
Yayımlandığı yer: Evrensel
Tarih: 16 Ağustos 2017
Murat Çelikkan, Özgür Gündem gazetesiyle dayanışmak amacıyla bir günlük yayın yönetmenliği yapmış olan isimlerden biri. Ve şu anda cezaevinde.
Aynı zamanda Hafıza Merkezi Eş Direktörü olan Murat Çelikkan’ın 1 yıl 6 ay hapis cezasına mahkum olduğu nöbetçi yayın yönetmenliği kampanyasına ben de katılmıştım.
Çözüm sürecinin son bulmasının ardından yeniden başlayan çatışmalı süreçte, Kürt basınının en önemli yayın organlarından Özgür Gündem çok sayıda soruşturma, dava ve sansürle yüz yüze kalmıştı. Bu baskı politikasına karşı 3 Mayıs 2016’da Basın Özgürlüğü Günü’nde “Nöbetçi Genel Yayın Yönetmenliği” kampanyası başlatıldı. Kampanyaya katılan gazeteci, aydın, sanatçı, bilim insanlarından oluşan 100’ü aşkın kişi, Özgür Gündem ile dayanışmak amacıyla, gazetenin birer günlük genel yayın yönetmenliğini üstlendiler. Bu görevi üstlenen 38 kişiye dava açıldı, ceza alan 18 nöbetçi yayın yönetmeninin cezaları 2 yıl ertelenirken, Murat Çelikkan’ın cezası “Duruşmadaki davranışları ile yeteri kadar pişmanlık göstermemiş olması” gerekçe gösterilerek ertelenmedi.
Bu arada, o davaların birçoğunu izlemiş biri olarak şunu da hatırlatmam gerekiyor. Aslında Özgür Gündem ile dayanışmak amacıyla nöbetçi genel yayın yönetmenliği yapmış olanlardan hiç biri pişmanlık göstermedi ve birçoğu savunmalarını “Gazetecilik suç değildir” diyerek bitirdiler. Murat’ın cezaevine girmesine karar verenler, TİHV Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, RSF Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu ve Aziz Nesin’in oğlu Yazar Ahmet Nesin’i yine Özgür Gündem nöbetçi yayın yönetmenliği gerekçesiyle; Necmiye Alpay ile Aslı Erdoğan’ı da Özgür Gündem’in yayın danışma kurulu üyesi oldukları için tutuklamıştı.
Bu kararı şimdi de Murat için işlettiler. Hukuki gerekçelerden tamamen yoksun olarak, onlar için sembolik anlamları da belli tercihlerle ve belirli aralıklarla aramızdan birilerini tutukluyorlar. Geriye kalanlara da maalesef bunun gerekçelerini anlamlandırmaya çalışmak düşüyor. Öyle bir dönemdeyiz.
Gelelim bendeki Murat’a. Ben Murat Çelikkan’la 1995 yılının haziran ayında, onun Evrensel’in haber müdürü olarak görev yaptığı dönemde tanıştım. Sabah yazı işlerine hep derli toplu bir gündemle gelen ve haber gündemlerini sıralarken, bağlantılarına da işaret eden, insanlarla sakin ve tebessümle ilişki kuran bir insan olan Murat, işini hep titiz yapar.
İnsan hakları mücadelesi ile gazetecilik, Murat Çelikkan’ın kişiliğinde birbirini tamamlar ve hak temelli bir gazetecilik anlayışı onun gazeteciliğinin en belirgin özelliklerindendir.
Varlığıyla güven veren kişiliği ile onunla yakın çalışmaktan çok keyif aldım. Murat ile Metin Göktepe ve Musa Anter gazetecilik ödülleri yarışmalarının jürilerinde de çalıştım. Her biri verimli mesleki değerlendirmelerin yapıldığı, huzurlu ve iyi çalışmalardı.
Murat ile temasımın olduğu bir başka çalışma da, Emek-Barış-Demokrasi Blokunun seçimlere DEHAP çatısı altında girdikleri 3 Kasım 2002 seçimleriydi. Ben o dönem, bu blokun basın ve aydın çalışmasını yürüten koordinasyonunun bir üyesiydim. Murat Çelikkan o dönemde Radikal gazetesinde yazıyordu ve bizim çalışmamızın bir parçasıydı. Radikal’de yazdığı yazıdaki “DEHAP’ı desteklemek için DEHAP’lı olmak gerekmiyor” cümlesi bizim anlatmak istediğimizin parlak bir özeti olmuştu ve o dönemin seçim çalışmalarında sıkça kullanıldı. (Murat Çelikkan, DEHAP’a destek, Radikal, 17/10/2002)
Murat’la daha sonra, üniversiteden arkadaşım olan, Barış imzacılarından Prof. Dr. Mine Gencel Bek’in de koordinasyonunda bulunduğu bir çalışmada bir araya geldik. 1990’larda ve bugün gazetecilik yapanların deneyimlerini karşılaştırmalı olarak paylaştıkları bir çalışmaydı.
22 yıllık bir tanışıklık ve yukarıda özetle anlattığım bir tarihin ardından Murat Çelikkan, aynı suçun ortağı olduğum bir dayanışmanın bedelini ödemek için şu anda cezaevinde.
Yaşamı boyunca attığı adımları, kendinden emin olarak atanlar için karşılaştıkları bu tür durumlar şaşırtıcı değildir. O cezaevine, kendisinin de ifadesiyle ‘çok doğru ve güzel bir iş’ yapmış olmanın iç huzuru ile gitti ve çıktıktan sonra da sahip olduğu etik değerler üzerinden yine yeni dayanışmalarla yoluna devam edeceğini, onu tanıyanlar olarak biliyoruz.
Onu ve yan yana durarak aynı suçları işlemeyi özleyeceğiz.