Mardin’in Dargeçit ilçesinde 1995 yılında 8 sivil yurttaş (8 kişiden biri olan Hikmet Kaya delil yetersizliği sebebiyle dava dosyasına dahil edilmedi) ile uzman çavuş Bilal Batırır’ın öldürülme olayına ilişkin Adıyaman’da görülen davanın ilk duruşması 1 Ekim günü görüldü. Bir sonraki duruşma 29 Aralık 2015’te.
90’larda özellikle Kürt illerinde işlenen yargısız infaz ve zorla kaybetme suçlarına ilişkin son dönem açılan davalardan olan Dargeçit davası 2014 yılında açılmıştı. Dava kapsamında Mardin Jandarma Komutanı Hurşit İmren, Dargeçit Jandarma Komutanı Mehmet Tire, Jandarma Karakol Komutanı Mahmut Yılmaz, Jandarma Karakol Komutan Yardımcısı Haydar Topçam ve Jandarma Karakolunda şoför olarak görevli Kerim Şahin, ayrıca ek iddianame ile Faruk Çatak, Mahmut Ayaz, Naif Çelik, Ramazan Savcı, Kemal Kaya, Mehmet Acar, Faik Acar, Hüseyin Altunışık, Mehmet Emin Çelik, Sadık Çelik, Fethullah Çelik, Bahattin Ergel, Osman Demir ve kimliği tespit edilemeyen iki köy korucusu, taammüden öldürme suçlamasıyla çeşitli derecelerde ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istemiyle yargılanıyorlar.
Davanın ilk duruşmasına sanıklardan yalnızca Hurşit İmren katılırken, diğer sanıklar mazeret göstererek katılmadılar. Hurşit İmren kendisine yönelik suçlamaları reddettiği savunmasında, kaybedilme olayı sırasında Mardin dışında görevli olduğunu, olayla ilgili tanıklık yaptıktan sonra kaybedilen uzman çavuş Bilal Batırır’ı tanımadığını ifade etti.
Dava künyesi, yargılananlar, isnat edilen suç, istenen ceza ve iddianamenin seyri ile ilgili tüm detaylar için tıklayın.
Hurşit İmren savunmasında aynı zamanda, Mardin’de görev aldığı dönem boyunca (1994 – 1996) kaybolan insanların sayısının artıp artmadığını bilmediğini ifade etti. Oysa Hafıza Merkezi olarak yaptığımız çalışmalar sonucu elde ettiğimiz kesin olmayan verilere göre bu sayı, Hurşit İmren’in görev yaptığı 2 sene içinde çok keskin bir artış göstermektedir. Rakamlara baktığımızda 1994 yılında 68, 1995 yılında 43 kişinin kaybedildiğini görüyoruz. Hurşit İmren’in göreve başlamasından önceki yıl olan 1992’de 6 kişi, Temmuz ayında görevi bıraktığı 1996’da ise 15 kişi kaybedilmiştir. Rakamlar bize bu dönemde zorla kaybetme pratiğinin rastlantısal olamayacak kadar sistematik ve yaygın bir biçimde uygulandığını gösteriyor.
Mahkeme ana hatlarıyla;
Kayıp Tarihinde Başka Yerde Görevli Olduğuna Dair
“Üzerime atılı suçlamaları kabul etmiyorum. Benim hakkımda Bilal Batırır ile ilgili iddialar ise gerçek dışıdır. Ben hatırladığım kadarıyla 15/02/1996 tarihi ile Mayıs sonu Haziran ayları 1996 tarihleri arasında Diyarbakır’da taburum ile birlikte görevliydim. Kaybolduğu iddia edilen 08/03/1996 tarihinde taburum ile Dargeçit’te görevli değildim. Bununla ilgili olarak tanıklarımı açık kimlik ve adres bilgilerini avukatım bildirecektir. Ben çalıştığım dönem içerisinde PKK ile yoğun mücadele içerisinde olan bir kişiydim. PKK’nin telsiz kayıtlarında benim öldürüldüğüm dahi konuşulmuştur. Yoğun mücadeleden dolayı hedef olarak seçildiğimi düşünüyorum.”
İlçe Jandarma Komutanlığı ile İlişkisi Hakkında
“Ben çalıştığım dönem içerisinde koordinasyon ve istihbarat amacıyla ilçe jandarma komutanlığına gelip giderdim. Ancak o tarihte Dargeçit’ten henüz polis teşkilatı bulunmadığından ilçe jandarma komutanlığının asker kadrosu kalabalıktı. Kaymakam ve hakim savcılar da ilçe jandarma komutanlığında kaldığı için ben ve taburumdan hiçkimse ilçe jandarma komutanlığında gece hiç kalmadık. Nerede görevliysek orada bulunuyorduk. Suçlamalar asılsızdır. Kabul etmiyorum.”
Bilal Batırır ile Olan Tanışıklığına Dair
“Uzman çavuş Bilal Batırır’ı tanımam. Ailesi ile aramda bir husumet yoktur. Dönemin Dargeçit Belediye Başkanı Mehmet Tevfik Vural’ı tanırım. O dönemki istihbarat kaynaklarından aldığımız bilgiye göre bu şahsın eşi ve çocuğu PKK terör örgütü tarafından öldürülmüş, kendisi de yaralanmış. Daha sonra İstanbul’da hayatının bağışlanması karşılığı örgüt ile anlaştığını ve bu nedenle belediye başkanı olduğu dönemde soruşturma geçirdiğini biliyorum. Kendisi ile kişisel bir husumetim yoktur. Biz güvenlik görevlisi olarak görev yaptığımız bölgede bulunan belediye başkanları ile, korucularla, kaymakamlarla ve hakim savcılar ile insani ilişkiler kurarak görüşüp konuşmuşuzdur. … Uzman Çavuş Ali Arısoy ile görüşmüş olabilirim. Ancak kendisini hatırlamıyorum. Aramızda kişisel bir husumet yoktur. Ben Mardin komando tabur komutanıydım. İlçe jandarma komutanlığı emrinde hiçbir personel benim emrimde değildir. Bilal Batırır da ilçe jandarma komutanlığı emrinde personeldir.”
Kemiklerin Bağözü Köyünde Bulunmasına Dair
“Bağözü köyü benim görev yaptığım görevde boş bir köydü. Dargeçit çıkışında ilçe jandarma komutanlığına 500 metre mesafede insanların kemiklerinin çıktığı kuyudan haberim yoktur. 2 öğretmenin ve müteahhidin öldürülmesinden sonra Dargeçit’te çalıştığım dönemde Çelik soyisimli korucular olduğunu biliyorum. Fevzi Çelik ile bir tanışıklığım ve husumetim yoktur. Naif Çelik isimli korucunun bu yıl PKK’lılar tarafından öldürüldüğünü biliyorum. O dönemde günlük olarak örgüt ile haberler veren yanılmıyorsam Özgür Gündem isimli gazeteyi takip ederdik. Hatırladığım kadarıyla 17 insanın kayıp olduğundan bahsedilmişti. Bunun üzerine İnsan Hakları Derneği’nden geldiklerini söyleyen kişiler benimle görüştüklerinde ben kayıp sayısının 1000 civarında olduğunu ve bunların örgüte katıldıklarını değerlendirdiğimizi söyledim.”
CHP Üyeliğine Dair
Ben CHP’den atılmadım. 30/11/2013 tarihinde belediye başkanlığı adaylığım Parti Meclisi’nde onaylandı. Ancak 16/01/2014 tarihinde adaylığım iptal edildi. Bu iptal işleminde Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu’nun etkin olduğunu öğrendim.
Görev Döneminde Kayıpların Artmasına İlişkin
“Çalıştığım dönem içerisinde kaybolan insanların sayısının artıp artmadığını bilmiyorum. PKK terör örgütü 1984 ve 1999 yılları arasında o bölgede görev yapan silahlı kuvvetler mensuplarını suçlamak suretiyle 1948 yılında imzalanan Cenevre Savaş Dışı Suçlar Sözleşmesi uyarınca siyasi ödünler elde etmek istemektedir. Ben devre arkadaşım Cemal Temizöz de 2011 yılından bu yana suçlar ile ilgili yargılanmaktadır. En son duyduğuma göre Cumhuriyet Savcısı beraat yönünde mütala vermiştir.”
Kaybetme Olayı ile İlişkisine Dair
“1995 yılında 2 öğretmenin ve 1 müteahhidin öldürülmesi olayından sonra ben Dargeçit halkını bir meydanda toplamadım. İlçe Jandarma Komutanı Mehmet Tire’ye toplanan halk önünde hesap sormadım. Nurullah Yıldırım’ı tanımıyorum. Aramızda bir husumet yoktur. Ben 1996 yılı Temmuz ayında Mardin’den tayin olarak ayrıldım. Geriye yönelik çalıştığım 2 senelik süre içersiinde Dargeçit ilçesine ve kırsalına göreve kaç kez gittiğimi hatırlamıyorum. Ben 2 sene Mardin’de çalışmama rağmen yaklaşık 1 seneden fazlasını Mardin il ve ilçelerinin dışarısında başka illerde ve Kuzey Irak’ta çalıştım. … Maktüller Süleyman Seyhan, Nedim … Mehmet Emin Aslan, Davut Altunkaynak, Abdurrahman Olcay, Abdurrahman Coşkun’u tanımıyorum. Sadece Süleyman Seyhan’ı 2011 yılı sonrası gazete yayınlarında resmini gördüm. Cumartesi Anneleri adlı sivil toplum hareketini duydum.”
Dargeçit davası hakkında diğer detaylar için tıklayın.