Impunity Watch’un hafızalaştırmayla ilgili bir toplantısı vesilesiyle Kamboçya’daydım. Bir hafta kadar kaldığım bir ülke hakkında yazmanın tüm risklerini de göze alarak ülkenin çatışma geçmişine ve bu geçmişle yüzleşme çabalarına değineceğim.
Chum Mey
Krang Tachann-Anıt
Krang Tachann-Mabedi
Krang Tachann Toplum Merkezi
Toul Sleng
Toul Sleng’de gerçekleştirilen işkence anlatılıyor
Kamboçya Güneydoğu Asya’da yer alan tropikal iklimin hakim olduğu bir ülke. Batısında Tayland, doğusunda Vietnam ve kuzeyinde Laos yer alıyor.Sıcaklık tüm yıl 25-30 derece arasında seyrediyor. Benim orada bulunduğum günler ‘Islak Mevsim’e denk geliyordu. Mevsimin adından da anlaşıldığı gibi bu dönemde düşen yağış miktarı artıyormuş. Kırsal alanda yemyeşil pirinç tarlaları ve yüksek kolonların üzerine oturtulmuş ahşap evler var.
Ve ülkenin her yerine yayılmış 19 bin toplu mezar… Kanlı bir geçmişi hatırlatan ölüm tarlaları (killing fields)… Kamboçyalılar bir yandan yoksullukla boğuşurken bir yandan da yıllar boyu süren şiddetin açtığı yaraları sarmaya çalışıyor.
Kamboçya denilince insan haklarıyla ilgilenen bir kişinin aklına ilk olarak Kızıl Kmerler (Khmer Rouge) dönemi geliyor genelde. Kızıl Kmerler iktidarı, şiddet politikalarıyla özgün bir yere sahip evet. Fakat sanılanın aksine ülkenin şiddet tarihi Kızıl Kmerlerin iktidarda kaldığı 3 yıl 8 ay 20 günden çok daha geniş bir zamana yayılıyor.
Kamboçya, bir dönem Fransa’nın dört bir yana yayılan kolonilerinden biri olmuş. 1953’te bağımsızlık ilan edilerek egemen bir devlet kuruluyor. Bağımsızlıkla birlikte iktidara gelen Kral Sihanouk’un otoriter yönetimi başka hiçbir siyasi düşüncenin örgütlenmesine izin vermiyor. Bu dönemde içinde Kızıl Kmerlerin de bulunduğu sol gruplar baskının da etkisiyle radikalleşiyor ve 1968’de iktidara karşı silahlı mücadele başlatıyorlar.
1970’de sağ eğilimli Cumhuriyetçiler, kralı bir darbeyle devirdikten sonra ülke bir iç savaş dönemine giriyor. Bir tarafta yeni iktidar öbür tarafta ittifak kuran eski düşmanlar (komünistler ve kralcılar)… Eski Kral’ın kırsaldaki popülaritesinin de katkısıyla binlerce kişi iktidara karşı yürütülen savaşta muhalifler tarafından mobilize ediliyor. Bu esnada komşu Vietnam’da ise meşhur savaş var. Kuzey Vietnamlı komünistler Güney Vietnam’a yaptıkları operasyonlar için Kamboçya’yı üs olarak kullanıyorlar. Bu dönemde Kuzey Vietnamlıları yok etme gerekçesiyle ABD’nin B-52 uçakları kırsal alanları bombalayarak binlerce insanın ölümüne neden oluyor. Bombalamayla birlikte 1970 – 75 arasında çoğu sivil olan yarım milyon insanın öldüğü tahmin ediliyor.
Dolayısıyla ülkenin şiddet tarihi Kızıl Kmerlerle başlamamış.
Kızıl Kmerler, 1975’te başkent Phnom Penh’i ele geçirince Demokratik Kampuchea (DK) adını verdikleri rejim başlıyor. Beraber savaştıkları kral yanlılarını ve diğer grupları daha iktidarı ele geçirmeden ve iktidar sonrasında bastırarak kendi siyasetlerini ülkede tamamen egemen kılıyorlar. Gücü eline geçiren Kızıl Kmerler, Maocu ütopyaları gereği başkenti boşaltıp binlerce insanı kırsala sürdükleri bir toplumsal mühendislik projesine girişiyorlar. Aslında Kızıl Kmerler bu projeyi başkenti ele geçirmeden önce egemen oldukları çok geniş bir sahada uygulamaya başlamışlar. İnsanları zorunlu olarak çalıştırmak ve itiraz edenleri yok etmek bu politikanın unsurları. İç savaş hafızası, eğilip bükülmeyen ideolojileri ve zenofobi, Pol Pot yönetimindeki DK rejiminin katliamlarına zemin hazırlamış. Yüzlerce ölüm tarlasında kendilerine muhalif olanları, işbirlikçi olmasından şüphelendiklerini ve daha önceden kendi saflarında olup “ihanet” edenleri öldürmüşler. Açlıktan, aşırı çalışmadan ve hastalıktan ölenleri de katınca, bu yıllarda en az 1,5 milyon kişinin bu yıllarda hayatını kaybettiği belirtiliyor.
Zenofobik karakterinin de etkisiyle karşısına aldığı Vietnam, DK rejiminin devrilmesine neden oluyor. Sonuç olarak, 1979’da iktidar Vietnam destekli partinin eline geçiyor ve Kızıl Kmerler pes etmeyince, tam 12 yıl sürecek bir iç savaş dönemi başlıyor. Savaşan iki tarafın da arkasındaki uluslararası güçler savaşın uzun süre devam etmesinde etkili olmuş. ABD ve Çin, Kızıl Kmerleri desteklerken, yeni rejimi Vietnam ve Sovyetler Birliği destekliyor.
Değişen dünya şartlarının da etkisiyle uluslararası toplum, tarafları bir barış anlaşmasına zorluyor. 1991’de yapılan anlaşmadan sonra bir süre daha çatışmalar devam ediyor. Son Kızıl Kmer liderleri 1998’de teslim olunca silahlı çatışmalar arkasında binlerce ölü bırakarak son buluyor. Dolayısıyla DK rejiminin yıkılmasından sonra da Kamboçyalılar acı çekmeye devam etmişler.
Peki, Kamboçya bu geçmişle nasıl baş ediyor? Milyonlarca ölünün ardından ne yapılır ki? Demokrasi ve insan haklarının kurumsallaşmaması ve sosyolojik bazı nedenlerle insanların yaşadıkları travmaları uzun yıllar dillendiremedikleri belirtiliyor. 2006’da BM’nin desteğiyle ECCC isimli mahkemenin kurulması ve Kızıl Kmer liderlerini yargılamaya başlamasıyla geçmişte yaşanan insan hakları ihlallerine ilişkin çalışmalar hızlanmış. DK rejiminin yıkılmasıyla 1979’da S-21 hapishanesinin Toul Sleng Müzesi‘ne (TSM) dönüştürülmesi dışında uzun yıllar hafızalaştırmaya ilişkin önemli bir çalışma olmamışken 2000’li yıllarda doğan bazı STK’lar geçiş dönemi adaleti ve hafızalaştırma konularında çalışmalar yürütmeye başlamış. Bu çalışmaların önemli bir kısmının Batılı akademisyenler ve uzmanlar tarafından yürütüldüğünü ekleyelim.
“Geçmişe dair yapılacak çalışmaların başarılı olmasını istiyorsak çatışmanın aktörlerini ve sebeplerini iyi analiz etmeli, yapısal adaletsizleri hesaba katmalı, iktidarların manipülasyonundan sakınmalı ve yerel girişimleri desteklemeliyiz.”
Geçiş dönemi adaleti ve hafızalaştırma alanlarında yürütülen bu çalışmalara ilişkin çok ciddi itirazlar var. İlk itiraz, resmi hafızalaştırma projeleri, özellikle de TSM hakkında. Bu projeler geçmişi aşırı basit ve sığ biçimde ele alıyor. Anlatılan “Kızıl Kmerler’in kötü niyetli liderleri gençleri kandırıp kullandı ve halkına sadistçe zulmetti,” hikayesinden ibaret. Bir nevi “kardeşi kardeşe vurdurdular” anlatısı hakim. Bu anlatıyı şüpheli hale getirecek bazı gerçekler ise görmezden geliniyor. Örneğin TSM’nin aslında Kızıl Kmerler’in kendi saflarında savaşanları sorguladığı ve öldürdüğü bir mekan olduğu neredeyse gizleniyor. Bu anlatı ataerkillikten de nasibini almış. Kadınların yaşadığı taciz ve tecavüzler tamamen yok sayılıyor. Resmi anlatı çok fazla sorununun devam ettiği mevcut rejimi meşrulaştırmanın bir yolu olmuş.
Diğer önemli eleştiri ise, adli mekanizmalara çok az kişinin ulaşabilmesi ve sadece bir kaç yöneticinin yargılanmasına yönelik. ECCC‘ye başvuru dönemi kapanmış durumda. Yoksul, genelde duygularını içe dönük yaşayan ve travmaya uğratılmış bir halkın verilen sınırlı sürede ECCC’nin oldukça karmaşık olan başvurusunu tamamlamaları ya da ücretsiz bir avukat bulup bunu yaptırmaları pek mümkün olmamış. Ülkede yaklaşık 2 milyon ölümün faillerinin bir kısmının bugün devletin çeşitli seviyelerinde hâlâ görevde olduğunu da belirtmek gerekiyor.
Kamboçya’da çalışan yerli ve yabancı birçok kişi ve kuruluş sözlü tarih çalışmaları ve belgesel filmlerle geçmişi belgelemeye ve farklı anlatıları ortaya çıkarmaya çalışıyor. Bu çalışmalar kapsamında gittikleri köylerde hâlâ açlık sınırının altında yaşayan, bulaşıcı hastalıklarla boğuşan ve altyapı imkânlarından yoksun insanlarla geçmiş acıları hakkında konuşuyorlar. Tüm bunları görünce “sosyal ve ekonomik koşulları düzelmeyen insanların geçmişi hatırlaması ve anlatması yeterli mi?” sorusu akla geliyor. Geçmişe dair konuşmanın sağaltıcı etkileri olabilir. Ya da çatışmanın taraflarının buluşturulmasının muhakkak ki toplumsal barışa katkısı oluyordur. Ama bugünle dünün ilişkisini kuracak ve yapısal adaletsizliklere değinecek girişimlere daha çok ihtiyaç var gibi.
Dünya’daki çatışmaların birçoğu oldukça karmaşık. Kamboçya’da olduğu gibi. Yaşananlar hiç de hazır formüllerle anlaşılacak kadar basit değil. Bazılarında fail ve mağdur rolleri birbirine karışmış. Bir çoğunda iktidarlar, tarihi işlerine geldiği gibi yazıp, üretmiş. Geçmişe dair yapılacak çalışmaların başarılı olmasını istiyorsak çatışmanın aktörlerini ve sebeplerini iyi analiz etmeli, yapısal adaletsizleri hesaba katmalı, iktidarların manipülasyonundan sakınmalı ve yerel girişimleri desteklemeliyiz.
[1] Impunity Watch’un hafızalaştırma üzerine yaptığı araştırmalar olmasaydı bu yazı yazılamazdı. Raporlara ulaşmak için: http://www.impunitywatch.org/en/publication/108.
[2] Ülkede genç kuşakla çalışan kuruluşlar dikkat çekici işler yapıyor. Merak edenler web sitelerini ziyaret edebilir:
Karuna, Youth for Peace ve Youth Resource Development Program