Mahkeme: Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesi
Esas No: 2014/139
Duruşma Tarihi: 31/10/2016 (13. Duruşma)
İzleme Ekibi: Emel Ataktürk Sevimli, Sidar Avşar, Armanç Arkaş, Mehmet Öner, Ozan Devrim Yay, Uygar Gültekin
Duruşma gününden önceki bir hafta boyunca Şırnak’ta internet dahil olmak üzere iletişimin kesik olması nedeniyle mahkeme heyetine sunulması tasarlanan görev mektubu imzalanmak üzere Şırnak Barosu’na ulaştırılamadı. Görev mektubu olmadığı için, mahkeme heyeti ve taraflara bildirim yapılmadı, yaka kartları takılmadı. Grubun tamamı salonda izleyicilerin bulunduğu bölümde duruşmayı izledi.
Ankara Adliyesi 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nin bulunduğu salonunun önündeki bekleme koridoru takriben 25-30 metrekare büyüklüğünde. Mahkeme koridorunda mağdurlar için ayrı bir bekleme salonu yok. Mağdurlar sanıklar ve sanık vekilleri yan yana bekletiliyor. Neredeyse izleyici sayısı kadar polis, duruşma öncesinde salonun kapısında bekliyordu.
Duruşmanın yapıldığı Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesi duruşma salonu oldukça geniş bir salon. Salonda, konuşmalar için gerektiğinde mikrofon kullanılıyor ve salonun tamamından konuşmalar duyulabiliyor. Ancak, duruşmanın başlamasının çok gecikmesi, öğleden önce 5-10 dakika aralıklarla aynı salonda çok sayıda başka dava için de duruşma konmuş olması nedeniyle salon dışında çok kalabalık birikti. Sık sık kapının da açılmasıyla dışarıdaki gürültü, içeride izleme yapmayı zaman zaman zorlaştırdı.
Sanık avukatları ve müşteki taraf, mahkeme görevlisinin yönlendirmesiyle, aralarında geniş bir mesafe olacak şekilde oturtuldular.
Duruşma öncesinde, salonun kapısında bekleyen polis memurları (çevik kuvvet dahil 25 civarı kişi) salonun içine girerek, izleyiciler ile avukatlar ve müştekiler arasında bir sıraya oturdu. Polislerin oturduğu sıraya polislerden başka kimsenin oturmasına izin verilmedi.
Salona girmek isteyen herkes içeri girebildi. Salonun fiziki koşulları yeterliydi.
Salonda, yargılamanın hızlanmasını sağlamak için kurulan, sesli ve görüntülü kayıt sistemi (SEGBİS) kuruluydu. Ancak mahkeme başkanı duruşma boyunca tutanak yazdırmaya devam etti. Müşteki avukatların sorması üzerine kayıt sisteminin bozuk olduğu söylendi. Mahkeme başkanı öncesinde bilgi vermedi.
Kayıp yakınlarının yanı sıra, Hafıza Merkezi Dava İzleme Ekibi, İHOP görevlisi Dicle Çakmak, HDP İzmir Milletvekili Müslüm Doğan, Hollanda Büyükelçiliği Politik İlişkiler Birinci sekreteri Erik Van Oudheusden ve siyasi işler görevlisi Ertan Keskinsoy (hem kendi ülkeleri hem Avrupa Birliği adına) davayı izlemek için salondaydı.
Duruşma salonunda polis ön sıralara avukatların ve stajyerlerin oturması, diğer izleyicilerin üst sıralara geçmesi çağrısında bulundu.
Milletvekili Müslüm Doğan’ın danışmanının polislerin görüntüsünü aldığı iddiası üzerine tartışma yaşandı. Polis, danışmanın cep telefonunu alarak kontrol etmek istedi, Müslüm Doğan ve danışmanları reddetti.
Duruşmanın saati 09:15 olarak açıklanmıştı. Ancak duruşma saat 10:15’te başladı. Öncesinde duruşmanın geç başlayacağına dair bekleyenlere bildirim yapılmadı. Duruşma başlarken, Mahkeme Heyeti oldukça ağır hareket ederek salona girdi. Gecikmenin nedenine dair bir açıklama yapmadılar.
Duruşmaya, sanık Yavuz Ertürk katılmadı. Avukatları, Ertürk’ün beş gün istirahatli olduğuna dair raporu Mahkeme’ye sundu. Ertürk’ün avukatları, Arda İşgören, Gözde Serengil Ezer, Seyit Kıvanç, Orhan Gür, Oğuzhan Budur, Ertuğrul Onur, Kutlucan Canpolat, Tolga İhsan Duroğlu, Gökhan Aldemir, Taha Çalık, Zühal Karatay, Emre Yıldırım, Ata Gümüş duruşmaya katıldı.
Katılanlar, Mizbah Akdeniz, Sabri Tutuş, Zeki Şimşek, Keleş Avar duruşma salonundaydı.
Katılanların avukatları Erkan Şenses, Muhterem Süren, Hasan Anlar, Nahit Eren, Mahsun Batı ve Cihan Ülsen duruşmaya katıldı.
Mahkeme heyeti, dosyaya yapılan yazışmaları okudu. Kulp Cumhuriyet Savcılığı, Bahri Şimşek, Nesrettin Yerlikaya, Turan Demir, Mehmet Şerif Avar ve Mehmet Şah Atalan’ın ölüm kayıtlarının tescil edildiğine dair yazdığı yazı okundu. 1993 yılında kaybedilen ve 2004’te kemikleri bulunan müştekilerin öldükleri resmen kabul edilmiş oldu.
Sanık avukatlarından Gözde Serengil Ezer, 27/10/2016’da mahkemeye görevsizlik kararı verilmesi için dilekçe verdiklerini söyledi. 6722 sayılı kanunda yapılan değişiklikle terörle mücadele nedeniyle gerçekleştirilen eylemlerin Milli Savunma Bakanlığı iznine bağlandığını ve yargılama için izin alınması gerektiğini belirtti.
Davada, dönemin Kulp Jandarma Bölük Komutanı olarak görev yapan Ali Ergülmez, tanık olarak dinlendi. Ergülmez, İstanbul’da bir mahkemeden görüntülü ve sesli sistem aracılığıyla duruşmaya katıldı. Daha önce çağrılmasına rağmen duruşmaya gelmeyen Ergülmez hakkında zorla getirilme kararı vardı. Duruşmaya başlamak için yaklaşık 15 dakika SEGBİS bağlantısının sağlanması beklendi.
Kimlik bilgileri ve açık adresi sorularak tanık Ergülmez’in kimlik tespiti yapıldı. Adresi ve kimlik bilgileri salondaki herkes tarafından duyuldu. Ergülmez’in ifadesi sonuçta SEGBİS bağlantısı kurulamadığı için sesli, görüntülü alınamadı; tutanağa geçirilerek alındı.
Tanık Ergülmez, 1993-1995 yılları arasında Kulp Jandarma Bölük Komutanı olarak görev yaptığını, sanık Yavuz Ertürk’ün de 1993-1995 yılları arasında Bolu 2. Tugay Komutanı olarak operasyonlara katıldığını söyledi. “Muş, Bingöl, Şenyayla da görev yaptığını biliyorum,” dedi. “Hakkâri, Van ve sınır ötesinde de operasyonlar yapıyordu,” dedi.
Ancak Mahkeme Başkanı tutanağa bu illeri geçirmedi. Katılan avukatlarının itirazı üzerine bu iller tutanağa geçirildi. Mahkeme Başkanı, müşteki avukatlarına karşı, sesini yükselterek ve sinirli bir şekilde konuştu. Avukatların itirazı üzerine, Mahkeme Başkanı tanığa yeniden sordu. Tanık ilk söylediğinden farklı olarak Hakkâri, Van ve sınır ötesi operasyonlarının Ertürk komutasında olup olmadığını bilmediğini söyledi. Mahkeme Başkanı ifadeyi tutanağa bu şekilde geçti.
Tanık Ergülmez, sözlerine devam ederken, birkaç kez mahkeme başkanı “Yorum yapma,” diyerek tanığın sözünü kesti. Ergülmez, Şenyayla’nın bir kısmının Kulp sınırları içinde olduğunu, sanığın komutasındaki birliklerin Alaca köyünde operasyon yapıp yapmadığını bilmediğini, beraber operasyona çıkmadıklarını, sadece gözaltı gibi adli işlem olursa kendilerinin operasyona katıldığını söyledi. Ergülmez, pek çok soruya da “Hatırlamıyorum,” diye cevap verdi.
Mahkeme Başkanı belirgin bir şekilde katılan avukatlarına karşı soru sorma tarzına ve sorularına müdahale edip sözlerini sık sık keserek saygı sınırlarını zorlayan tarzda konuştu; sanık avukatlarına daha ölçülü davrandı.
Hem davacı vekillerinin, hem sanık vekillerinin, ifadelerin zaman zaman tutanağa doğru aktarılmadığı yönünde itirazları oldu.
Müşteki avukatları, tanığı sorgusu sırasında mahkeme başkanı sık sık avukatlara müdahale etti. Bazı sorulara “Dosyayla ne alakası var?”, “Tanık cevap verdi ya,”, “Tanığı sorgulamıyoruz,” diye tepki gösterdi. Ses tonunu sürekli yükseltti.
Müşteki avukatları, Ergülmez’in beyanlarının çelişkili, inanılırlığının tartışılır olduğunu söylediler. Ergülmez’e olayla ilgili daha önce soruşturma açılıp açılmadığı soruldu. Ergülmez “Hatırlamıyorum,” diye yanıtlarken Müşteki avukatları soruşturma açıldığına dair, Ergülmez imzalı bazı evrakları mahkemeye sundular. Aynı dönemle ilgili başka benzer sorulara farklı cevap vermesi üzerine tanığın güvenilir olmadığını ve beyanlarına itibar edilmemesi gerektiğini söylediler. Bazı sorularını değiştirmek zorunda kalsalar da bütün avukatlar soru sordu.
Katılan avukatlarından Erkan Şenses “Kulp ilçesinde marketten alışveriş yapar mıydınız?” sorusunu sorar sormaz mahkeme başkanı sorunun devamını, anlamını ve soruluş amacını beklemeden avukatı azarlayarak “Ne alakası var, böyle soru olmaz” diyerek soruyu kesti. Avukatın soruyu soruş sebebini açıklamasını müteakiben Mahkeme başkanı bu kez aynı sorunun açıklamalı şekilde sorulmasına izin verdi.
Mahkeme Başkanı sanık avukatlarına da birkaç kez benzer şekilde çıkıştı ancak daha saygılı davrandı. Tanığa ve tanık dinlemesinin sonlarında söz alan maktul yakını/katılımcıya düzenli olarak “Sen” diyerek hitap etti. Sanık vekillerine “Siz”, müşteki vekillerine zaman zaman “Siz”, zaman zaman “Sen” diyerek hitap etti.
Mahkeme Başkanı, tanığa soru sorarken sanık Yavuz Ertürk’ten “Paşa” hitabıyla bahsetti.
Mahkeme Heyeti’nin diğer üyeleri, mahkeme savcısı ve sanık avukatları tanık Ergülmez’e soru sormadı.
Duruşmada müştekilerden Misbah Akdeniz söz aldı. Misbah Akdeniz tanığa soru sorma izni istediğinde Mahkeme başkanı azarlar ses tonu ile “Ne soracaksan, gel şuraya dur, sor şimdi ne diyorsan?” diyerek reaksiyon gösterdi.
Akdeniz, Ali Ergülmez’le sık sık görüştüklerini aile gibi olduklarını söyledi. Mahkeme Başkanı “Aile gibiydik” sözünü tutanağa “Samimi” olarak geçirdi. Akdeniz, Ergülmez’le görüştüklerinde “Bana bu operasyonun kendi bilgisi dışında olduğunu söyledi. Bu adam hepimizi öldürür dedi. Ben de aşiretin başına geçtim. Silahlandık ve Ergülmez’in sağ kolu olduk,’’ dedi.
Ergülmez, Akdeniz’i tanıdığını, kendi korucuları olduğunu ancak kendisine bunları söylemediğini dile getirdi.
Duruşma savcısı, sanık avukatları gibi mahkemenin dosyada yargılama yapamayacağını ve görevsizlik kararı vermesi gerektiğini mütalaa etti. Savcı mütalaasında şu ifadeleri kullandı: “14/07/2016’da Resmi Gazete’de yayınlanan 6722 sayılı Kanunu’nun 12. maddesinin açık hükmü gereği askeri suçlardan sayılması sebebiyle görev hususunda kamu düzenine ilişkin olduğundan yargılamanın askeri mahkemede yapılması gerektiği, görevsizlik kararı verilerek dosyanın askeri mahkemeye gönderilmesi talep olunur.’’
Sanık avukatları da savcının mütalaasına katıldıklarını söyledi.
Müşteki avukatları ise görevsizlik talepleriyle ilgili beyanda bulunmak için süre istedi.
Duruşmanın sonlarına doğru sanık avukatlardan birinin söz alma talebi Mahkeme Başkanı tarafından reddedildi.
Mahkeme Başkanı, katılan avukatların süre talebini kabul etti. Duruşmayı 16 Ocak 2017’ye erteledi. Duruşma tutanağı her iki tarafın avukatlarına da dağıtıldı.
8 Ekim-25 Ekim 1993 tarihleri arasında Diyarbakır’ın Kulp ilçesinin dağınık mezralardan oluşan (Gurnik, Mezire, Pireş, Kepir ve Şuşan) Alaca köyü ve Muş’a bağlı Kayalısü köyü (Licik mezrası) civarında General Yavuz Ertürk komutasındaki Bolu Tugayı tarafından yürütülen askeri operasyonlarda gözaltına alınan 11 kişiden bir daha haber alınamadı. 5 Kasım 2004’te zorla kaybedilen 11 kişiye ait toplu mezar bulundu. 11 Ekim 2013 tarihinde konuyla ilgili düzenlenen iddianamede Bolu 2. Komando Tugay Komutanı emekli Tuğgeneral Yavuz Ertürk’ün “birden fazla kişiyi aynı sebeple öldürmek, halkı isyana ve birbirini öldürmeye teşvik, cürüm işlemek üzere teşekkül oluşturmak” suçlarından yargılanması talep edildi. İddianame Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nce kabul edildi; ancak dava daha sonra “güvenlik gerekçesiyle” Ankara’ya nakledildi.
Dava 25 Aralık 2013’te başladı. Maktuller, Bahri Şimşek, Nesrettin Yerlikaya, Turan Demir, Ümit Taş, Celal Aziz Aydoğdu, Abdo Yamık, Mehmet Şerif Avar, Behçet Tutuş, Mehmet Salih Akdeniz, Mehmet Şah Atala ve Hasan Avar’ın yakınları müşteki sıfatıyla davaya katılıyor. Davanın tek sanığı Yavuz Ertürk. Dava başladığından bu yana tutuksuz olarak yargılanıyor.
31 Mayıs 2001 tarihinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi dosyaya ilişkin karar verdi. Yaşam hakkı, işkence yasağı, kişi özgürlüğü ve güvenliği maddelerinin ihlal edildiğine, etkin soruşturma yürütülmediğine karar verdi. Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni ihlal ettiğine karar verdi.
Mahkeme daha önce Bolu 2. Komando Tugay Komutanı emekli Tuğgeneral Yavuz Ertürk’le beraber operasyona katılan diğer personelin kimlik bilgilerini Tugay’dan istedi. Tugay, Mahkeme’ye gönderdiği yanıtta, depremde zarar gördüğü gerekçesiyle kayıtlara ulaşılamadığını belirtti. Deprem ve afetlerle ilgili yetkili kurum olan AFAD ise depremde Tugay Komutanlığı’nda hasar oluştuğuna dair bir kayıt olmadığını mahkemeye bildirdi. Mahkeme, personel listesi konusunda araştırmasını sürdürerek belgeleri Kara Kuvvetleri Komutanlığı’ndan istedi. 8 Aralık 2015’te yazılan yazıya cevap verilmemişken Mahkeme, 20 Haziran 2016’da personelin dinlenmesinin davaya katkısı olmayacağına karar verdi.
Davanın tek sanığı Yavuz Ertürk, önceki duruşmalarda verdiği ifadelerinde görevini kanunlara ve emirlere uygun olarak yerine getirdiğini söyledi.
Dava, olayın yaşandığı yer olan Diyarbakır yerine Ankara’da görülmeye devam ediyor. Müştekiler, müşteki avukatları, sanıklar, sanık avukatları ve duruşmayı izlemek isteyenler Ankara’ya gelmek zorunda kalıyor. Ankara’nın uzaklığı ve ekonomik nedenlerle her duruşmaya daha az sayıda müşteki ve maktul yakını gelebiliyor.
Mahkeme Başkanı ve heyetin üyeleri sık sık değiştirildi. Duruşma başlamadan önce Mahkeme Heyeti’nin değiştirilmiş olduğu tarafların avukatları ve müştekiler tarafından biliniyordu. Mahkeme Kalemi tarafından, müşteki avukatlarına Mahkeme Heyeti’nin duruşmanın sabahında oluşturulduğu iddia edildi.
* Bu rapor, Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu ve Açık Toplum Vakfı tarafından desteklenen “Genç İnsan Hakları Savunucularının Cezasızlıkla Mücadele için Güçlendirilmesi” projesi kapsamında yargısal uygulamanın izlenmesi amacıyla Hakikat Adalet ve Hafıza Çalışmaları Derneği ve Şırnak Barosu’nun ortak yürüttüğü Dava İzleme çalışması kapsamında hazırlanmıştır.