“Zorla kaybetme” suçunu siyasal iktidarlar, askeri ve sivil bürokrasi, hukuk ve mağdurlar açısından deşifre eden bu raporlar, insanlığa karşı suç niteliği taşıyan uygulamaları, devletin “cezasızlık” politikası açısından da incelemeyi amaçlıyor.
Dünyanın birçok yerinde devletler tarafından muhalif tanımına uyan kesimlere karşı kullanılan bir strateji olan zorla kaybetme Türkiye’de de hesaplaşılmayan ve sorumluları yargılanmayan bir alan olarak önümüzde duruyor.
Raporlardan ilki olan “Konuşulmayan Gerçek: Zorla Kaybetmeler” özellikle de Şırnak ilinin Cizre, İdil ve Silopi ilçelerinde yaptığımız saha araştırmasını temel alarak 69 kayıpla ilgili olarak 86 kayıp yakınının anlatılarına dayanarak hazırlandı. Kayıp yakınlarının yanı sıra hukukçular ve hak örgütü temsilcileriyle ve İstanbul’da kaybedilenlerin yakınlarıyla da görüşmeler yaptık. Rapor Özgür Sevgi Göral, Özlem Kaya ve Ayhan Işık tarafından hazırlandı.
Saha araştırmalarımızdan edindiğimiz bulgulara göre, zorla kaybetmeler temel olarak devlet aygıtının askerlerinin, polislerinin, itirafçılarının ve korucularının eliyle gerçekleştiriliyor. Ancak bu mesele etrafında en iyi ihtimalle suskunlukla geçiştirme olarak adlandırılabilecek en kötü ihtimalle de kaybetme suçuna aktif olarak katıldığı söylenebilecek çok güçlü bir kurumsal işbirliği var. Yargı organları zorla kaybetmelerin üzerine gitmiyor, üniversiteler ve sivil toplum örgütleri gibi bilgi üreten kurumlar bu konuda bilinçli bir sessizlik içinde ve ana akım medya bu konuda esasen mağdurları kriminalize eden yayınlar yapıyor.
Raporun ikinci kısmında kaybedilenlerin yakınlarının deneyimlerine odaklandık. OHAL bölgesinde yaşayan yurttaşların kaybedilen sevdiklerini arayış pratikleri devlet aygıtıyla, adalet fikriyle ve vatandaşlık kavramıyla ilgili bize çok şey anlatıyor. Zorla kaybetmenin belki de en trajik yanı, kaybedilenlerin yakınlarına dayattığı sürekli bir bekleme ve umutlarını askıya alma hali. Kaybedilenlerin bedenlerinin bulunması ve sevdiklerinin bir mezarının olması kayıp yakınlarının en temel talebi.
Bugüne kadar hor görülmüş, yaşadıkları duyulmamış, kaybettikleri yakınlarını ararken de dayak yemiş, işkence görmüş, tutuklanmış ve kaybedilme tehdidiyle karşılaşmış kayıp yakınlarının son derece somut talepleri var:
Kürt meselesi ekseninde sürdürülen savaşla beraber kurumsallaşan “devlet terörü” uygulamalarını açığa çıkarmak ve yeni bir hatırlama adabıyla konuşmak üzere devlet odaklı bazı öneriler de sunuldu.
Zorla kaybetmelerle ilgili hazırladığımız ikinci rapor “Zorla Kaybetmeler ve Yargının Tutumu” ise bu suça ilişkin hukuk pratikleri inceliyor. Rapor, zorla kaybetme uygulamasına ilişkin yargılama pratiğine, elde edilen hukuk verileri üzerinden bakmayı, AİHM kararları perspektifinden bu alandaki hak ihlallerini incelemeyi, meselenin, ulusal ve uluslararası ceza hukuku, insan hakları hukuku, savaş hukuku gibi farklı alanlar üzerinden tartışılmasına katkı sunmayı hedefliyor. Rapor şu bölümlerden oluşuyor:
Rapor kapsamında 227 kayba ilişkin hukuk belgelerinde inceleme yapıldı. Yapılan analizlere göre açılan soruşturmaların önemli bir kısmı (%75) sürüncemede kaldı.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde ise tablo farklı. AİHM’e giden 102 kayba ilişkin dosyaların yüzde 78’inde Türkiye aleyhine ihlal kararı verildi.
Yine bu dosyalara göre kaybedilenlerin %67’sinin bedenleri bulunamadı.
Yargının Tutumu raporunda getirdiğimiz öneriler ise şu şekilde sıralanıyor;