Hafıza Merkezi’nin geçen sene başlattığı, bu yıl da ikincisini düzenlediği geçiş dönemi adaleti ve geçmişle yüzleşme üzerine Ortadoğu ve Balkanlardan sivil toplum kuruluşları çalışanlarına yönelik gerçekleştirilen bir haftalık eğitim programı için İstanbul’da bulunan, Kolombiya’daki Hukuk, Adalet ve Toplum Çalışmaları Merkezi araştırma koordinatörü Nelson Camilo Sánchez ve Arjantin’deki Memoria Abierta’nın direktörü Valeria Barbuto, ülkelerindeki deneyimleri Hafıza Merkezi’nin panelinde anlattı.
Kolombiya’da 60 yıldır süren iç savaş ve son aylarda önemli bir aşamaya gelmiş olan barış sürecine dair çarpıcı bilgiler aktaran Sánchez’in konuşmasından panel notları:
“Kolombiya’da uzun yıllar yaşadığımız sıkıntılardan sonra bugün nasıl barıştan bahsedebildiğimizi anlatacağım sizlere. Bahsedildiği gibi, 60 yıldır ülkemizde bu sorun devam ediyor. Sanırım bu salonda 60 yaşında olan kimse bulunmuyor. Ben bu sorunun orta döneminde dünyaya geldim. Annem ve babamın gençliklerinde bu sorun zirveye taşındı. Çok büyük bir sorundan bahsediyoruz. Kolombiya’da insanlar bu sorun başlamadan önce nasıl olduklarını birbirlerine soruyorlar. Bu şiddet sarmalına girmeden, bunları yaşamadan önce nasıl bir toplumduk diye yaşlı insanlara soruyoruz. Bu çok önemli bir nokta. Nasıl yapacağımızı bilmiyoruz çünkü barış çok eski bir tecrübe haline geldi bizim için. Üç başlıktan bahsedeceğim. Birincisi, bu sorun ilk nasıl ortaya çıktı? İkincisi, barışın şuanda tartıştığımız ve yaşadığımız barış süreci nasıl yürüyor? Üçüncüsü, mevcut durumu daha iyi hale getirmek için neler yapabiliriz bunu anlatacağım.
Kolombiya hiçbir zaman en uçlarda olan bir ülke olmadı. Hiçbir zaman en iyisi de biz olmadık, en kötüsü de olmadık. En iyi öğrenci bizden çıkmadı ama sınıftaki en kötü öğrenci de biz değiliz. Şiddette de böyle. Sevgili Latin Amerikalı arkadaşlarımızın silahlı diktatörleri varken, demokrasiye sahip değillerken, bizde en azından darbeler yoktu. Tabii demokrasi de yoktu. O yüzden hep ortalarda bir noktadaydık. Valeria’nın da söylediği gibi, Güney Amerika’da diktatörlükle yönetilen hükümetler varken, Kolombiya’nın tırnak içerisinde “demokrasisi” vardı. Ancak bizde de bu durum, devlete karşı örgütlenen gerilla gruplarının oluşmasına neden oldu. Çok büyük bir topraktan bahsediyoruz. Güney Afrika belki toprak açısından bize benzer bir bölge olarak sayılabilir. Güney Afrika’yı toprak düzensizliği açısından geçmiş bir durumdayız. Latin Amerika bölgesinde toprak düzensizliği açısından en sorunlu bölgelerden birisidir Kolombiya, bu nedenle onlara bir utanç ödülü verelim. Politik olarak bu konulara eğilim yoktu. Bu da, halkın, köylülerin silahlanıp kurdukları, devlete karşı çıktıkları gerilla gruplarının oluşmasına neden oldu. Devlet ve gerilla gruplarının karşı çıktığı büyük şirketler de onlara karşı “paramiliter” dediğimiz kendi silahlı güçlerini oluşturdular. Bu şekilde bir şiddet sarmalı meydana geldi.
Geçen yüzyılın sonunda bir barış çalışması başladı. Dönemin başbakanı seçimleri kazanmasının ardından gerillayla müzakere başlatacağını ve ülkeye barışı getireceğini söyledi. Ancak bu girişim de kötü sonuçlandı. Çünkü devlet de gerilla da barışı istememekteydi. Müzakereler bu nedenle çok kötü bir şekilde gitti. Tek amaç askeri açıdan güç kazanmaktı. Bize müzakerelerden bahsederken her iki taraf da arka planda silahlarını yenileyip güçlerini çoğaltmanın peşindeydi. Kolombiya halkı da artık barıştan bahsedilmesini kesinlikle istemiyordu. Halk sıkılmıştı çünkü artık bu konudan. “Gerilla sorununu neye mal olursa olsun ortadan kaldıralım” diye düşündüler.
Ardından, çok karizmatik bir lider başbakan oldu. Kolombiya siyasetinde liderlerin karizması oldukça önemli. Biz “gaudio” bölgesiyiz. Bu şu anlama geliyor. Bir liderin politik açıdan bizden daha üstün olması lazım, ülkenin tarihini değiştirmesi lazım. Askeri açıdan gerillaların silahlı güçlerini ortadan kaldırma fikrine sahipti dönemin karizmatik Başbakanı ve çok büyük bir askeri güç oluşturdu. Ülkenin bütçesinin büyük bir kısmı buna harcandı. Amerika’dan tonlarca silah aldık. ABD’den en çok askeri yardım alan ülkelerden biri Kolombiya. Bu dönem, aynı zamanda gerillayla mücadele eden paramiliter gruplarla bir barış sürecinin başlangıcı oldu. Bu dönemde, müzakere süreci gerçek anlamda çok önemsenmedi. Aslına bakacak olursanız bir müzakere yapılmadı, yapıldığı söylendi. Önemli sayıda kurbanların verildiği bir süreç başladı. Bu fikri bir şekilde savunmak istiyorlardı. Silahları tamamen bırakma fikri yoktu aslında ortada. Onlara göre, bugüne dek yapılanların cezasının çekilmesi gerekirdi.
Bu döneme kadar Kolombiya’daki ana fikir şuydu; barışı müzakere eden kişi eğer silahları bırakırsa tamamıyla dokunulmazlık alır. Af sistemine dahil olur. Dünya global sistemine girebilmemiz için arkamızdaki suçları da bırakmamız gerekiyordu. Barış söz konusu olmadan insanlardan hiçbir şey isteyemezdik ve hiçbir gruba dahil olamazdık. Birine siz silahları bırakın derseniz, biz senin kim olduğunu neler yaptıklarını ortaya çıkaracağız ve sen 60 yıl hapse gireceksin derseniz silahı bırakmaz. Mağdurlar bir şekilde müzakerelerin başlayabilmesi için guruplar oluşturmaya başladılar. Şili ve Arjantin gibi ülkelerdeki örneklere bakıldı. “Biz gerçeği, hakikati, adaleti istiyoruz. Yapılanların adalete kavuşturulmasını istiyoruz” dediler. Bu tartışmalar sonucu devlet haklarını elde etmeye çalışan mağdurlara yönelik bazı kanunlar üzerinde çalıştı. Fakat bu düzenlemeler, mağdurlar haklarını ısrarla talep ettiği için yapıldı. Aksi takdirde şuan bu tür kanuni değişiklikler ortaya çıkmayacaktı.
Kolombiya’da tanınan bir hanımefendi var, ben kendisine çok saygı duyarım. Sirili Hareketi diye bir olay meydana getirdi. Sirili bir kuş adıdır, küçük, zararsız bir hayvan. Ama yırtıcı bir kuş onun yavrusuna yada yuvasına zarar verirse Sirili, gün boyu yırtıcı kuşun etrafında dolanarak çıkardığı seslerle onu rahatsız ediyor. Sonunda yırtıcı kuş, yavru kuşu bırakıp gitmek ister. Haliyle, bu kadın “Sirili Hareketi” adıyla her gün yetkililere çocuğunun akıbetini sordu. Sirili kuşu gibi adaleti bulana kadar savaştı ve aradığı çocuğunu buldu. Bu neyi nasıl elde ettiğimizi göstermek için çok güzel bir örnek. Günümüzde bir aşama elde ettiysek bu insanlar sayesinde elde ettik.
Verilere göre Kolombiya’da 15 milyon insan mağdur olarak ortaya çıktı. Bu sayının neredeyse ülke nüfusunun yarısı olduğunu söyleyebiliriz. Mağdurlar adalet sağlansın diye mücadele ettiler. Dört müzakereden üçünü kazandılar. Ancak neredeyse bitirileceği noktada başbakan, bu kanunun savaşı zorlayacağını öne sürerek bir karar aldı. Çünkü bir şekilde mağdurların bu savunması devlete çok büyük bir yük getirecek diye düşündü. Daha önceden bu kararları alıp mağdurlar oluşturan devlet yetkililerinin illegal gerilla guruplarıyla aynı kefeye konulup yargılanmasını kabul etmedi. Sosyal kurumların çabaları sonucunda ortaya çıkan mücadele mağdurların sesini duyurdu ama sonuç alınamadı, adalet sağlanamadı. Biz bu işin artık bittiğini düşünüyorduk. Bir insanın umudunu kaybetmesinin nasıl bir şey olduğunu çok iyi anlıyorum. Sizleri de çok iyi anlıyorum. Tarihimizin en popüler başbakanı mağdurlara karşı duruyordu. Bu başbakan tekrar seçilebilmek için yeniden kampanyalar başlattı. Başbakan anayasayı değiştirip sonsuz süre için devletin başında kalmak istiyordu. En üst rütbeli temsilcisi savunma bakanıydı. Bu nedenle bizim düşüncelerimizden çok uzak bir noktadaydı. Sonunda, tekrar seçilemedi ve savunma bakanı seçimleri kazandı. Durum daha da kötüye gitti. Gerillayla yapılan müzakere ve mağdurlar için bir şekilde adaletin temin edilmesi dışarıda kalmıştı.
Yeni başbakan, “Benim bir önceliğim var, o da mağdurlar” şeklinde bir açıklamada bulundu. Büyük ihtimalle, gerillanın ülkedeki elit tabaka için büyük bir maliyete mal olduğunu düşünüyordu. Kendisinin babası da gerilla tarafından öldürülmüştü. Biraz da kişisel bir nokta vardı onun için. Fakat bir şekilde yeniden barış noktasına geri dönmemizi sağladı. Üst seviyedeki gerilla ve Kolombiya’daki elit tabaka bireyleri artık şuna karar verdi, “Gelin müzakere edelim çünkü savaşmanın kimseye faydası yok”. Bence gerilla için de çok önemli bir nokta bu. Çünkü onlar da artık bir noktada durmak istediler.
Gerilla grubunun lideri ya savaş yüzünden yada yaşlılığından dolayı ölmek üzereydi. Sanırım Kolombiya, gerilla liderlerinin yaşlılık nedeniyle ölebilecekleri tek ülkedir. Birçok yıl boyunca dünyanın en yaşlı gerilla liderine sahiplik yaptık. Ülkemizdeki gerilla liderlerinden birinin gerilla lideri olduğu yıllarda Che Guevara genç bir çocuktu, örneğin. Gerilla gruplarının komutanlarının torunları 30’lu yaşlarda neredeyse. Bence bu, gerilla liderlerinin masaya oturmalarında da çok önemli bir rol oynadı.
Savaş yüzünden Kolombiya’nın çok şey kaybettiğini biliyoruz, Kolombiya’nın elit tabakasındaki insanlar da artık biliyordu. Ülkemiz eskiden kahve üretimiyle tanınıyordu. Savaş sürerken ekonomiyi geliştiremiyorsunuz. Ekonomi hedefiniz varken savaşta kaybediyorsunuz, savaşa ağırlık verirseniz ekonominiz iyi olmuyor. O dönem ekonominin ana etkenlerinden bir diğeri de madencilikti. Toprağın altındaki değerli madenler gerillanın kontrolü altındaki toprakta bulunuyordu. Haliyle iki tarafın da ortak bir hedefi vardı. Bence tarafların müzakereyi seçmesinde her şeyden daha etkili olan şey bu oldu zaten.
Taraflar müzakere niyetinde olsalar da bu kolay olmadı. 60 yıl boyunca seni öldürmek isteyen biriyle oturup müzakere yapmak o kadar da kolay değil. Öncelikle güven yok, çünkü Kolombiya devleti geçmişte pek çok anlaşma imzaladı ancak hiçbirini yerine getirmedi. Bu nedenle güven sorunu vardı. İkinci olarak da barış sürecinin gerçek anlamda ortaya koyulabilmesi kolay olmadı. Valeria ve benim geldiğimiz bölgede politikacılar ve elit grupların liderleri, geçmişte barışa yönelik pek çok anlaşma imzaladı. Ancak hiçbir şekilde mağdurların adalet talepleri karşılığını bulmuyordu. Özellikle bizim bölgemizdeki gibi yaşanan durumlarda insan haklarına yönelik talepler, yasalarla desteklenip güvence altına alınmalı. Üçüncü nokta ise hepimizin bildiği, sabotajcılar kısmı. Barış müzakereleri bu kesimin işine yaramıyor çünkü savaş devam ettikçe para kazanıyorlar. Özellikle Kolombiya’dan bahsedersek, savaşla politika oluşturuyorlar. Bizim açımızdan müzakerenin zor olan noktaları bunlardı.
Bugün geldiğimiz aşamada adalet, toprak meselesi, politik katılım ve narkotikle mücadele açısından çok önemli kararlar verildi ve son noktanın koyulmasına çok yakınlar. Sorumlu devlet yetkililerinin, gerilla liderlerinin ve bu işe bulaşan sivillerin mahkeme önüne çıkarılacağı da söylenilenler arasında. Bunca yıl mevcudiyetini sürdürebilmiş bir gerilla hareketiyle birlikte, ayakta kalmayı başarabilmiş ilk ülke Kolombiya oldu diyebiliriz.
Peki bu aşamadan sonra neler yapmamız gerekiyor? Belki de öncelikle şunu anlamamız gerekiyor toplum olarak, gerillayla bir anlaşmanın imzalanması barışı getirmez. Anlaşmanın imzalanması, barışı ortaya çıkaracak ilk adımları atmaktır. Herkes, “Barış anlaşması imzalandı, yarın barış var” şeklinde düşünüyor. Ancak bu doğru değil. Barışı oluşturmak uzun bir süreci gerektirir. Her gün bunu istemek gerekir, gün be gün. Son üç jenerasyon savaşı oluşturdu. Barışın oluşması belki birkaç jenerasyona daha ihtiyaç duyacaktır. Çok uzun bir süreç var önümüzde.
İkinci olarak yapılan anlaşmaları gerçeğe dönüştürmemiz lazım. Bu da çok zor bir aşama. Süreci sonlandıracak her şeyden kaçınılması lazım. Teknik açıdan yapılması gerekenlerin hepsini iyi bir şekilde yapmamız lazım. Gerçek bir komisyonun ortaya konulması lazım. Toprakların iyi dağıtılması lazım. Bu saydıklarımızı sürekli olarak, kanunlarla gerçekleştirmemiz lazım. Savaş yüzünden 6 milyon kişi göç etmek zorunda kaldı. Nasıl bu insanları yerlerine geri götüreceksiniz? Yada gittikleri yerlerde hayatlarına devam edebilmesini nasıl sağlayacaksınız? Bunlar da oldukça zor aşamalar.
Son ve belki de en önemlisi, adaletin sağlanması, hakikatlerin ortaya çıkarılması. Aynı zamanda biz kalbimizi nasıl değiştireceğiz, savaşa alışmış olan, kalbi kirlenmiş olan bir toplumu nasıl barışa hazırlayacağız, silahları bıraksak bile kalpleri nasıl değiştireceğiz bir diğer soru bu olmalı. Her şeye rağmen son olarak şunu söyleyebilirim ki doğru yoldayız, ve bir aşama kaydedebildik”
Panelin Arjantin başlığına dair hazırladığımız panel notu için tıklayın: PANEL NOTLARI-1: “Güney Amerika’da Yüzleşme: Arjantin”