Hakikat Adalet Hafıza Merkezi, “Türkiye’de devletin farklı ve çoklu tür şiddetine maruz bırakılanların hakikat ve adalet arayışı geçiş dönemi adaleti perspektifinden nasıl ele alınabilir?” sorusu etrafında disiplinler arası üç günlük online bir sempozyum düzenleyecektir.
Sempozyumun amacı, geçiş dönemi adaleti alanını geniş bir perspektifle ele almak, Türkiye’de yaşanan ağır insan hakları ihlallerine dair adalet ve hakikat taleplerini güncel gelişmeler ışığında tartışmak ve geçiş dönemi adaleti alanının dönüşen özneleri, yöntemleri ve araçlarına ilişkin bilgi üretimine katkı sağlamaktır.
Sempozyum web sitesine gitmek için tıklayın.
Sempozyum farklı disiplinlerden akademisyenlerin, yüksek lisans ve doktora öğrencilerinin, bağımsız araştırmacıların, hak savunucularının, aktivistlerin, sivil toplum kuruluşu çalışanlarının tebliğ önerilerine açıktır. Sempozyumun kapsamına ve ele alınacak temalara ilişkin detaylı bilgiye buradan erişilebilmektedir.
Aşağıda belirtilen temalardan bir ya da birkaçına uygun olan 500 kelimelik tebliğ özetleri, özgeçmiş ile birlikte en geç 4 Eylül 2020 tarihine kadar info@hafiza-merkezi.org adresine konu bölümüne “Sempozyum Başvurusu” yazılarak gönderilmelidir.
Değerlendirme sonuçları 10 Eylül 2020 tarihinde açıklanacak olup, seçilen tebliğler sempozyumda sunulacak ve ardından telif ücreti karşılığında yayın haline getirilecektir.
Sempozyum 27, 28, 29 Kasım 2020 tarihlerinde online olarak düzenlenecektir.
Dr. Başak Can
Prof. Dr. Başak Çalı
Dr. Ceren Lordoğlu
Dr. Hülya Dinçer
Dr. Av. Kerem Altıparmak
Dr. Özgür Sevgi Göral
Geçiş dönemi adaleti alanı, baskıcı ve çatışma yaşamış otoriter rejimlerden, barışa ve demokrasiye geçişin sağlanmasının koşullarını araştırır. Geçmişte yaşanan şiddetin mirasıyla yüzleşmek için hayatta kalanların hakikat, adalet ve onarım arayışlarına yanıt olabilecek çeşitli çabalar, yöntemler ve yaklaşımlar içerir. Bitmek bilmeyen şiddet döngüsüyle sarılmış toplumlar, daha demokratik, adil ve barışçıl bir gelecek umuduyla yaklaşık yarım yüzyıldır geçiş dönemi adaletinin çerçevesini tartışmaktadır. Günümüzde devletin fail olduğu ya da göz yumduğu çoklu ve farklı şiddet türlerini yenilikçi ve farklı disiplinlerin (hukuk dışı) yöntem ve araçlarıyla ele almak, düşünmek gereği ortaya çıkmıştır.
Türkiye’de geçiş dönemi adaleti tartışmaları, akademi ve sivil toplum alanlarında 2000’li yıllarda yaşanan kritik yargısal ve siyasal gelişmelerin ışığında ivme kazandı. 2008 yılı sonrası açılan yüksek profilli ceza davaları ve canlandırılan soruşturmalar, cezasızlık zırhının kısmen kırılacağına, inkâr edilen hakikatlerin aydınlatılacağına dair temkinli bir umut doğurdu. 2015’te şiddetin daha da tırmandığı çatışma dönemine girilmesi, 2016’daki darbe girişimi sonrası oluşan baskı ortamında sivil alanın ifade özgürlüğüne yer bırakmayacak biçimde ciddi boyutlarda daraltılması ve yargıdaki dönüşümü de içeren rejim değişikliği, bu tartışmalarının zayıflayarak neredeyse silinmesine yol açtı. Dünya çapında tanık olduğumuz ‘yükselen popülizm, faşizm, aşırı sağ’ ve ‘hakikat sonrası dönem’ tartışmaları etrafında konuşulan demokrasi krizi, pandemi koşullarıyla daha da derinleşti. Bu durum, devlet şiddeti, kurumsal ırkçılık, cezasızlık pratiklerine itiraz eden yeni ve güçlü eylemlilikler örneğinde gördüğümüz gibi, adalet ve hakikat nosyonları üzerine düşündürten yeni dinamikleri de beraberinde getirdi.
Böyle bir zamanda, dünya deneyimlerinin çeşitlenmesiyle gelişen ve zenginleşen geçiş dönemi adaleti alanı, şiddet döngüsüne yol açan toplumsal koşulları yeni dinamikler içerisinde anlayabilmek ve dönüştürebilmek için bize önemli bir mercek sunuyor. Yalnızca çatışma sonrası dönemler için değil, gündelik hayattaki barışı sağlamak için de kullanılabilecek yöntem, araç ve yaklaşımlar öneriyor. Sistematik hak ihlallerinin tekrarlanmasının önüne geçmek, şiddetin temelinde yatan iktidar ilişkilerinin çoklu tezahürleriyle mücadele etmeyi gerektiriyor. Bu, medeni ve siyasal hak taleplerini yükseltirken, sosyal ve ekonomik eşitsizliklerden kaynaklanan yapısal şiddet türlerini dışlayan, yasal odakla sınırlı, dar bir perspektifle değil, kapsayıcı ve bütüncül bir yaklaşımla hareket etmek anlamına geliyor.
Baskı ve çatışma ortamlarında şiddete maruz bırakılanlar, tekil bir adaletsizliğin bireysel kurbanları olan, homojen ve edilgen bir grup olmadığı gibi, şiddetin etki alanı da bu kişilerle sınırlı kalmıyor. Devletin negatif ve pozitif yükümlülüğünü ihlal ederek sorumlusu olduğu şiddet, derin yapısal eşitsizlikler ve sosyal dışlanma biçimleriyle yakından ilişkili. Bu nedenle, sadece devlet görevlilerinin fail olduğu şiddet biçimlerini değil, devletin farklı yükümlülüklerini yerine getirmeyerek güçlendirdiği veya göz yumduğu farklı şiddet biçimlerini ve bu şiddet biçimlerine karşı yürütülen toplumsal mücadele pratiklerini de değerlendirmek istiyoruz. Kurumsallaştırılmış bu iktidar ilişkilerini, tabandan geliştirilen, toplumsal hareketlerle şekillenen, biri diğerinin bir alternatifi olmayan, hem yargısal, yarı-yargısal hem de hukuk dışı mücadele pratiklerini içeren kesişimsel bir bakışla sorgulamaksızın, şiddet faillerinin cezasız kalmadığı bir duruma geçişi sağlamak da mümkün değil.
Bu mercekten bakarak düzenleyeceğimiz sempozyumla geçiş dönemi adaleti alanını geniş bir perspektifle ele alıp, bu alanı Türkiye’deki şiddet biçimlerine karşı mücadele eden farklı grupların deneyimleri, pratikleri ve adalet taleplerini de içine alan disiplinler arası ve eleştirel bir çerçevede değerlendirmek istiyoruz. Bu çerçevede, bunlarla sınırlı olmamakla birlikte, aşağıdaki temaları tartışan çalışmalar için çağrı yapıyoruz;
Sempozyum farklı disiplinlerden akademisyenlerin, yüksek lisans ve doktora öğrencilerinin, bağımsız araştırmacıların, hak savunucularının, aktivistlerin, sivil toplum kuruluşu çalışanlarının tebliğ önerilerine açıktır. Yukarıda belirtilen temalardan bir ya da birkaçına uygun olan 500 kelimelik tebliğ özetlerinizi, özgeçmişiniz ile birlikte en geç 4 Eylül 2020 tarihine kadar info@hafiza-merkezi.org adresine konu bölümüne “Sempozyum Başvurusu” yazarak gönderebilirsiniz. Değerlendirme sonuçları 10 Eylül 2020 tarihinde açıklanacak olup, seçilen tebliğler sempozyumda sunulacak ve ardından telif ücreti karşılığında yayın haline getirilecektir.