Yazan: Krizna Gomez, Dejusticia
Yayımlandığı yer: El Espectador 20 Ağustos 2017
11 Ağustos günü İstanbul, Beyoğlu’ndaki küçük bir barda 50 kadar arkadaşı, eşi ve 35 yaşındaki oğlu, son bir kez buluşup şerefine, tek tek bardaklarını kaldırdı. Dile getirmedikleri hafif bir ürperti, aynı zamanda cesaretlendirme çabası ile, ama en çok da bu adam – ellili yaşların sonuna gelmiş bu yumuşak tavırlı, nazik ama kendisini bekleyen geleceğe sakin ve kararlı bakan bu gözlüklü eski gazeteci, insan hakları savunucusu için hayranlıkla içkilerine sarıldı. Bu adam Murat Çelikkan’dı. Akşamki buluşma da onu cezaevine uğurlama toplantısı.
Birkaç gün önce, “terörist örgütün propagandasını yaptığı” için bir buçuk yıl hapse mahkûm edilmişti; ki aynı suçlama, bugün, Türkiye’de sayısız gazeteci, insan hakları savunucusu ve hükümete karşı çıktığı varsayılan herhangi birini mahkûm etmek için kullanılıyor. “Hatası” Kürtlerin çıkardığı gazete, Özgür Gündem için sembolik olarak eş-yönetmenlik yapmasıydı. Onunla birlikte sivil toplumdan 100 kişi gazete ile dayanışma için farklı günlerde Nöbetçi-Yayın-Yönetmenliği yaptı. Şimdi kapatılmış olan Özgür Gündem gazetesi, en çok, Güneydoğu Türkiye’de, hükümetin yaptığı insan hakları ihlallerini dile getiriyordu, ki gazetenin çıktığı dönemlerde bölge, Türkiye Hükümeti ile Kürt militanlarının, kısmi bağımsızlık için yıllardır süren savaşına sahne idi. Elli beş Nöbetçi-Yayın-Yönetmeni’nden sadece Çelikkan hapse mahkûm edildi, çünkü mahkeme, Murat’ın, “davanın görülmesi sırasında yeterince pişmanlık göstermediğine” ikna olmuştu.
Murat’ınki, bugün dünyada çok çeşitli, ama benzer binlerce hikâyeden sadece birisi; çoğu milliyetçi, popülist hükümetler, sivil toplum, medya, üniversite ve diğer tüm muhalefet etme cesareti olanları, hiç görülmemiş şekillerde bastırmaya çalışıyor. Benzer süreçler, özellikle Latin Amerika’da 1960 ve 1970lerde görülen otoriter rejimler sırasında da yaşanmıştı; ancak bugünkü dalgada farklı olan, bu acımasız ezme süreçlerini sürdüren hükümetlerin, diktatörlük değil, demokratik veya ikisinin bir melezi olup, sarkacın da bastırma ile özgürlük tuzakları arasında gidip gelmesi.
Arap Bahar’ından bu yana, Mısır’da yüzlerce eylemci, mesela, arkadaşlarının cenazesine katılma gibi sudan iddialarla hapse atıldı. Hakimlerin verdiği kararlar da hafif olmuyor ve davaları, fabrika misali yönetiyorlar: Örneğin, hükümete muhalif olduğu bilinen bir iş adamının 3 yaşındaki oğlu hapse mahkûm ediliyor. Ekvator’da, eski Başkan Correa, Yasuni Ulusal Parkı’ndaki maden aranmasına karşı çıkan, Pachamama gibi dernekleri kapatmıştı. Rusya’da yüzlerce örgüt, yurt dışından para yardımı aldıkları ve siyasi çalışmalar yaptıkları için “yabancı ajan”lık suçlaması ile kapatılmıştı; oysa, bu, normalde, sivil toplumun gündelik işlerinden biri. Venezuela’nın en eski ve yerleşik insan hakları örgütlerinden biri, Provea, kısa bir süre önce, bir devlet gazetesinde “nefret suçu” yayma iddiası ile suçlandı; oysa yaptıkları Maduro’nun çok eleştirilen Kurucu Meclis’i sonrasında haklar talebinde bulunmaktı. Etiyopya, Meksika, Hindistan, Makedonya, Tayland, Bolivya Azerbaycan, Macaristan ve daha 50 ülkede aktivistler hırpalanıyor, öldürülüyor, örgütler kapatılıyor, gazeteciler iflasa sürükleniyor ve savunucular, haklarını koruyamayanlar için uğraşımları nedeniyle yasal olmayan şekillerde izleniyor.
Murat bugün Türkiye’de bir cezaevi hücresinde olmamalıydı. Cali’de, bu salsa başkentinin yumuşak sıcaklığını hissediyor, Afrika, Asya, Latin Amerika Avrupa ve Ortadoğu’dan gelen 19 genç insan hakları savunucusuna, bizlerin Dejusticia olarak organize ettiği sivil toplum aktörlerine yapılan baskı hakkında konuşma yapıyor olmalıydı. Yokluğunun yarattığı ince ima daha sert olamazdı.
Bizler bu eğitim süresince, Murat ve buraya gelemeyen diğer arkadaşlarının iskemlelerini boş bırakıyoruz; böylece dünyanın başka yerlerinde de özgürlüklerin her an yeniden çalınmakta olduğunu, ailelerin, sevdiklerinden mahrum bırakıldığını, acilen ifade edilmeyi bekleyen hakikatin, silahlar, siber teknoloji, baskıcı yasalar ve hapishane hücreleri ile bizden çalındığını, sağırlaştırıcı bir anımsatıcı ile tekrar hatırlamış oluyoruz.
Burada, Kolombiya’da, ülkenin, savaş ve fakirlik ile boğuştuğu gözden ırak köşelerinde, toplumsal hareket önderleri daha iyi bir yaşam için uğraşmaları nedeniyle öldürülüyor. Bizden binlerce kilometre uzakta, mezar ve hapishane hücrelerinde, onlar, Murat ve sayısız başkaları, ülkelerinin yavaş yavaş kaybedilen değerleri ve özgürlükleri ve özgür düşüncenin bir gün tamamen yok olabileceğini hatırlatan aynı ortamı paylaşıyor.