Hafıza Merkezi olarak bir süredir yaratıcı sektörler ile daha yakın ilişkiler kurarak belgelediğimiz ağır insan hakkı ihlalerinin anlatımında yenilikçi anlatım biçimlerinden yararlanmaya çalışıyoruz. Bu sürecin bir parçası olarak sonbahar-kış aylarında “Görsellik, Yeni Teknolojiler ve Hafıza” başlığıyla bir panel serisi düzenleyeceğiz. Bu panellerle amacımız, yenilikçi anlatım biçimlerini kullanarak insan hakları ile ilgili konularda farkındalık yaratmış başarılı örnekleri tanımak, bu deneyimlerden öğrenmek. Serinin ilk panelinde odağımıza yeni ve gelişmekte olan bir alan olarak sanal gerçeklik olacak. Gazeteci ve sinemacı Benedict Moran ve yönetmen Deniz Tortum‘un konuşmacı olduğu panelde moderatörlüğü yapımcı Cihan Aslı Filiz yapacak.
Etkinlik sırasında İngilizce-Türkçe simültane çeviri yapılacaktır.
Ödüllü bir gazeteci ve bağımsız sinemacı olan Benedict Moran, aralarında the Guardian, PBS Frontline, Al Jazeera, Vice ve France 24’ün de olduğu birçok yayın organı için farklı projeler üretti. Pulitzer Çatışma Haberciliği Merkezi, Brown Üniversitesi Yenilikçi Medya Enstitüsü, Avrupa Gazetecilik Merkezi gibi prestijli kurumlarından aldığı burslarla seksenden fazla ülkeye gitti, buralarda yaşananları tüm dünyaya aktardı. Columbia Üniversitesi Uluslararası İlişkiler ve Gazetecilik yüksek lisans bölümü mezunu Benedict, gazetecilikle yeni medya teknolojilerinin kesiştiği alanlarda yaptığı üretimlerle dikkat çekiyor. Bu çalışmalar arasında 360 derece kamera ile IŞİD ile şehirdeki çatışmalar devam ederken çektiği “Musul Savaşı”, Güney Sudan’daki açlığı anlatan sanal gerçeklik projesi “Açlığın Kıyısında” ve yine 360 derece kamera ile çektiği Nijerya ve Kongo’da tropik hastalıklarla mücadele eden sağlık çalışanlarının hikayelerini anlattığı “Unutulmuşlar” var. Benedict aynı zamanda, sanal gerçeklik projeleri ve belgesel üreten Blind River Prodüksiyon’un iki kurucusundan biri.
Deniz Tortum, yönetmen ve yeni medya alanında çalışmalar yapıyor. MİT Karşılaştırmalı Medya Çalışmaları yüksek lisans programı mezunu olan Deniz’in kurmaca filmleri ve belgeselleri SxSW, True/False, Sheffield, Dokufest, !F İstanbul dahil olmak üzere birçok festivalde gösterildi ve ödüller kazandı. Maryam Şahinyan ve Osep Minasoğlu’nun fotoğraf arşivlerinden yararlanarak 6-7 Eylül pogromunu anlatan ve izleyiciyi bir fotoğraf stüdyosu sahibinin yerine koyarak iki gün boyunca gayrimüslimlerin evleri ve iş yerlerinin yağmalandığı vahşetin ortasına götüren sanal gerçeklik projesi Eylül 1955’i yaratan ekibin içinde yer aldı. Yaratım sürecinde yer aldığı yeni medya projeleri Venedik Film Festivali ve İstanbul Sharjah Bienali’nde gösterildi. Cerrahpaşa Hastanesi üzerine hazırladığı belgesel projesiyle Harvard Üniversitesi Film Çalışmaları Merkezi’ne davet edilen Deniz, hala bu proje üzerinde çalışıyor.
Bir Film’de dağıtım alanında çalışarak sinema sektörüne adımını atan Cihan Aslı Filiz, birçok uzun metraj bağımsız filmde yapımcı olarak çalıştı. CICAE’nin Venedik’te düzenlenen bağımsız film dağıtımı eğitimine ve Berlin Film Festivali Talent Campus’a davet edilen Aslı, 2016 yılında EAVE’de (European Audiovisual Entrepreneurs) yapımcılık eğitimini tamamladı. Aslı’nın yapımcısı olduğu, aralarında Gelecek Uzun Sürer, Babamın Sesi ve Körfez’in yer aldığı filmler Venedik Film Festivali, Rotterdam Film Festivali, Toronto Film Festivali, Tokyo Film Festivali gibi dünyaca ünlü festivallerde prömiyerini yaptı, gösterildi ve ödüller aldı. En son projesi 7yüz’ün ardından internet dizileri geliştirmeye devam eden Aslı, bir yandan da sanal gerçeklikle hikaye anlatma imkanlarını araştırıyor.
Dünyada ve Türkiye’de insan hakları fikrinin muazzam bir saldırıyla karşı karşıya olduğu bir dönem yaşıyoruz. Türkiye’de Cumartesi Anneleri yasaklanıyor, sivil toplum alanı iyice daralıyor. Avrupa’nın her yerinde mülteci düşmanlığı ve ırkçılık yükselişte. Dünyada bir yandan “post-truth” dönemi, öbür yandan sağ ve sol popülizm tartışılıyor. Aşırı otoriterleşmenin ve toplumsal kutuplaşmanın yükseldiği bu ortamda insan hakları mücadelesiyse gittikçe dar ve meşruiyeti sorgulanan bir çerçeveye sıkıştırılıyor. Kısacası dünya şu anda insan hakları açısından oldukça kötü bir dönemden geçiyor.
Bu koşullar insan hakları aktörlerini, kendilerini ve meselelerini anlatmak için denenmemiş yolları denemeye, farklı disiplinlerin beceri ve strateji envanterlerinden öğrenmeye zorluyor. Hafıza Merkezi olarak biz de bir süredir, geçmişle yüzleşme üzerine olan ana eksenimizi kaybetmeden çalışmalarımızı bugünün yakıcı sorunları üzerinden yeniden şekillendiriyoruz. Bu çerçevede üzerine kafa yorduğumuz konulardan biri, “gelişen teknoloji ile farklı imkânlar sunan yenilikçi anlatım biçimleri ve farklı disiplinlerin bir araya gelişi, ağır insan hakları ihlallerinin geniş kesimlere duyurulması için nasıl imkânlar sunabilir?” sorusu.
Yüzleşme üzerine çalışan bir kurum olarak anlatmak meselesi bizim için öncelikle insanların geçmişle kurdukları ilişkinin demokratikleşmesi amacını taşıyor. Bu da anlatılan hikâyenin, kişileri farklı geçmiş anlatıları üzerine düşünmeye ve öğrenmeye sevk etmesini gerektirir. Dünya yüzleşme külliyatına baktığımızda bu çabanın hafızalaştırma adı altında belirgin bazı formları olduğunu görürüz. Örneğin eski işkence merkezlerinin müzeleştirilerek yaşayan hafıza mekânlarına dönüştürülmeleri bunun yaygın bir örneğidir. Anıtlar, anmalar, filmler bir yandan mağdurların acılarının tanınmasına, bir yandan da bu felaketlerin nasıl mümkün olabildiğinin sorgulanmasına vesile olur. İkinci Dünya Savaşı’ndan bugüne geçmişle yüzleşmede görece başarı yakalamış toplumlarda hafızalaştırma alanı işte bu tür anlama ve anlatma çabalarının mecrası olmuştur.
Peki, Türkiye’de Roboski Anıtı yıkılırken, Cumartesi Anneleri yasaklanırken, filmlere verilen kamu desteği çekilirken, geçmişi farklı anlama ve anlatma çabalarına dair üretmek hala mümkün mü? Bizce mümkün. Zira yukarıda da değindiğimiz gibi, denenmemiş yolları denemeye, farklı disiplinlerden öğrenmeye ve yapılması gerekeni yapmaya devam etmekten başka seçeneğimiz yok.
Yukarıda da belirttiğimiz gibi bu panel serisi, insan hakları ile yaratıcı sektörler arasındaki etkileşimi arttırmaya ve bu birliktelikten yeni anlatım biçimleri yaratmaya yönelik “İnsan Hakları ve Yaratıcı İletişim” adını verdiğimiz çalışmalarımızın bir parçası. Bu kapsamda panel serisinin yanı sıra, hak ve özgürlükler alanında veri temelli çalışan 8 sivil toplum kuruluşu ile bu alana ilgili duyan 15 yaratıcı sektör uzmanı yapılandırılmış bir süreç içinde bir araya gelecek. Proje boyunca bu iki grup beraber çalışarak her sivil toplum kuruluşu için bir görselleştirme projesi hayata geçirecek. Panel serisi aynı zamanda uygulama ağırlıklı bu çalışmamızı dünyadan ve Türkiye’den iyi örnekler ve uygulamalarla destekliyor.
İnsan Hakları ve Yaratıcı İletişim adı altında yürüteceğimiz diğer çalışmalarla ilgili daha ayrıntılı bilgiyi önümüzdeki dönemde paylaşacağız.