Santiago’nun çeperinde konumlanan Villa Grimaldi, nam-ı diğer Cuartel Terranova, Pinochet diktatörlüğünün ilk yılları olan 1973-1978 döneminde gözaltı, işkence ve infaz mekânı olarak kullanılan büyük bir yerleşkeydi. Alanda yer alan söz konusu yapılar ilerleyen yıllarda yıkıldı ancak arazi 1997 yılında Villa Grimaldi Barış Parkı (Parque por la Paz Villa Grimaldi) adıyla bir hafıza mekânına dönüştürüldü. Villa Grimaldi eğitmen ekibinden Francisca Inzunza Canales ve Villa Grimaldi’den hayatta kalan insan hakları avukatı Soledad Castillo ile gerçekleştirdiğimiz söyleşide mekânın dönüşümünü, Şili’de hakikat ve adalet mücadelesinin zorluklarını ve hayatta kalanların tanıklıklarının önemini konuştuk.
Villa Grimaldi, Şili’de diktatörlük döneminin bitmesinin ardından geri kazanılan ilk hafıza mekânlarından birisiydi. Bu geri kazanım mücadelesinin aşamaları nelerdi, öncüleri kimlerdi? Devlet bu süreçte nasıl bir rol oynadı?
Villa Grimaldi’nin geri kazanılma süreci, yani bir hafıza mekânına dönüştürülmesi, 1980’ler itibarıyla Şili’deki sivil-askeri diktatörlüğün baskıcı aygıtlarına sokaklarda güçlü ve etkin biçimde karşı çıkılmasıyla başlayan uzun bir sürecin parçasıydı. İnsan hakları örgütleri ve mağdur yakınları tarafından sistematik hak ihlalleri ve zorla kaybetmeleri ifşa etmek üzere birtakım eylemler gerçekleştiriliyordu. Bu bağlamda, kamuoyunun dikkati zülmun yaşandığı mekânlara çekildi. Villa Grimaldi’nin bulunduğu Peñalolén komününde yerel halk ve mağdur yakınları, bu mekânın gözaltı, işkence, infaz ve zorla kaybetme merkezi olarak kullanıldığını görünür kılmak için villanın önünde toplanmaya başladı. Nihayetinde diktatörlük sona erdiğinde bu mekânın geri kazanılmasını sağlayanlar da onlar oldu. 1990’lı yıllarda devlet arazinin mülkünü kamulaştırdı. Sonrasında böyle bir alanın nasıl değerlendirilebileceğine dair bir diyalog süreci başladı.
Bu noktada devlet önemli bir rol oynadı çünkü geçiş dönemi adaleti süreci yürütülmese ve mülk kamusallaştırılmasa geri kazanım mümkün olamazdı. Ancak Villa Grimaldi’nin geri kazanılan ilk mekân olmasını sağlayan inisiyatif aslen yerel topluluklardan ve sivil toplumdan geldi.
Villa Grimaldi’deki yapıların çoğu, henüz geri kazanım sağlanmadan önce bu mekânın geçmişini silmek amacıyla yıkıldı. Nitekim şu an burası, diktatörlüğün ilk yıllarında tanıklık ettiği şiddete tezat oluşturacak güzellikte bir parka dönüşmüş durumda. Bu mekânda geçmişi nasıl aktarıyor, mağdurların hafızasını nasıl yaşatıyorsunuz?
Amacımız yolu bir şekilde bu mekândan geçmiş olan tüm o insanlara dair hafızayı geri kazandırmak ama aynı zamanda günümüzde gözaltına alınan, kaybedilen veya infaz edilenlere dair de farkındalık yaratmak. Mekânın hafızasının bugüne dair çalışmalar yürütmemize olanak sağlaması çok kıymetli.
Bu mekânda birçok sembolik unsur bulunuyor. Yapıların yıkılmış olmasından ötürü mekâna dair farklı hafıza biçimlerini sembolik olarak alana dâhil etmek ve adalet ile haysiyetin yeniden tesis edilmesine katkıda bulunmak durumundayız. Alanın dört bir yanında bizi hatırlamaya davet eden kalıntılar, yazıtlar ve mozaikler yer alıyor. Bu açıdan hayatta kalanların rolü son derece önemli çünkü bu acı dolu geçmişi aktarmamızı sağlayan tüm bu sembolik unsurlar hayatta kalanların hikayelerine dayanıyor. Unutmayın ki failler konuşmuyor, hâlâ sessizlik anlaşmalarıyla korunuyorlar.
Çocuklar ve gençler için de birçok ziyaret ve atölye düzenliyorsunuz. Çocuklar ve gençler diktatörlüğe dair ne kadar bilgi sahibiler, bu konuda bilgi edinmeye ne kadar ilgi duyuyorlar? Genç nesil söz konusu olduğunda ağır hak ihlallerini nasıl ele alıyorsunuz?
Bu zor bir mesele çünkü yıllar içinde baskıcı geçmişe dair bilgiler silikleşti, hakikat karartıldı. Bu durumun devletin halkı kontrol etme, adaletin işlemesini ve hakikatin bilinmesini engelleme çabasıyla yakından ilişkisi var.
Tam da bu sebeple farklı nesilleri geçmişlerini öğrenmeleri için bir araya getirecek mekanizmalar oluşturmak bu kadar önemliydi. Biz de özellikle çocuklar ve gençlerle çalışmalar yürütüyoruz; anaokulu çağından üniversite öğrencisine kadar birçok farklı yaş grubu ile birlikte çalışıyoruz. Villa Grimaldi, hafıza pedagojisi ile insan hakları eğitimini harmanlayan pedagojik bir model geliştirdi. Çalışmalarımızı dört ana eksen etrafında yürütüyoruz: geçmiş ve bugün arasındaki ilişki, insan hakları kültürünün teşvik edilmesi, yerel toplulukların katılımı ve eleştirel bir hafızanın geliştirilmesi. Pedagojik turlarımızda katılımcıları hafıza mekânının tarihi hakkında bilgi edinmeye ama her şeyden önce o dönemin mücadelelerini ve bunların günümüzle ilgisini anlamaya davet ediyoruz. Katılımcıların, bu aktivistlerin daha adil bir toplum, haklar ve adalet için mücadele ettikleri için hedef alındıklarını anlamalarını istiyoruz.
Gençlerden ziyade bir de geçmişte yaşananları tamamen göz ardı eden üst nesiller var. Çünkü diktatörlük döneminde özgür basın yoktu, zorla kaybetmelerden bahsedilmiyordu ve siyasi mahkûmlar suçlu ya da terörist addediliyordu. Sadece mağdurlar, mağdur yakınları, insan hakları örgütleri ve bu meselelere ilgi gösteren kişiler neler olduğunu farkındaydı. Dolayısıyla Şili’de o dönem gerçekleşen olaylardan bihaber yaşamış olan koskoca bir nesil var. Bu nesil, kendi sahip olmadıkları bu bilgiyi çocuklarına, yani bir sonraki nesle de aktaramıyorlar.
Bu sebeple hafıza çalışmalarımız çok önemli bir yer tutuyor; bu sebeple öğretmenler bu meselelere değinmek istediklerinde hafıza mekânlarına başvuruyor. Ne yazık ki bu ülkede henüz hâlâ kapsamlı bir hafıza politikası mevcut değil. Diktatörlük tarihi ve insan hakları müfredatta yer alıyor ancak bu yetersiz kalıyor çünkü Şili’de insan hakları hâlâ ideolojik algılanıyor. Dolayısıyla öğretmenler, okul müdürleri ya da belediye yönetimleri önem vermediği takdirde bu temalar kolaylıkla göz ardı edilebiliyor.
Diktatörlüğün hedeflerinden biri de dayanışmaları ve kolektif girişimleri yok etmek, insanların kendi geçmişleriyle ya da başkalarının deneyimleriyle ilgilenmediği, bireyciliğe dayalı bir ekonomik model getirmekti. Tam da bu nedenle ziyaretçileri günümüze, kendi haklarına ve polis şiddeti veya göçmenlerin yaşadığı hak ihlalleri gibi meselelere dair düşünmeye davet etmek bizim için önemli.
Yerelle bütünleşmek de bizim için bir o kadar önemli. Toplumsal hareketler bakımından çok faal bir mahallede bulunuyoruz. Pandemi sona erdiğinden beri mahalledeki kolektiflerle ilişkilerimizi güçlendirmek için çaba sarf ediyoruz. Örneğin, 8 Mart Kadınlar Günü etkinlikleri çerçevesinde mahallede aktif olan kadın sanatçılarla iletişim kuruyoruz.
Soledad, sen Villa Grimaldi’de hayatta kalanlardan birisin ve insan hakları avukatısın. Villa’nın etkinliklerinde aktif olarak da rol alıyorsun. Diktatörlük dönemindeki insan hakları ihlallerinin failleri için Şili’de cezasızlık neden hâlâ devam ediyor? Bize tecavüzün kanun nezdinde özel bir işkence yöntemi olarak kabul edilmesi için verdiğin mücadeleden bahseder misin?
Bence hakikat ve adaletin önündeki en büyük engel, failler arasındaki sessizlik anlaşması. Bugüne kadar bilgi paylaşmaya istekli olunmadığı gibi çok sınırlı sayıda fail hakkında hüküm verildi. Bazı askeri yetkililer mahkûm edilmiş olsa da diktatörlük döneminde örgütlenen bu sapkın yıkım, tecavüz ve ölüm düzeninde sivillerin rolü yargı önünde tanınmadı. Cezasızlık, söz konusu sivil failler için neredeyse mutlak.
Tecavüzün bir işkence yöntemi olarak tanınması konusunda ise bu ülkede herhangi bir ilerleme kaydedilmedi ve bu alanda cezasızlık hüküm sürmeye devam ediyor. İşkenceden hayatta kalan dört kadın olarak tecavüzün bir işkence yöntemi olarak tanınması talebimizi ilk kez 2014 yılında mahkemeye taşıdık. Bu önemli bir dönüm noktasıydı çünkü bu suçları görünür kıldı ve mağdurları bu tip suçları bildirmeye teşvik etti. Aynı zamanda işkencenin gözaltı mekânlarında yaşanan münferit vakalar değil, sistematik bir uygulama olduğunu kanıtlamak da mümkün oldu. Gözaltına alınan kadınların tamamı cinsel istismara uğradı ancak yürürlükteki kanunlara göre tecavüz hâlâ belirli bir işkence yöntemi olarak tanımlanmıyor ve bu suçların bir daha tekrarlanmama garantisini sağlamak üzere bir kamu politikası bulunmuyor.
Soledad, sana ayrıca Villa Grimaldi ile olan ilişkinin senin için kişisel anlamını ve deneyimini ziyaretçilerle paylaşırken vermek istediğin mesajı da sormak istiyorum. Hafıza mekânlarının adalet mücadelesine de katkıda bulunduğunu düşünüyor musun?
Benim Villa Grimaldi’ye en somut katkım burada yaşanan olayları görünür kılmak oldu. Çok genç yaştan beri siyasi aktivistim, ancak hayatta kalan biri olarak kişisel deneyimimi bu siyasi adanmışlığın bir parçası haline getirmem uzun zaman aldı. 2014’teki davayla birlikte deneyimi söze dökmenin, yeni nesillere aktarmanın ne kadar önemli olduğunu fark ettim. Gerçekten de konuşmadığımız takdirde, bu ülkede süregelen cezasızlığa katkıda bulunmuş oluyoruz. Yeni nesiller yaşananların farkında olmalı, “bir daha asla” için çalışmanın koşulu bu.
Güçlü bir kamu politikasının yokluğunda, hafıza mekânları aktarım için elzem alanlar haline geliyor ve hayatta kalanların tanıklıkları çok kıymetli bir fark yaratıyor. “Böyle böyle olmuş” demek ile “bu benim başıma geldi” demek arasında bir fark var; ziyaretçiler yaşananları doğrudan hayatta kalanlardan dinlediğinde daha fazla etkileniyor.
Ben 15 yaşında gözaltına alınmıştım ve şimdi ben bile yaşlı sayılırım. Diktatörlük şiddetinden hayatta kalanlar, büyük bir kısmı ceza almadan ve hesap vermeden ölen failler gibi, her geçen gün sayıca azalıyor. Bu yüzden şu an tanıklığımı aktarmam, bu mekânın etkinliklerinde yer almam çok önemli.
Rehberlik ettiğim her ziyarette vermeye çalıştığım başlıca mesaj, birbirimize saygı duymanın, başkalarına yapılan zulmü kabul etmemenin önemine dair oluyor. Ne yazık ki ülkemizde hâkim olan neoliberal sistem bireyciliği teşvik ediyor, insanlar ötekinin acılarına karşı derin bir kayıtsızlık içinde yaşayabiliyor. İnsanların kendilerini ötekinin yerine koyabilme duyarlılığını geri kazanmasını, birçok Şililinin sırf farklı düşündükleri için maruz kaldığı korkunç koşulların bir daha tekrar etmesine müsaade etmemesini temenni ediyorum.
*Bu metin, orijinali Noémi Lévy-Aksu tarafından İspanyolca gerçekleştirilmiş mülakatın Türkçeye çevrilmiş ve düzenlenmiş halidir.
** Söyleşinin başında kullanılan görselde Villa Grimaldi bahçesinde bulunan ve üzerinde “El olvido está lleno de memoria” yazan anıt görülüyor. Türkçeye “Unutmak, hatırlamaya gebedir” diye çevrilebilir.