Ana içeriğe atla
Ana Sayfa

 

Radikal – Murat Çelikkan

Berlin Duvarı yıkıldı ama dünyada kah halkları etkisizleştirmek, kah göçü engellemek, kah 2000 sonrası ABD’nin dünyaya yeniden armağanı “terörizm”i engellemek amaçlı yaklaşık 31 duvar var. İspanya’dan Güney Afrika’ya, Gazze’den Hindistan’a dünya halkları duvarlardan nasibini alıyor. Ancak dünyanın duvarla bölünmüş tek başkentine sahip olma özelliğini Kıbrıs, kimselere kaptırmıyor. Lefkoşa/Lefkosia ortasından geçen Güney ve olmayan ülke Kuzey Kıbrıs arasındaki sınır Lefkoşa/Lefkosia’yı da yeşil hatla ortasından bölüyor. Yeşil Hat, Birleşmiş Milletler (BM) denetimindeki tampon bölge. İkili ve uluslararası görüşmelerin yapıldığı ünlü Ledra Palas oteli de burada yer alıyor ve artık BM Barış Gücü askerlerine ev sahipliği yapıyor. Kuzey ve Güney’i ayıran yeşil hatta üç giriş noktasından birinin adı olmuş, Ledra Palas.

İki toplum arasındaki çatışmaları engellemek üzere BM denetiminde yaratılmış bu hatta, bugün Barış Gücü’nün yanı sıra hem uluslararası hem de iki toplumun temsilcilerinin ortaklaşa kurduğu sivil toplum kuruluşları yer alıyor. Böylece ne Kuzey’de ne de Güney’de yer almış oluyor, iki toplumu da küstürmüyorlar.

AHDR ve Sergi

Yeşil Hat’ta, iki katlı bir binayı restore eden Home forCooperation (H4C), toplumlar arası işbirliği ve diyalogu artırmak üzere faaliyet gösteriyor. Eskiden bir Ermeni ailesine ait olan binada konferans ve sergi alanları, kütüphane ve arşiv bölümü var. Ölü alanı canlandırmak ve bir bölünme sembolü olması yerine bir işbirliği alanına dönüştürmek amacıyla kurulmuş. Eleştirel bir bakışla ortak tarihe sahip çıkarak yeniden oluşturmayı amaçlıyor.HDR 12 Mayıs Cumartesi gün Yeşil Hat’ta Kıbrıs Birbirimizle Konuşmak’ sergisine ev sahipliği yaptı.Home for Cooperation’ın kurucusu The Association for Historical Dialogue and Research/Tarihsel Diyalog ve Araştırma Derneği (AHDR), Kıbrıs’ın iki toplumlu STK’sı. Rumlar ve Türkler ortaklaşa çalışıyor.

AHDR, 12 Mayıs Cumartesi günü Yeşil Hat’ta Goethe Enstitüsü’nün binasında ‘Birbirimizle Konuşmak’ sergisine ev sahipliği yaptı. Sergi aynı adlı projenin bir ürünü. Proje, Ermenistan ve Türkiye halklarının uzlaşma sürecine katkıda bulunmak amacını güdüyor. Sergide Ermenistan ve Türkiye’den sıradan insanların iç içe örülmüş olan geçmişleri hakkındaki hatıraları kendi sözleriyle paylaşılıyor. 2009’da her iki ülkede gerçekleştirilen sözlü tarih görüşmelerinden kaynağını alan bu sözler, metin ve video olarak sergileniyor. Proje ve sergi, dvv international (Alman Halk Eğitim Merkezleri Birliği Uluslararası Enstitüsü) tarafından, Anadolu Kültür (Türkiye), Ermenistan Oyuncular Birliği ve Hazarashen-Etnolojik Çalışmalar Ermeni Merkezi (Ermenistan) işbirliği ile yürütülüyor. Ermeni soykırımı ile lekelenmiş bu ortak geçmişin izlerini, sergideki anlatımlarda görmek mümkün. Yurt özlemini de, öfkeyi de, bağışlamayı da. Sergi 3 Haziran’a kadar Kıbrıs’ta, Eylül’de Paris’te, Kasım’da ise Berlin’de açılacak.

Adres neydi?

Bölünmüş bir ülkenin Yeşil Hat’tında çalışma yapmak, hele geçmişle yüzleşmek pek kolay olmuyor. Yabancılar -ki buna Türkler de doğal olarak dahil-, bu alana vize işlevi gören damgalanan bir kağıtla giriyor. Kıbrıs vatandaşları açısından iki tarafa geçmekte bir sorun yok. Güney’den ara bölgeye elini kolunu sallayarak geçiyorsun, damgalanma KKTC’ye özgü. Ancak Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları ve KKTC vatandaşı yapılmış Türkler için Kıbrıs, Yeşil Hat’tın Rum tarafındaki sınır kapısında son buluyor. Sorun sadece ziyaretçilere özgü değil. Bu alanda faaliyet gösteren iki toplumlu sivil toplum örgütleri açısından bir de adres sorunu var. Eskiden Lefkoşa /Lefkosia’nın ortasından geçen şık ve geniş ana cadde şimdi Kuzey’den Güney’e uzanırken, Yeşil Hat’tın ortasından da geçiyor. Britanya işgali sırasında ve bitene kadar caddenin adı VII. Edward caddesi. Kıbrıs bağımsızlığına kavuşunca yönetim, caddenin adını değiştiriyor ve Markos Drakos yapıyor. Markos Drakos, Britanyalılara karşı Kıbrıs’ın bağımsızlığı için savaşırken öldürülen bir EOKA üyesi. Türklerin misillemesi çok gecikmiyor, caddenin kuzeye uzanan bölümüne (aslında hepsine) II. Selim adını veriyorlar. (Bu bilgiyi benimle paylaşan Antonis’e teşekkürlerimle). Sadece bu cadde, Kıbrıs’ın durumu hakkında yeteri kadar bilgi veriyor. Çünkü bu kez de Yeşil Hat’ta yer alan ADHR açısından adres sorunu doğuyor. Caddenin hangi ismini kullanmalılar? II. Selim demeleri durumunda, yani adresi Kuzey Kıbrıs’ta gösterdikleri takdirde, orası olmayan ülke hükmünde olduğundan, yurtdışından gelen posta önce Güney Kıbrıs’a yani Kıbrıs’ın uluslararası planda tanınan resmi hükümetinin posta idaresine gidiyor, ancak oradan gelirse geliyor. Markos Drakos dedikleri zaman da Türkleri kızdırma tehlikesi var. Ancak uluslararası yazışma açısından resmi adres de bu.

Yaşadığımız coğrafya, egemenlik kazananın egemenliğini yer isimlerini değiştirerek alan belirlediği bir kültürün egemenliğinde. Kadim yer isimleri, sık sık değiştiriliyor. Güncel egemenlikleri takip etmeyenler açısından adres bulmanın imkanı yok. Çünkü tarih egemenlik değişimiyle hep yeniden yazılıyor. Halklar yok sayılıyor, kültür siliniyor.

Sizce iki toplumlu bölünmüş bir ülkede iki toplumlu bir sivil toplum kuruluşu, Birleşmiş Milletler’in denetiminde olan bir bölgede nasıl bir adres belirlemeli? Tarihsel diyalog ve ortak bir geçmiş oluşturmak için adres konusunda ne yapılmalı? VII. Edward’mı? Markos Drakos mu? II. Selim mi? Yoksa Edward Selim Drakos mu?


* Bu yazı 27 Mayıs 2012 tarihinde Radikal 2’de yayımlandı.