Hakikat Adalet Hafıza Merkezi olarak #90larlaYÜZLEŞMEKiçin sloganıyla 8-29 Mayıs 2015 tarihinde 3 hafta süren bir twitter kampanyası düzenledik. Bu kampanya ile 90’larla yüzleşme meselesini seçim gündemine sokmayı amaçladık, bu doğrultuda twitter hesabımız üzerinden her hafta 3 partiden (CHP, AKP ve HDP) milletvekili adaylarına geçmişle yüzleşme konusunda vaatlerini, yapmayı düşündükleri çalışmaları sorduk.
Yeni Anayasa ve çözüm süreci önümüzdeki genel seçimler sonrasında Türkiye’nin en önemli gündem maddeleri olacak. Bu iki gündemin akıbeti ise büyük ölçüde Kürt meselesinin seyrine bağlı. Seçimler ertesinde bu seyrin kalıcı barış ve demokratikleşme yönüne evirilip evirilmeyeceğini bize siyasetin geçmişle yüzleşme iradesi gösterecek. İşte bu yüzden geleceğin siyasi iradesini oluşturacak olan vekil adaylarına sorduk: #90larlaYÜZLEŞMEKiçin ne yapacaksınız?
Yüzleşme Taleplerimiz
Kampanya Değerlendirmesi
Soru – cevap listesi
Kampanya görselleri
Kampanya Manifestosu
Milletvekili adaylarına sorularımızı twitter hesabımız (https://twitter.com/hakikatadalet) üzerinden sorduk.
Kampanya 8 Mayıs Cuma günü başladı ve 29 Mayıs Cuma günü sona erdi. Kmpanya sırasında sorularımızı bu dönem boyunca Pazartesi, Çarşamba ve Cuma günleri 12:00 – 14:00 saatleri arasaında sorduk.
Kampanya takvimi için tıklayınız.
AKP, CHP ve HDP’den her gün 1’er aday olmak üzere günde 3 adaya sorularımızı yönelteceğiz. 8 – 29 Mayıs tarihleri arasındaki Pazartesi, Çarşamba ve Cuma günleri sürecek kampanya boyunca, 9 günde toplam 27 vekil adayına ulaştık.
Soru sormayı planladığımız tüm adaylara önceden ulaşıp kampanyadan haberdar etmek için yoğun çaba harcadık, ancak bunun mümkün olmadığı durumlarda sorularımızı yine de sorduk. Bu süreçte twitter kullanıcısı seçmenlerin kampanyaya katılması, sorularımızı desteklemesi ve çoğaltması son derece önemli oldu, teşekkür ederiz!
Öte yandan kampanyanın sona ermesi taleplerimiz hakkında talepkar olmamızın sona ermesi anlamına gelmiyor. Şimdi, bu kampanya ile elde ettiğimiz görünürlüğü arttırmak, adaylarla kurduğumuz ilişkileri görevleri sırasında geliştirmek zamanı.
Sizler de kampanyamız kapsamında hazırladığımız görsel malzemeleri kullanarak bu taleplerin görünürlüğüne katkıda bulunabilirsiniz.
Kampanya görsel malemelerine ulaşmak için tıklayın.
Kürt meselesi ekseninde yaşanan silahlı çatışmanın derinleşmesiyle beraber 90’lı yıllar devletin silahlı kuvvetler içindeki kontrgerilla yapılanmalar aracılığıyla Kürt illerinde gerçekleştirdiği birçok insanlık suçunun en yoğun yaşandığı dönem oldu. Kampanya yürütücüsü olan Hafıza Merkezi, geçmişte yaşanmış tüm ağır ve sistematik hak ihlalleriyle yüzleşilmesi amacıyla kurulduğu 2011 tarihinden itibaren faaliyetlerini somut olarak bu yıllarda devlet şiddetinin önemli bileşenlerinden ‘zorla kaybetmeler’ üzerine yoğunlaştırdı. Bu yüzden kurguladığımız kampanya yüzleşme taleplerimize konu olan ‘zorla kaybetmeler’, yargısız ve keyfi infazlar, zorla göç ettirme politikasının en yaygın kullanıldığı 90’lı yıllar olmuştur. Bu tür uygulamalar konusunda sorumluların yargılanmaması, cezasızlık zırhıyla korunmaları ve hatta ödüllendirilip terfi ettirilmeleri bugün Türkiye’de hem demokrasinin vazgeçilmez ilkesi olan yasalar karşısındaki eşitlik ilkesini zedelemekte hem de barışın kalıcılaşması önünde engel teşkil etmektedir. Bu nedenle bu uygulamaya son verecek düzenlemeler yapılması, kamu vicdanını yaralayan cezasızlık uygulamasının da son bulması için 90’larla yüzleşmeyi önemsiyoruz.
Parti programları, seçim bildirgeleri, siyasi söylem ve pratikler itibariyle sorularımızı AKP, CHP ve HDP ile sınırlandırmanın anlamlı olacağını düşündük. Bütçe ve insan kaynağı olarak sınırlı imkânlarımız sebebiyle de bu üç siyasi parti dışındaki vekil adaylarını çalışmaya dâhil edemedik.
1980’lerin başından itibaren Kürt meselesine devlet aygıtından gelen cevap esasen güvenlik eksenli oldu ve temelde iki yapısal dönüşümü barındırmaktaydı. Bunlardan birincisi olağanüstü hal uygulamaları iken, ikincisi yeni ‘düşman’ anlayışına uygun askeri, siyasi ve idari dönüşüm oldu. 1990’lı yılların politik atmosferini büyük ölçüde devlet aygıtı içindeki bu yapılanmalar ve yaygın, ağır ve sistematik hak ihlalleri ile işlenen insanlığa karşı suçlar belirledi.
Bu dönemde Diyarbakır, Hakkâri, Siirt, Van, Bingöl, Elazığ, Mardin, Bitlis, Batman ve Şırnak illeri 23 yıl Olağanüstü Hal rejimi ile yönetildi, OHAL valilikleri çok geniş yetkilerle donatıldı, kurumun statü ve pratikleri tamamen hukukun dışına taşındı. Buna paralel askeri, siyasi ve idari dönüşüm çerçevesinde “koruculuk” sistemi devreye sokuldu, TSK ‘düşük yoğunluklu savaş’ konseptine uygun biçimde yeniden yapılandırıldı ve Özel Harp Dairesi 1993 yılında Özel Kuvvetler Komutanlığı adını aldı. Bu tarihten itibaren dönemin Başbakanı Tansu Çiller ve Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş ekibi tarafından ‘Alan Hâkimiyeti ve PKK Örgütünü Bölgede Barındırmama’ konsepti yürürlüğe konuldu. Köylerin ve diğer yerleşim birimlerinin zorla boşaltılması, ‘faili meçhul’ cinayetler ve sivil infazlar ile zorla kaybetmelerin gözle görünür bir biçimde artması yeni strateji sonrasında oldu. Bu strateji, özellikle Süleyman Demirel’in Cumhurbaşkanı, Tansu Çiller’in Başbakan, sırasıyla Doğan Güreş ve İsmail Hakkı Karadayı’nın Genelkurmay Başkanı olduğu 93-95 yılları arasında sivillere yönelik sistematik, çeşitli ve bütünlük oluşturan insan hakkı ihlali pratikleriyle birlikte uygulamaya kondu.
Bu yıllarda devletin Kürt illerinde silahlı kuvvetler içindeki kontrgerilla yapılanmaları aracılığıyla gerçekleştirdiği şiddet repertuarının önemli bileşenlerinden biri de zorla kaybetmeler oldu. Hafıza Merkezi olarak zorla kaybetmeler üzerine insan hakları kuruluşlarının elindeki hepsi doğrulanmamış bilgilerin tamamını birleştirdiğimizde, Türkiye’de 1980 ila 2004 yılları arasında zorla kaybedilmiş olan 1353 kişilik bir listeye ulaşıyoruz. Saha ve adli dokümantasyon çalışmaları sonucu Ocak 2015 itibariyle Hafıza Merkezi olarak bu listeden ancak 380 kişinin kaybedildiği bilgisini doğrulamış bulunmaktayız. (http://www.zorlakaybetmeler.org)
Di lêpirsînên adlî yên der heqê kesên ji binpêkirinên mafên mirovan berpirsiyarin de, dozger piranî lêpirsîna “masiyên mezin” digire pêşî, an jî lêpirsîna kesên tê fikirandin ku ji sûcên girseyî û bipergal herî zêde berpirsiyar in.
Armanca Komîsyonên Heqîqetê ya pêşik, lêpirsîn û qeydkirina binpêkirinên demên nêz de hatine jiyandin e. Bi piranî, yekîneyên dewletê yên fermî ji bo tazmînkirin û astengkirina dubarekirina van binpêkirinan salix didin.
Programên Tazmînatê, bi piştgiriya dewletê tên sazkirin û alîkariya veherandina zirarên maddî û ruhî dike, ku binpêkirinên di paşerojê de hatine jiyandin rê li ver van ziraran vekiriye. Programên Tazmînatê, piştgiriyên maddî û xalên sembolik dihewîne dide mexdûran; dibe ku nav van piştgiriyan de tazminata maddî û lêborîna fermî jî hebe.
Armanca reforman ew e ku artêş, polês, daraz û saziyên girêdêr ên dewletê ji pêkutî û dejenerebûnê xilas bibin û bibin saziyên xizmeta gel.
Hewldanên bibîrkirinê muze û bîrdariyan dihewîne, ku ev bîra mexdûran a gelemperî diparêzin û li hemberî binpêkirên paşerojê de qewimîne û dibe dîsa dubare bibin hişmendiya sincî zêdetir dikin.