Hakkari’nin Yüksekova ilçesinde 1995 yılında gözaltında kaybedilen çoban Nezir Tekçi’nin öldürülmesine ilişkin davanın yeniden görülmesine 17 Temmuz Pazartesi günü Eskişehir’de başlanacak.
Olaydan 16 yıl sonra, 2011 yılında emekli Albay Ali Osman Akın ile Yarbay Kemal Alkan hakkında “canavarca bir his sevki ile veya işkence ve tazip ile kasten öldürme” suçu uyarınca dava açılmıştı. Mahkeme heyeti, 2015 yılında görülen karar duruşmasında “sanıklara isnat edilen suçun sabit görülmediği” gerekçesiyle iki sanığın da beraatine karar vermişti. Yargıtay’ın beraat kararlarını 2018 yılında onamasıyla birlikte, 1990’lı yıllarda ağırlıklı olarak OHAL bölgesinde işlenen ve ağır insan hakları ihlali teşkil eden suçlarla ilgili davalardan biri daha cezasızlıkla sonuçlanmıştı.
Tekçi’nin zorla kaybedilmesiyle ilgili yeni bir gelişme bu yıl yaşandı. Tekçi’nin ailesinin yaptığı başvuruyu değerlendiren Anayasa Mahkemesi (AYM), 28 yıl sonra verilen kararda Tekçi’nin yaşam hakkının ihlal edildiğini tespit etti.
AYM kararı sonrası davanın yeniden görülmesine 17 Temmuz 2023 tarihinde başlanacak. Fakat Nezir Tekçi’nin zorla kaybedilmesine ilişkin zamanaşımı süresinin dolmasına sadece iki yıl kalmış olması, davanın yeniden cezasızlıkla sonuçlanacağına dair endişeleri artırıyor. Uygulamada başvurulan 30 yıllık zamanaşımı süresi, Tekçi cinayeti bakımından 28 Nisan 2025 tarihinde doluyor. AYM kararında tespit edilen eksikliklerin tamamlanması ve davanın kesinleşmesi için yargılamanın süratle yapılması gerekiyor.
Hakkari’nin Yüksekova ilçesine bağlı Yukarı Ölçek mezrasında çobanlık yapan 25 yaşındaki Nezir Tekçi, 28 Nisan 1995 tarihinde Gelibolu Piyade Tugayı’na bağlı askerler tarafından gözaltına alındı, kendisinden bir daha haber alınamadı.
Tekçi’nin kaybedilmesinin ardından oğlunun askerler tarafından gözaltına alındığını öğrenen baba Halit Tekçi, soruşturma açılması talebiyle Yüksekova Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurdu. Tekçi, başsavcılıkta yaşadıklarını şöyle anlatıyor: “Bunun üzerine Yüksekova Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundum. Cumhuriyet Başsavcısı dilekçemi yüzüme fırlatarak, ‘Sen nasıl Türk askerine iftira atarsın’ dedi ve beni makamından kovdu.”
Halit Tekçi’nin 1997 yılında Askerî Savcılığa başvurusu üzerine başlatılan soruşturma kısa süre sonra takipsizlik kararı ile sonuçlandı. Bu son takipsizlik kararının ardından aile 25 Şubat 2005 tarihinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvurdu. Tekçi ailesinin başvurusuna ilişkin kararını 10 Aralık 2013 tarihinde açıklayan AİHM, Türkiye hükümetini Nezir Tekçi’nin yaşam hakkını ihlal etmekten ve bu ihlalle ilgili etkin soruşturma yapmamaktan suçlu bulmuştu.
Zorunlu askerlik yaptığı dönemde Tekçi’nin öldürüldüğüne şahit olduğunu söyleyen Yunus Şahin’in 2010 yılında yaptığı tanıklık, olaydan 16 yıl sonra iddianamenin yazılmasına önayak oldu. Soruşturma sürecinin sonunda, 2011 yılında emekli Albay Ali Osman Akın ile Yarbay Kemal Alkan hakkında “canavarca bir his sevki ile veya işkence ve tazip ile kasten öldürme” suçlamalarıyla Hakkari Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açıldı.
Dava, güvenlik gerekçesiyle Eskişehir 1. Ağır Ceza Mahkemesi’ne nakledildi. İddia makamı, esas hakkında mütalaasında “şüpheden uzak ve kanaat uyandırıcı delil elde edilmediği” gerekçesiyle sanıkların beraatlerini talep etti. 11 Eylül 2015 tarihinde görülen karar duruşmasında sanıklara isnat edilen suçun sabit görülmemesi nedeniyle emekli Albay Ali Osman Akın ve Yarbay Kemal Alkan’ın beraatlerine hükmedildi.
Nezir Tekçi’nin babası Halit Tekçi olaydan hemen sonra Yüksekova Kaymakamlığı’na, Hakkari Jandarma Komutanlığı’na ve Van Askerî Savcılığı’na başvurarak oğlunun akıbetinin ortaya çıkarılmasını talep etti ve sorumlular hakkında şikayette bulundu.
Yüksekova Cumhuriyet Başsavcılığı yürüttüğü soruşturmada yetkisizlik kararı vererek dosyaya Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM) Savcılığı’nın bakması gerektiğine işaret etti. Diyarbakır DGM savcılığı ise yer bakımından yetkisizlik kararı verdi ve dosyayı Van DGM Savcılığı’na gönderdi.
Şüphelilerin asker olması ve suçun askeri görev kapsamında işlenmesinin yanı sıra, Nezir’in İran sınırında “peşmerge gibi giyindiği için öldürüldüğü” tespiti doğrultusunda Van DGM Savcılığı da dosyayı Van Askerî Savcılığına gönderdi. Van Askerî Savcılığı da soruşturma hakkında takipsizlik karar verdi. Savcılık, kararında Nezir Tekçi’nin cenazesi bulunmadığından, öldüğünün ya da öldürüldüğünün tespit edilmesinin mümkün olmadığını öne sürdü. Ayrıca, ailesinin Tekçi’nin güvenlik güçleri tarafından gözaltına alındığına dair beyanlarının da delil unsurlarıyla doğrulanmadığı sonucuna varıldı.
Soruşturma dosyasının farklı yargı makamları tarafından yetki ve görev sorunları nedeniyle sürekli birbirine gönderilmesi, toplanan delillere ilişkin bir sonuca varmayı ve etkili bir soruşturma yürütülmesini engelledi.
Baba Halit Tekçi, şikayet başvurularında ısrarla oğlunun başka kişilerle birlikte gözaltına alındığını belirtti ve bu kişilerin tanık olarak ifadelerinin alınması için isimlerini bildirdi. 2008 yılından sonra açılan soruşturmada ise Yüksekova’da görev yapan Vanlı bir asker sayesinde 1995 yılında Çanakkale’den Yüksekova Tabur Komutanlığı’na geçici görevle gelen er Yunus Şahin’e ulaştı ve Şahin’in tanıklık yapması konusunda girişimde bulundu. Şahin, 2010 yılında Tekçi’nin öldürüldüğüne şahit olduğuna ilişkin ifade verdi. Bu ifadenin ardından 2011 yılında iddianame hazırlandı.
Halit Tekçi tüm aşamalarda ek şikâyetlerde bulunuldu, görgü tanığı olabilecek kişilere bizzat ulaşarak dinlenmelerini talep etti. Baba Tekçi, faillerin kim olduğunu ve oğlunun öldürüldüğünü kendisi araştırarak askerlerden öğrendi ve yargı makamlarına bildirdi. Hakikatin ortaya çıkarılması için yargı makamlarının yapması gereken araştırmayı mağdurlar yürütmüş oldu.
Öte yandan şüpheli emekli albay Ali Osman Akın’ın ilk ifadesinde sunulan ve olay tarihinde gözaltına alınan 68 kişinin isimlerinin bulunduğu listenin resmi olmayan ve el yazısı ile yazılmış bir belge olması, üstelik bu belgenin tarihinin ifade tarihi ile aynı gün olması olması, gözaltına alınma işlemi sırasında hiçbir kayıt tutulmadığını ve soruşturma aşamasında sunulan bu kaydın hakikati ortaya çıkarmaktan uzak bir duruma getirdiği söylemek mümkün.
Nezir Tekçi’nin öldürülmesi emrini vermekle suçlanan emekli Albay Ali Osman Akın ile Yarbay Kemal Alkan hakkında “canavarca bir his sevki ile veya işkence ve tazip ile kasten öldürme” suçundan 2011 yılında Hakkari Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açıldı.
Akın ve Alkan’ın tutuksuz yargılandığı dava güvenlik nedeniyle Yargıtay 5. Ceza Dairesi tarafından Hakkari Ağır Ceza Mahkemesi’nden Eskişehir 1. Ağır Ceza Mahkemesi’ne nakledildi. Baba Halit Tekçi dava süresinin uzayacağını, yaşadığı şehre çok uzak olduğu için Eskişehir’de duruşmaya katılma olanağı bulunmadığını, tanık ve delilleri Eskişehir’de bulunan bir mahkemeye sunmanın çok zor olduğunu ve tüm bunların mağduriyete sebep olacağını öne sürerek nakil kararına itiraz etti. Baba Tekçi’nin itirazlarına rağmen dava yine de Eskişehir’de görülmeye başlandı.
Sanıkların tutuklanması yönündeki talepler her aşamada reddedildi ve sanıklar tutuksuz yargılandı. Muvazzaf olan sanık Yarbay Kemal Alkan ise yargılama sırasında görevine devam etti.
İddia makamı esas hakkında mütalaasında tanıklık beyanlarının mahkumiyet için yeterli olmadığı gerekçesiyle sanıkların beraatlerini talep etti. Mütalaada baba Tekçi’nin gösterdiği tanıkların soruşturmanın ilk aşamasında Nezir Tekçi’nin askerler tarafından gözaltına alındığını doğrulamadığı, davanın olay üzerinden on yıl geçtikten sonra internet ortamında haberleştirildiği ve tanıkların bu haberlerden etkilenerek beyanlarını değiştirmiş olabilecekleri iddia edildi.
Mütalaa, o dönem askerler tarafından yakalanan Nazım Fırat’ın ilk ifadesinde Nezir’in PKK militanı olduğu, çatışmada öldüğünü ve militanlar tarafından çatışma yerinden alınarak gömüldüğü beyanını esas aldı. Soruşturma sürerken yeniden ifade veren Nazım Fırat’ın bu kez baskı altında ifade verdiğini söyleyerek Nezir’i tanımadığını açıklaması dikkate alınmadı. Bir kısım tanık ifadeleri ise “söylenti şeklinde yayılan bilgiler” oldukları gerekçesiyle iddia makamınca dikkate alınmadı.
Tekçi’nin ailesi iç hukuk yollarının tükenmesi sonucu 2005 yılında AİHM’e başvurmuştu. AİHM, Tekçi ailesinin başvurusunu 10 Aralık 2013 tarihinde karara bağlayarak Türkiye hükümetini hem yaşam hakkını ihlal etmekten hem de bu ihlalle ilgili etkin soruşturma yapmamaktan suçlu bulmuştu.
2011 yılında açılan ve Eskişehir 1. Ağır Ceza Mahkemesinde devam eden davanın onuncu duruşmasında Tekçi ailesinin avukatları mahkemeye ilgili AİHM kararını sunarak kararda yaşam hakkının ihlal edildiğinin tespit edildiğini, bu nedenle sanıkların bir an önce tutuklu yargılanmalarının sağlanmasını talep etti. Avukatlar ayrıca davanın tekrar Hakkâri Ağır Ceza Mahkemesine veya yakın bir ile nakledilmesini ve AİHM’in yaşam hakkı ve işkence yasağıyla ilgili benimsediği özel kovuşturma usulü prensiplerinin dikkate alınmasını talep etti fakat bu taleplerin hepsi reddedildi. Mahkeme heyeti, Tekçi ailesi avukatlarına “AİHM’in bu kararından haberdar olmadıklarını” söyledi.
11 Eylül 2015 tarihinde görülen karar duruşmasında mahkeme heyeti, “sanıklara isnat edilen suçun sabit görülmemesi” nedeniyle emekli Albay Ali Osman Akın ve Yarbay Kemal Alkan’ın beraatlerine oy birliğiyle karar verdi. Yargıtay 1. Ceza Dairesi, 27 Mart 2018 tarihinde beraat kararlarını onadı.
AYM’nin 1995 yılında gözaltında kaybedilen Nezir Tekçi ile ilgili kararı 21 Mart 2023 tarihli Resmi Gazete’de yayımlandı. Ailenin yaptığı başvuruyu değerlendiren AYM, Tekçi’nin yaşam hakkının ihlal edildiğine hükmetti.
AYM, aşağıda listelenen eksikliklerin yargılamaya zarar verdiğini tespit etti:
Tekçi ailesine 90 bin lira tazminat ödenmesine karar veren yüksek mahkeme, dosyanın tespit edilen ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Eskişehir 1. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilmesine hükmetti.