Başlangıç Tarihi: 02.01.2023
Bitiş Tarihi: Devam Ediyor
Çalışma kapsamında, 2000-2015 yılları arasında Kürt çocuk ve gençlere yönelik yaşam hakkı ihlallerinin sosyolojik ve hukuki bağlamlarını göz önünde bulunduran bütüncül bir yaklaşım geliştirilmesi hedeflenmektedir.
Bu bütüncül yaklaşım sadece yaşam hakkı ihlallerinin kaydını tutmayı ve bu ihlallerle ilgili yargılama pratiğini ortaya koymayı değil, aynı zamanda ihlallerden etkilenenlerin istek, ihtiyaç, beklenti ve taleplerini görünür kılmayı; cezasızlıkla korunan hesabı verilmemiş haksızlıkların farklı nesiller üzerinde yarattığı travma ve tahribatı anlamayı; hafızalaştırma çalışmaları yürütmenin yeni ve yaratıcı yollarını araştırmayı içermektedir. Bir başka deyişle ihlallere onarıcı adalet perspektifinden bakmayı ve bu çerçevede toplumsal uzlaşmaya katkıda bulunacak çözüm önerileri geliştirmeyi hedefliyoruz.
Türkiye’de 2000’li yılların başlarında yaşanan olağanüstü halin kaldırılması, demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğünü sağlamaya yönelik yasal reformların hızlandırılması gibi olumlu gelişmelere rağmen, “güvenlikleştirme” politikaları temel hak ve özgürlükler karşısında güçlenmeye devam etti. Bu güvenlikleştirme süreci özellikle 2006 yılında Terörle Mücadele Kanunu’nda ve 2007 yılında da Polis Vazife ve Salâhiyet Kanunu’nda yapılan değişiklikler başta olmak üzere bir dizi mevzuat yoluyla düzenlendi.
O yıllarda her ne kadar nispi liberalleşme ortamı içinde siyaset ve medya alanlarında olumlu değişimler yaşansa da, arasında baroların da bulunduğu sivil toplum kuruluşları tarafından raporlanan Türkiye’nin güneydoğusundaki insan hakları ihlalleri kamuoyunun gündeminde hak ettiği yankıyı bulamadı. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne yapılan başvurulara bakıldığında, 2005 yılı ve sonrasında güvenlik güçlerinin hukuksuz ve orantısız güç kullanımı kaynaklı yaşanan çocuk ve genç ölümlerinin ve bunlara bağlı olarak cezasızlık politikalarının çok yoğun olduğu görülüyor.
Devlet görevlilerinin karıştığı iddia edilen bu tür ağır insan hakları ihlalleri söz konusu olduğunda, yargı makamlarının yürüttüğü hukuki süreçlerin ihlallere dair hakikatlerin ortaya çıkarılması ve toplumda adalet duygusunun güçlendirilmesine katkı vermesi beklenir. Bununla birlikte, ihlallerin toplum ve bireylerde açtığı yaraların sarılabilmesi için ceza yargılamalarında esas alınan cezalandırıcı adalet yaklaşımının, ihlallerden etkilenenleri muhatap olarak tanıyan onarıcı bir yaklaşımla bütünlenmesi de son derece önemlidir. Bu yapılmadığında, geçmişle yüzleşme, geçmişi anlama ve telafi etme bir yana, sürecin mağdurlar açısından yeni travmalar yaratan sonuçlar doğurabildiğini de gözlemliyoruz.
Dünyada ağır ihlal dönemlerinden demokrasiye geçiş (geçiş dönemi adaleti) deneyimlerine baktığımızda da, toplumsal adaletin tesisinde sadece ceza adaletinin sağlanmasının yeterli olmadığını onarıcı bir adalet perspektifinin önemli bir rolü olduğunu görüyoruz. Siyasal, toplumsal ve kültürel bağlamların şekillendirdiği onarıcı adalet yaklaşımları ise farklı ülkelerde farklı pratiklere dönüşebiliyor.
Tüm bu tespitlerimizden yola çıkan Adalet İyileştirir projesi ile, 2000-2015 yılları arasında Kürt çocuk ve gençlere yönelik yaşam hakkı ihlallerini ve bu ihlallerde cezasızlık sorununu, onarıcı adalet perspektifinin toplumsal barışın inşasında sunabileceği katkıları da değerlendirerek araştırmayı hedefliyoruz.
Hukuki ve sosyolojik verilerin toplanması ve analizi
Sivil toplum kuruluşlarının raporları ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne yapılan başvurular, 2000’lerden başlayarak Kürt illerinde güvenlik güçlerinin hukuksuz ve orantısız güç kullanımı sonucu meydana gelen çocuk ve genç ölümlerinin ve buna bağlı olarak cezasızlık politikalarının yoğun bir şekilde devam ettiğini gösteriyor. Buna karşın bu ihlallere ilişkin yürütülen soruşturma ve açılan davalara ilişkin sistematik olarak toplanmış bir veri ve arşiv bulunmadığı gibi, ihlallerden etkilenenlerin ihtiyaçlarını, beklentilerini ve adalet taleplerini temel alan sosyolojik veriye sınırlı örnekler dışında rastlayamıyoruz.
Çalışma kapsamında saha ziyaretleri gerçekleştirerek barolar ve bu alanda çalışan sivil toplum kuruluşları ile beraber, 2000’lerden bu yana güvenlik güçlerinin karıştığı iddia edilen çocuk ve genç ölümlerine dair hem hukuki hem de sosyolojik veriyi toplayacak, bir veritabanına aktaracağız ve bu veriye dayalı biri sosyolojik diğeri hukuki boyutu gösterecek şekilde iki rapor yayınlayacağız.
Mağdur yakınlarının, toplumun ve sivil toplumun onarıcı adalet perspektifiyle desteklemesi
Onarıcı adalet yaklaşımları, siyasal, toplumsal ve kültürel bağlamlarla şekillenmekle birlikte, temel bir ilke olarak, mağdura etkin bir rol/konum veren, mağdurun yaşadıklarının tanındığı ve ortaya çıkan hasarın bütüncül bir yaklaşımla giderilmesini esas alıyor.
Bu temel ilkeden hareketle, toplumun ihlallerden etkilenen farklı kesimleri (mağdurların aile yakınları, arkadaşları, yaşananların doğrudan ve dolaylı tanıkları) üç ayrı forumda bir araya getireceğiz. Forumların temel amacı ailelere ve ihlallerden etkilenen toplumun farklı kesimlerine söz vermek, beklentilerini ve ihtiyaçlarını tespit etmek olacak.
Çalışma kapsamında oluşturulacak bir dijital hafızalaştırma platformu, hem 2000’li yıllarda Türkiye’nin güneydoğusunda güvenlik güçlerinin karıştığı iddia edilen çocuk ve gençlerin ölümlerine yönelik toplanan veriyi içerecek hem de farklı paydaşlara açık bir alan oluşturacak. Paydaşlar, bu açık alana yazılar, röportajlar, fotoğraflar ve videolar aracılığıyla doğrudan katkıda bulunmaya teşvik edilecek.
Ayrıca, güvenlik güçlerinin karıştığı iddia edilen yaşam hakkı ihlallerinde cezasızlıkla mücadelede yenilikçi yöntemler öneren ve onarıcı adalet mekanizmalarını tartışmaya açan proje fikirlerini geliştirmek ve desteklemek amacıyla sivil toplum örgütlerini, platformları, inisiyatifleri ve bu alanda çalışan aktivistlerin fikirlerini geliştirecekleri bir hackathon düzenlenecek. Seçici kurul tarafından seçilecek üç fikirin uygulanması için mali destek verilecek.
Savunuculuk
Çalışma kapsamında yürütülecek savunuculuk faaliyetlerinin bilgi zeminini, saha ziyaretleri aracılığıyla toplanacak hukuki veri ile birlikte dava izleme faaliyetleri oluşturacak. Hafıza Merkezi’nin cezasızlıkla mücadele alanındaki önemli araçlardan biri olan dava izleme, aynı zamanda devlet adına karar veren yargı makamlarının tutumlarını anlamak için de çok etkili bir araç. Bu çalışma kapsamında, güvenlik güçlerinin karıştığı iddia edilen yaşam hakkı ihlallerine dair güncel davalar tespit edilecek ve AGİT’in dava izleme standartlarına uygun olarak izlenecek. İzleme raporları dava izleme sitesi olan Faili Belli’de (www.failibelli.org) kamuoyu ile paylaşılacak.
Hem saha ziyaretleri aracılığıyla hem de dava izleme faaliyetiyle toplanan veriler, uluslararası savunuculuk faaliyetlerinin temelini oluşturacak. Avukatlar, barolar ve insan hakları alanında çalışan kurum ve kişilerle birlikte BM ve Avrupa Konseyi’nin insan haklarına ilişkin mekanizmalarına sunulacak, bireysel başvuru yollarına sunulmak üzere mahkeme dostu görüşler (amicus curiae) hazırlanacak.
Bunlarla birlikte, uluslararası alandaki benzer girişimlerle bilgi ve deneyim paylaşımı ile işbirliğini teşvik etmek amacıyla 2024 yılında İstanbul’da uluslararası bir sempozyum düzenlenecek. Sempozyum, özellikle onarıcı adalet yaklaşımı etrafındaki konuları ele alınacak.
İletişim stratejisi ve toplumsal farkındalık oluşturma
Bu çalışmanın temel amaçlarından biri, Kürt illerindeki çocuk ve gençlere yönelik yaygın ve sistematik ihlallere dair kamuoyu algısını değiştirmek ve toplumsal farkındalığı artırmaktır. Bu doğrultuda öncelikle bir nitel araştırma yürüterek hedef kitlemizin bu konudaki algısını analiz edeceğiz. Ardından elde ettiğimiz bulgulara dayanarak, hedef kitlenin algısındaki engel ve sınırları aşmayı ve dönüştürmeyi hedefleyen bir iletişim stratejisi kurgulayacağız. Böylece araştırma bulgularımızı, onarıcı adalet ilkelerine ve uygulamalarına dair bilgilendirici içerikleri ve en önemlisi bu ihlallere ilişkin insan hikayelerini geliştireceğimiz birleştirici bir mesaj etrafında yaygınlaştıracağız.